Deprem bölgesinde kaldırılan enkazın ve çöplerin önlem alınmadan, rastgele seçilen alanlara atılması başka felaketlere zemin hazırlıyor. Halk sağlığı uzmanı Dr. Ahmet Soysal, bazı yerlerde enkazın su havzaları ve barajların çok yakınına bırakıldığını, bunun tehlikeli kimyasalların içme suyu kaynaklarına karışmasına yol açabileceğini söyledi.
Deprem bölgesindeki 11 ilde yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı bina sayısı 230 bini, bağımsız bölüm sayısı da 645 bini buldu.
Milyonlarca ton enkazın taşındığı alanlar, ciddi sağlık sorunları ve çevre kirliliğine davetiye çıkarıyor. Örneğin Samandağ’da çadır kentin hemen yanına dökülüyor, Adıyaman‘da bir ucu Atatürk Barajı’na uzanan dere yataklarına, Hatay’da sulak alanlara, narenciye ve zeytin bahçelerinin etrafına, başka yerlerde su havzalarına… Hava, toprak ve yeraltı, yerüstü su kaynaklarının bunlarla kirlenmemesi olanaksız. Yani deprem sonrası hayatta kalanları enkaz zehirleyecek.
Dr. Soysal ve Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu Diken’in konuyla ilgili sorularını yanıtladılar.
‘Çevreye yayılan tehlikeli madde ve atıklar var’
2010’dan önce yapılmış binaların tamamında asbest var. Yine binalarda yaygın kullanılan plastikler, boyalar, çeşitli kimyasallar da var. Soysal, “Deprem alanı büyük oranda tarım bölgesi. Binaların çoğunluğunda tarımsal kimyasallar bulunabilir. Enkaza dönüşmüş imalathaneler, endüstriyel tesisleri, kimyasal madde depolarını unutmayalım. Bunlardan çevreye yayılmış tehlikeli madde ve atıklar var. O nedenle enkaz kaldırılmadan önce mutlaka uzman ekiplerce incelenmeli” dedi.
Enkaz kaldırılırken çalışanların özel giysiler giymesi ve FFP2, FFP3 veya N95 maske takılması, çevrede kimsenin olmaması gerekiyor. Ancak kalabalıklar işlemleri maske takmadan izliyor: “Maalesef 10-15 yıl sonra bunun sağlık faturasını bölgede asbestosis (ölümcül akciğer hastalığı), akciğer kanseri vakalarının artışı olarak ödeyeceğiz. 20-25 yıl sonrada bölgede artan mezeotelioma (asbestin yol açtığı akciğer kanseri) vakalarıyla karşılaşacağız.”
‘Karışık kaldırılan molozlar birbirini kirletecek’
Doç. Dr. Gündoğdu, enkazın herhangi bir önlem alınmadan ve bilimsel kaideye uyulmadan gelişi güzel ve aceleyle kaldırıldığını söyledi. Hatta ölüler bile tam çıkarılmadan… Yıkıntıların canlı-cansız bedenlerden arındırıldığı kesinleştirildikten sonra, binaların inşa yılına göre gruplandırılması gerektiğini anlatan Gündoğdu şunu söyledi: “Bu hala yapılabilir. Beton ve diğer atıkların numuneleri alınıp içerik yönünden (asbest, ağır metal, kalıcı organik kirleticiler vs.) analiz edilmeli. İçeriğinde tehlikeli kimyasallar tespit edilen yapıların enkazı, diğerleriyle karıştırılmadan kaldırılmalı. Bunun yapılması geri kazanım için de şart. Karışık kaldırılan molozlar birbirlerini de kirletecek.”
Molozların boşaltıldığı alanların hiçbirinin uygun olmadığını söyleyen Gündoğdu, “Aceleyle işin ehli olmayan ve bir an önce birilerine kendini gösterme peşindeki bir anlayış tarafından belirlendiği açık. Bu alanlara moloz dökümü derhal durdurulmalı. Taş ocağı ya da eski maden alanlarının içerisine profesyonel geri kazanım gerçekleşene kadar depolanabilir. Molozların döküleceği alanın zemini sızdırmaz malzemeyle kaplanmalı. Etrafı da yüksek çitlerle çevrilerek toz yayılımı azaltılmalı.”
‘Isınmak için pet şişe yakılıyor’
Bölgede içme suyu sorunu var. Pet şişelerle su gönderiliyor. Gündoğan bunun çok büyük bir hata olduğunu söyledi: “Her yer pet şişe çöpü. İnsanlar bu çöpleri ısınmak için yakıyor. Tüm afet bölgesi yanık plastik kokuyor. Mobil arıtma tesisleri ya da bir-iki günde kurulabilecek sistemlerle geçici, en azından kullanma suyu sağlanabilir. Yeraltı suyu ya da yakındaki kaynaklardan boruyla su çekmek çok zor değil. Bölgedeki bozulmuş içme suyu aktarım pompaları daha birkaç gün önce tamire gönderilmiş.”
KAYNAK: DİKEN – MESUDE ERŞAN