Türkiye ve Kürdistan halkları için barışın zorunlu olduğunu belirten HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Müzakere ve diyalogdan kaçanlar bu ölümlerin sorumlusudur. Kendi siyasi ikbali için silahtan savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlüdür” dedi.
IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobani Davası devam ediyor.
Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti milletvekilleri, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra Avrupa Birliği (AB) Delegasyonu ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
Bir kısım tutsak siyasetçiler, duruşma salonunda yer alırken, farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan siyasetçiler ise, Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
DEMİRTAŞ SAVUNMASINA KÜRTÇE BAŞLADI
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada, Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, SEGBİS üzerinden esasa dair savunma yaptı.
Savunmasına Kürtçe başlayan Demirtaş, duruşmaya katılan izleyicileri selamladı. Demirtaş, Kürtçe yaptığı konuşmasında, “Değerli yoldaşlarım hepinizi teker teker canı gönülden selamlıyorum. Umut ederim ki her biriniz iyi ve sağlıklısınızdır. 7 yıldır tutsağım fakat ilk defa bana savunma hakkı veriliyor. Şimdiye kadar bazı soruşturmalarda farklı sebeplerden dolayı konuştum. İlk defa doğrudan savunma yapıyorum. Savunmamı heyetinize yapmıyorum. Çünkü bu saldırıların bir parçası da sizlersiniz. Fakat bizler savunmamızı halkımıza ve tarih için yapıyoruz. Heyetinizi tanımamam gerekiyor. Hakkımızda açılan bu dava siyasidir, bende bazen siyasi savunma yapacağım. Bu bir öç alma, bir siyasi davadır. Sizler çıkarlarınız için tutsak aldınız. Bugün de bu ülkenin çocukları, bu savaşta öldürülüyor. O çocukların acısını yaşıyor, kederini paylaşıyoruz.
‘ÖLÜMLERİ SİYASETLE, TECRİDİ KALDIRARAK DURDURABİLİRİZ’
Bu ölümleri siyasetle, tecridi kaldırarak durdurabiliriz. Türkiye toplumunun yaşanan bu savaşa sesini yükseltmesi gerekiyor. Türkler ve Kürtlerin bu savaşın durması noktasında el ele vermesi gerekir. Bizler siyasetçiler olarak buna inanıyoruz ve çözüm için çalışıyoruz. Bu yüzden bizleri burada esir tutanlar sıcak yerlerinden savaş kararları alıyorlar. Türkiye halkının kimin bu savaşı istediğini ve kimin bu ölümlere neden olduğunu görmeli” dedi.
DURUŞMADA TERCÜMAN YOK
Demirtaş, Kürtçe “Rehevalên me heja ez we hemûyan yek bi yek ji dil can slav dikim” diyerek salondakileri selamlarken, duruşma salonunda tercüman bulunmaması dikkat çekti.
‘KARAR GÜNÜ EŞİM VE KIZLARIM DAVUL ZURNA ÇALSIN’
Davada kararın açıklanacağı güne ilişkin konuşan Demirtaş, “Vasiyetimdir; karar açıklandığı gün eşim ve kızlarım Diyarbakır’daki evimizin bahçesinde davul zurna çalsınlar. O kararın benim nezdimde de halkımızın nezdinde de bir hükmü yoktur” dedi.
‘HALKIMIZA ÖZELEŞTİRİ BORCUMUZ İÇİN KONUŞACAĞIZ’
Demirtaş, 7 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunmasına karşı ilk kez geniş kapsamlı bir savunma olanağı bulduğunu aktararak, “Meydanlarda, televizyon ekranlarında yargılandık. Hakkımızda idam hükümleri verildi. Her birimiz terörist olarak barbar olarak gösterildik. Sorgu hakkım da bu heyet tarafından gasp edildi. Kendimi heyetinize karşı savunmuyorum. Çünkü siz de bu saldırının bir parçasısınız. Savunmamı halka sunuyorum. Tarih adına halkımız adına kendimi savunuyorum. Halkımıza karşı bir özeleştiri borcumuz olduğu için konuşacağız” diye belirtti.
‘BU BİR İNTİKAM DAVASIDIR’
Kobani Davası’nın siyasi bir dava olduğuna vurgu yapan Demirtaş, “Dolayısıyla ben de bunu siyasi olarak savunacağım. Bu bir intikam davasıdır ve siyasi bir davadır. Bugün bile bu ülkenin çocukları savaşta öldürülüyor. Bu çocuklar için endişeleniyoruz. Bu cinayetleri siyaset yoluyla önleyebiliriz, bunun yolu da tecridi ortadan kaldırmaktır. Türk toplumunun bu savaşa karşı sesini yükseltmesi gerekiyor. Çözüm ve barış için Türkler ve Kürtler el ele vermelidir. Bu inançlı bir siyasetçi ve biz çözüm için çalışıyoruz. Bu yüzden bizi rehin tutuyorlar ve sıcak noktalarında savaşmaya karar veriyorlar. Türkiye halkının savaşı kimin istediğini bilmesi ve bu ölümlerin önüne geçmesi gerekiyor” dedi.
