CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı emekli Büyükelçi Namık Tan, İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin Rus askerlerinin Şükrü Okan gemisine yaptığı baskınla ilgili açıklamasına tepki göstererek, “Anlaşılan, Rusları eleştirmekten ödleri kopuyor. Bu cevabın tutar hiçbir yanı yok. Bunu başka bir ülke yapsaydı, ortalığı ayağa kaldırırlardı” dedi.
T24’e değerlendirmelerde bulunan Tan, “Açıklamanın İletişim Başkanlığı tarafından değil, Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılması gerekirdi” ifadelerini kullandı.
Palau bayraklı Şükrü Okan gemisine yapılan baskınla ilgili Ankara’dan bir açıklama yapılmamasına gösterilen tepkilerin ardından İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, perşembe akşamı X (eski adıyla Twitter) platformu üzerinden açıklama yaptı. Açıklamada, şöyle denildi:
“‘Rus askeri Türk gemisi Şükrü Okan’a baskın yaptı, Türk hükümeti tepki göstermedi’ şeklindeki iddialar manipülasyon içermektedir. Basına yansıyan ve Rus askerlerinin Şükrü Okan isimli gemiye müdahalede bulunduğu yer Türk karasuları değil uluslararası sulardır. Şükrü Okan isimli geminin sahibi Türk olsa bile gemi Türk bayraklı bir gemi değildir. Uluslararası hukukta geminin ismi veya personelinin milliyetinden ziyade önemli olan bayrak devletidir. Tüm bunlara rağmen gemiye yapılan müdahale sonrasında Rusya Federasyonu’ndaki muhataplar Karadeniz’de gerginliği tırmandıracak bu tarz girişimlerden kaçınılması için uygun şekilde ikaz edilmiştir.”
“Açıklamanın bizatihi kendisi manipülatif”
Geçmişte Dışişleri Sözcülüğü ve Washington Büyükelçiliği de yapan Tan, bu açıklamaya tepki göstererek, “Asıl manipülasyon, İletişim Başkanlığı tarafından yapılmaktadır. Yani açıklamanın bizatihi kendisi manipülatiftir” dedi.
Rusya’nın Şükrü Okan gemisine yaptığı müdahalenin hukuk dışı ve saldırı niteliğinde olduğunu vurgulayan Tan, müdahale uluslararası sularda meydana geldiyse Rusya’nın yetkiyi nereden aldığının tartışma konusu olacağını ifade etti. Tan, ” Burada önemli olan yapılan bir tür saldırı niteliğindeki bu müdahalenin koordinatları, ki geminin bulunduğu yer bir devletin karasuları içinde değilse ve de yükü hakkında herhangi bir ihbar yok ise, müdahalede bulunanın müdahale yetkisini nereden aldığı tartışma konusu olur” diye konuştu.
Tan, “Bütün bunların ötesinde, RF, gerçekleştirdiği bu hukuk dışı eylemle Montrö Boğazlar Sözleşmesi uyarınca TR’nin transit geçişinde bir sakınca görmediği Şükrü Okan isimli gemi ile ilgili kararını tanımama ile bir tür TR’nin içişlerine müdahale cesaretini göstermiştir” ifadelerini kullandı. Tan, diplomaside böyle bir müdahalenin karşılığının yazılı bir nota, eylemin gerekçesi hakkında bilgi isteme ve protesto etmek olduğunu vurguladı.
Tan, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 2. maddesini ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi devletlerin ticari gemilere müdahale hakkını şöyle açıkladı:
“Bilindiği gibi, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin 2.maddesi, ticaret gemilerinin, barış döneminde, hiçbir kontrol ve müdahaleye tabi olmaksızın Boğazlarımızdan transit geçişine amirdir.
Savaş ve Türkiye’nin kendisini yakın bir savaş tehdidinde kabul ettiği dönemlere ilişkin geçiş rejimi tabii ki farklıdır.
Diğer taraftan, bir ticaret gemisine hangi şartlarda ve nerelerde müdahale edilebileceği, bilinen deyimiyle ihtar ateşinde bulunulabileceği de gerek devletler umumi hukukunda ve gerekse BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde serahaten düzenlenmiştir.”
“Ben yaptım oldu politikasına boyun eğilmesi”
Tan, “Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar ve de (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir Putin– (Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı) Tayyip Erdoğan arasındaki özel muhabbet ve ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin sessizliğini, uluslararası arenadaki yalnızlığı nedeniyle ‘ben yaptım oldu politikasına boyun eğilmesi’ olarak yorumlamak sanırım en basit ve doğru ifade olacaktır” diye konuştu.
KAYNAK: T24 – METİN KAAN KURTULUŞ