Deprem bölgesine gitmek için çağrılan bir AFAD gönüllüsü, “Organizasyon yok, koordinasyon yok. Havaalanında insanlar uçağa binebilmek derdinde, vasıflı insan önden gitsin diyen yok, izdiham var. İnsanlar bitkin düştü, bunca saat sadece bekledi ve geri gönderiliyoruz” diyerek, yaşananlara isyan etti.
Pazartesi (6 Ocak) sabaha karşı saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 ve saat 13.24’te Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde meydana gelen depremde yıkılan binlerce binanın altında kalan insanlar, kurtarılmak için hâlâ bekliyor. Arama-kurtarma çalışmaları pek çok alanda sürerken, alandan ekiplerin ulaşmadığı bölgeler olduğu bilgisi geliyor.
Eğitimli AFAD gönüllüsü olduğunu belirten bir kişi, depremden 12 saat sonra AFAD’dan gelen mesaj üzerine alana gitmek için hazırlandığını, ancak organizasyon ve koordinasyonsuzluk sebebiyle saatler sonra evlerine geri gönderildiklerini anlattı.
Deneyimli AFAD gönüllüsü, yaşadıklarını sosyal medya hesabından şöyle aktardı:
“Eğitimli AFAD gönüllüsüyüm. Bu akşam ani bir mesaj geldi. Gelebilecek gönüllüler bize mail atsın, bir hafta kalacak gibi acil çanta hazırlayın ve bizden haber bekleyin. Deprem bölgesine gidilecek. Biraz sonra tekrar bir mesaj; saat 00.00’da giden yolcu bölümünde olun. Derken AFAD’dan genel bir mesaj daha geldi. İstanbul ve Sabiha Gökçen havaalanlarına gelin.
“Sürekli bir izdiham hali”
Önce hazırlıklar için taraflarına ulaşmaya çalıştım. Yanımıza ne almalıyız; çadır, uyku tulumu gerekli mi? Cevap yok. Saat 00.00’da orada olduk. Güvenlik kontrolleri bile atlanıp acilen otobüslerle jandarma karakoluna götürüldük. Sonra bekleyiş başladı. Saatlerce sağlık çalışanları, eğitimli ve saha deneyimi olan gönüllüler, teknik operatörler ve daha o gün gönüllü formu doldurmuş insanlar saatlerce oradan oraya yönlendirilip bekletildik. Sürekli bir izdiham hali, bilgi veren yok, yetkili yok. Başta kayıt alınıyordu, sayı arttıkça gerek yok denildi. Kar altında, kimimiz ekipmanlarımızla, kimi de bir el çantası ince bir eşofman altı…
“İttir, kaktır, öne geçebilenler bir uçağa bindi”
‘Saatte bir uçak kalkacak’ denildi, ‘iniş yapılamıyor seferler aksadı’ denildi… ‘Uçağa alınacaksınız’ diye birkaç sefer otobüslerle farklı bekleme salonlarına götürüldük. Özellikle çağrılan sağlıkçılar ve teknik elemanlar ısrarla anlatmaya çalışsa da ittir kaktır öne geçebilenler bir uçağa bindi. O uçak da dört saat oldu hâlâ bekliyor. Uçak saat 01’den 04’e, 04’ten 10’a ertelendi dendi. Bir ara uçaktan inince ‘kendi imkanlarınızla istediğiniz bölgeye geçeceksiniz’ dendi. Sonunda saat 06.00’ya doğru ‘beklemeyin’ dediler.
Organizasyon yok, koordinasyon yok. Giden doktorlardan haber alıyoruz; kendi imkanlarıyla, otostopla alanlara geçmeye çalışıyorlar. Havaalanında insanlar uçağa binebilmek derdinde, vasıflı insan önden gitsin diyen yok, izdiham var. İnsanlar bitkin düştü, bunca saat sadece bekledik ve geri gönderiliyoruz.
“Herkesin rolü belli olmalıydı”
Peki nasıl olabilirdi? Önden eğitimli, vasıflı gönüllüler çağrılır ve gönderilir sonra koordinasyon sağlanır ve iş gücü olarak yeni gönüllüler gerekiyorsa havaalanına çağrılır, hatta uçuş beklerlerken yapacakları görevlere göre bilgilendirme yapılırdı.
Herkesin rolü belli olmalıydı; koordinasyon sağlansa ekipler yanında ne götüreceğini bilir ve gittiğinde hangi ekipmanın tedarik edileceğini bilirdi.
Hâlâ risk bölgesi olan bir yere gönderecekleri insanların listesi, neye yetkin oldukları önden belli olurdu. Daha alana varmadan görev yeri belli olur, uçak iner inmez gerekli bölgeye ulaşımı sağlanırdı. Olası risklere karşı kan grupları, sağlık durumları sistemlerinde bulunurdu.
Binlerce kişiye sadece ‘çanta hazırlayıp gelin’ diye çağrı yapılması kabul edilemez. Kimi gönderdiğinin kaydı olmadan alana gönüllüler sevk edilemez.
Neden? Çünkü ilk 24 saat kritiktir. Çünkü bu çağrı, depremin ardından 12 saatten fazla süre geçtikten sonra yapılmıştır. Alana ulaşım zor olsa da artık bir organizasyon sağlanmış olmalıdır.”