Depremler sadece gündelik yaşamın değil, kamu hizmetlerinin akışını da alt üst eden afetlerden.
Özellikle can kaybı ve ciddi hasarla sonuçlanan depremlerin ardından kısa sürede yardımın gelmesi, düzenin sağlanıp, yaralıların hastaneye ulaştırılması ve enkazlarda aramaların başlaması için ciddi bir organizasyon gerekiyor.
Bu organizasyonu sağlamak da en başta devletin görev ve sorumluluğunda.
Devlet farklı kurumlardan, bu kurumlar da insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla bir büyük afet, herkes gibi devlette çalışan insanları da etkiliyor.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bin 218 kişiye yükseldi.
Bu kişiler arasında çok sayıda kamu görevlisi de var.
En çok kayıp sağlık ve emniyet çalışanlarında
Depremde hayatını kaybedenlerin bir kısmı bağlı bulundukları kurumlarca açıklanıyor.
Halen ne kadar personelinin yaşamını yitirdiğini duyurmayan bakanlıklar ve kurumlar da var.
Ayrıca açıklasa dahi henüz kayıpları netleşmeyenler de bulunuyor.
Bir depremde en hayati öneme sahip yerler arasında sağlık kurumları geliyor. Buralarda çalışanlar bu depremde en çok kayıp veren kamu görevlileri arasında.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün Twitter hesabından yaptığı açıklamada depremde 448 sağlık çalışanının öldüğünü, 528 sağlık çalışanının da yaralandığını duyurdu.
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) paylaşımına göre bu sağlık çalışanlarından 101’i hekim.
Emniyet Genel Müdürlüğü de çok kayıp veren kamu kurumları arasında yer aldı.
201’i polis, 4’ü bekçi, 9’u sivil memur olmak üzere 214 emniyet mensubu depremde yaşamını yitirdi.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan jandarma teşkilatında 5’i korucu geri kalanı jandarma olmak üzere 71 personel hayatını kaybetti.
Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdür Turan Kuloğlu’nun paylaşımına göreyse depremde aralarında hakimlerin de olduğu 110 personelini yitirirken, Diyanet 69 çalışanını kaybettiğini duyurdu.
Karayolları gibi kritik kurumların bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yaptığı açıklamada yaşamını yitiren 62 personelini duyurdu. Bu kişilerden 21’i de PTT mensubu.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Twitter hesabındaki açıklamaya göre hayatını yitiren personel sayısı 123 kişi.
Kurtarmayla görevli kurumlar da personelini depremde kaybetti
Deprem sonrasındaki çalışmalarda kritik öneme sahip Kızılay ve AFAD da çalışanlarını depremde yitirdi.
Kızılay’dan yapılan açıklamaya göre depremde 15 personelleri vefat etti. AFAD’ın açıklamasına göreyse 7’si kurum bünyesinde, 3’ü de farklı kurumlardan gelerek bünyelerinde çalışmaya başlayan kişilerden olmak üzere 10 personelleri depremde hayatını kaybetti.
Yaşamını yitiren öğretmen ve belediye çalışanlarının sayıları henüz açıklanmadı
Depremde kaç eğitimcinin yani öğretmenin yaşamını yitirdiği ise Milli Eğitim Bakanlığı’ndan henüz bir açıklama yapılmadığından bilinmiyor.
Konuyu sorduğumuz öğretmen sendikaları da kendilerinde net bilgi olmadığını söyledi.
Yine depremin ardından ilk göreve koşması beklenen belediye çalışanlarından ölenlerin sayıları da her biri farklı bir belediyeye bağlı olduğu için henüz net bilinmiyor.
Birçok belediye buna dair özel bir açıklamayı şu ana kadar yapmadı.
Belediye işçilerinin örgütlendiği sendikalara bu soruyu sorsak da ancak kendi sendikalarına üye olanların sayısını bilebileceklerini, şu an o konuda dahi ellerinde net sayı olmadığını önümüzdeki günlerde açıklayacaklarını söylediler.
Türkiye’de itfaiye teşkilatları belediye bünyesinde olduğu için deprem olan illerde yaşamını yitiren itfaiyeciler de ancak bu rakamlar açıklanınca anlaşılacak.
Önümüzdeki günlerde bütün kurumların kaybettikleri personellerine dair daha net açıklamalar yapması bekleniyor.
Yardıma koşacakların bir kısmı da enkaz altındaydı ya da ailesi mağdurdu
Depremden sonraki ilk saatlerde yaşanan organizasyon sorunları sıklıkla gündeme geldi.
Yaşanan aksaklıklar da organizasyon bozukluğu kadar bölgedeki kamu personelinin de depremden ağır şekilde etkilenmesinin de etkili olduğunu biliniyor.
Gerçekten de görev başında olması gereken kamu personelinin de bir kısmı da ya enkaz altındaydı ya da enkaz altındaki bir yakını için mücadele ediyordu.
Bu durum beklenen büyük Marmara depreminde de devlet kurumlarının benzer bir sonuçla karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor.
Peki bu durumda ne yapılmalı ki devletin işleyişi afetin ilk saatlerinde de sürdürülebilsin?
“Halkın da afette hazır olması esastır”
Meteoroloji ve Afet Yönetimi Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, afet yönetiminde sadece kurumların değil, o kurumları oluşturan çalışanların yani halkın da hazır olmasının esas olduğunu söyledi.