‘KARARINIZIN BİR HÜKMÜ YOKTUR’
Yargılama sona ermeden suçlu ilan edildiklerini aktaran Demirtaş, şöyle devam etti: “Tüm insan hakları ihlal edildi. Değerli dostlarımız yakınlarını kaybetti ve bu anıyı paylaşmalarına izin verilmedi. Bazı yakınlarımız yollarda hayatını kaybetti. Çocuklarımız bizden uzakta büyüdü. Masum olduğumuzu biliyordunuz ama yine de bizi hapishanelerde tuttunuz. İnsanlığa sahip çıksaydınız bunları nasıl yapardınız? Bunu yapanlar insanlıktan bir pay alamadılar. Sizin bu kötülüğünüz, başınızı eğdirdi, bizimkini de kaldırdı. Kararınızı verdiğinizi biliyoruz. Ama kararınız ne olursa olsun onun bize ve halkımıza bir hükmü yoktur.
DAVAMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Halkımdan özür diliyorum, bize umut bağlayan dostlarımdan, tanıdıklarımdan özür diliyorum. Bu beklentilerimizi karşılayamadık. Ama partimiz DEM Parti önderliğinde mücadelemizi sürdüreceğime söz veriyorum. DEM Parti’ye başarılar diliyor, Eş Başkanlarımız Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’na da başarılar diliyorum.”
‘DİYALOGDAN KAÇANLAR BU ÖLÜMLERİN SORUMLUSUDUR’
Türkiye ve Kürdistan halkları için çözümün tecride son vererek diyalog yöntemlerine dönmek olduğunu ifade eden Demirtaş, “Müzakere ve diyalogdan kaçanlar bu ölümlerin sorumlusudur. Kendi siyasi ikbali için silahtan savaştan medet uman her siyasetçi ikiyüzlüdür. Halkın evlatlarının kanı üzerine kendisine iktidar alanı yaratanlar ahlaktan nasibini almamış vicdansızlardır. Türküyle, Kürdüyle bugün Türkiye toplumu barış için sesini yükseltmelidir. Sizi milliyetçilik galeyanıyla gaza getirenlerin bir eli yağda bir eli baldayken evlatlarınızı savaşa göndermekten geri durmuyorlar” şeklinde ifadeler kullandı.
‘GİDİŞATA DUR DİYECEK OLAN SADECE YOKSUL HALKTIR’
Mevcut gidişata dur diyebilecek olanın sadece yoksul halk olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Türk ve Kürt el ele verirse ‘savaşa karşıyız’ diyebilirse birlikte ve kardeşçe yaşamak çok daha mümkün olabilir. Huzuru sağlamak, demokrasiyi büyütmek çok daha kolay olur. Biz barış isteyen demokratik çözüme inanan siyasetçileriz. Sırf bunu istedik diye yıllarca rehin tutulmamıza rağmen halen içeriden barış diye haykırıyoruz. Ülkeyi yönetenlerde oturdukları sıcak yerden her gün savaş kararları veriyorlar” diye konuştu.
‘TÜRK HALKININ BU İKİ YÜZLÜLÜĞÜ ARTIK GÖRMESİ GEREKİYOR’
Demirtaş, Türk halkının bu ikiyüzlülüğü artık görmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: “Kimin savaş kimin barış istediğini anlaması gerekiyor. Filistin’de barışı savunurken kendi ülkesinde barış isteyenleri içeri atmak tecrit uygulamak iki yüzlülük değilse nedir Biz her koşulda ilkeli davranmaya barışı savunmaya devam edeceğiz. Bugün Türkiye evlatları için ağlıyorsa dönüp siyasetçilerden hesap sorma vaktidir. Sıcak koltuklarından operasyon kararı verirken, eksi 20 derecede operasyona gönderdikleri gençlerin sırtına Kürt sorununu yükleyenlere hesap sorulmalıdır. 20-22 yaşında genç çocukların toprağa verilmesini acısını biz yaşarken bizi teröristlikle katillikle suçlayan bütün iktidar yanlısı olanlar bu kandan beslenenlerdir. Hayatlarında barış sözcülüğünü ağzına almadan 5 dönem milletvekilliği yapan parlamenterler var.”