“Afet yönetimini bir kere biz Türkiye’de yanlış anlıyoruz” diyen Kadıoğlu, “Afet yönetimi, felaket olduktan sonra arama-kurtarma, çadır kurmak değildir. Öncesinde riski azaltmak ve yönetilebilir seviyeye indirgemektir. İndiremezseniz afetten sonra ikinci bir afet yaşarsınız. Altında kalırsınız. Kritik tesislerinizde, kritik yetişmiş uzman kişileri de kaybedersiniz” dedi.
“Herkesin güvenli bir binada yaşaması garanti altına alınmalı”
“Halkın durumu neyse, onlar nerelerde oturuyorsa kamu çalışanlarının durumu da odur” diyen Kadıoğlu, “Bireysel çözümler fayda sağlamaz. Yani belki birkaç kişiyi lojmanda filan barındırabilirsin. Ama tüm kamu çalışanlarını, doktorunu, polisini, itfaiyesini hepsini aynı şekilde barındıramazsınız. O yüzden toplum olarak herkesin güvenli bir binada yaşıyor olmasını garanti etmemiz lazım ki deprem olduğu zaman oradaki doktor, polis, itfaiyeci, kamu yöneticilerini kullanarak yani yerel imkanlarla afetle baş edilebilecek hale gelsin” diye konuştu.
“Depremde göreve gidecek insanların bir kısmı da enkaz altında kalabilir”
Kendisine ait blog sayfasında Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) adlı yazı paylaşan emekli tuğgeneral Osman Aydoğan, Türkiye’nin bütün gücüyle depreme hazırlanması gerektiğini, bunun içinde mutlaka TSK’dan faydalanılması gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini hatırlatan Aydoğan, “Büyük bir depremde göreve ilk kim gidecek” diye sordu.
Görev gitmesi gereken insanların da bir kısmının enkaz altında kaldığına işaret eden Aydoğan, şunları söyledi:
“Dolayısıyla silahlı kuvvetler bu maksatla yeni baştan organize edilip, eğitilmeli ve teçhiz edilmeli. Diyelim ki İstanbul’da bu şartlarda büyük deprem oldu. Yardıma gelecek itfaiyenin anne, babası, çocuğu da enkaz altında olabilir. Oysa askeri kışlalar en fazla üç katlı, sağlam yapılar. Askerin elinde malzeme vardır, alanda çadır kurmayı, seyyar hastane, mutfak açmayı bilir. Kısaca asker dışında kimsenin ilk andan itibaren yardıma koşma şansı yok.”
“Almanya gibi bir kolordu afetlere karşı hazırlanmalı”
Askerin istihkam birlikleri sayesinde kapanan yolları aşma imkanına ve hava – deniz gücüyle ulaşılamayan yerlere de gitme imkanına sahip olduğunu belirten Aydoğan, TSK’nın deprem hazırlığında ve anında daha fazla rol almasının hayati önem taşıdığını ifade etti.
Türkiye’nin elinde sadece bir tane doğal afet tugayı olmasına karşın deprem bölgesi olmayan Almanya’nın bir kolordusunun afetlere müdahale amacıyla oluşturulduğunu anımsatan Osman Aydoğan, “TSK’da artık bir kolordu afetlere karşı hazırlanmalı. Askerin elinde telsizler var, iletişiminin kesilmesi mümkün değil. Açık alanda kalmaya yetecek imkanları var. TSK dışında kimse böylesine bir felakete daha organize müdahale edemez. ABD’den sonra dünyanın en büyük helikopter filosuna sahibiz. TSK, böylesi bir afete karşı hazırlanmalı, buna müdahale edecek birlikler, her birlik bünyesinde birimler oluşturulmalı” değerlendirmesinde bulundu.
“Hastanelerin mutlaka ayakta ve işler halde kalması lazım”
Deprem anında en önemli unsurun hizmet verecek sağlık kurumlarının ayakta kalması ve çalışır vaziyette olması olduğunun altını çizen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kongre Delegesi Dr. Recep Koç da “Büyük bir deprem illaki doktorları ve ailelerini de etkileyebilir ancak etkilemeyenler mutlaka en kısa sürede görevlerinin başında olurlar. Ama bunun için çalışacakları kurumların ayakta ve işler vaziyette olması lazım. Malzeme depolarının dolu olması gerekir Maalesef son depremde birçok sağlık kurumu çalışır halde değildi” ifadelerini kullandı.
“Hatay’a gelen personel ilk 2 gün sokakta kaldı”
Depreme maruz kalan kentlere etkilenmeyen yerlerden en kısa sürede sağlık personeli sevk edilmesi için hazırlıklar yapılması gerektiğini belirten Koç, şunları kaydetti:
“Ancak bunun için de kurumların ayakta olması lazım. Bu insanların kalabileceği yerler, malzemeleri olmalı. Depremde ilk günden itibaren Hatay’a giden arkadaşlarımız oldu. Bırak çalışacak yer bulmayı bir tane kalabilecekleri çadır bulamadılar. Bildiğin ilk iki gün sokakta kaldılar. Kısaca insan kaynağı sağlasan dahi onu çalıştıracak koşulların olması lazım.”
“Aciller dışında aile sağlık merkezleri de ilk müdahaleye hazır hale getirilmeli”
Koç, olası bir depremde faal olması gereken ilk yerlerin hastanelerin acilleri olduğunu ama yolların kapanması nedeniyle buralara ulaşmanın sorun haline gelebileceğini belirtti.
Bu nedenle mahallelerdeki aile sağlığı merkezlerinin de acil müdahalelere ve hastanelere sevk edilecek olanların tıbbi müdahale önceliklerinin belirlenmesine hazırlanması gerektiğine dikkati çeken Dr. Recep Koç, bunun için de organizasyon yapacak ve koordinasyon sağlayacak bakanlık, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ALİ KEMAL ERDEM