MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Depremi fırsat bilen sosyal medya farelerine, provokasyon peşinde koşan vandallara, ajitasyon yapan çıkarcılara, felaketi istismar etmeye gayret eden utanmazlara kesinlikle göz yummayacağız, müsaade etmeyeceğiz, müsamaha göstermeyeceğiz” dedi. Bahçeli, “Gün, her şeyden ve hepsinden önemlisi; bir olma, beraber olma, kenetlenme ve aynı hissiyatla kucaklaşma günüdür” çağrısını yaptı.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bugün iç ve dış siyasi gündemle ilgili bir değerlendirme yapmayacağını söyleyen Bahçeli, “Bugün siyasi muhatap ve muarızlarımızla ilgili herhangi bir yorum da yapmayacağım. Çünkü büyük bir acımız vardır. Çünkü ruhumuz devasa bir hüzünle sarılmış ve sarsılmıştır. Gün, sen-ben ayrımıyla, nefsi arzularla, yersiz polemiklerle, ucuz ve uçuk söz düellolarıyla vakit kaybedecek bir gün değildir. Gün, siyasi ve ideolojik kutuplaşmalara, asılsız isnat ve ithamlara çanak tutulacak bir gün hiç değildir. Gün, her şeyden ve hepsinden önemlisi; bir olma, beraber olma, kenetlenme ve aynı hissiyatla kucaklaşma günüdür. Nitekim içinden geçtiğimiz kasvetli ve kederli günler, hep birlikte Türkiye olmanın günleridir. Öncelikle şunu ifade etmek durumundayım ki, çözemeyeceğimiz hiçbir sorun, aşamayacağımız hiçbir engel, altından kalkamayacağımız hiçbir enkaz, saramayacağımız hiçbir yara Allah’ın izni ve inayetiyle yoktur” dedi.
“Belki çok ağır kayıplarımız vardır ve olacaktır”
Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Belki çok ağır kayıplarımız vardır ve olacaktır. Belki bu karanlık gecenin ne zaman sökecek aydınlığı diye kendi kendimize sorduğumuz anlar da olmuştur, bundan sonra da sormak mümkündür. Ancak her seferinde imanımızla direneceğiz, hür irademizle birbirimizin can beraberi olacağız. Felaketler karşısında sergilenecek sağduyu ve soğukkanlılık, gösterilecek direnç ve dirayet sosyal, siyasal ve ekonomik normalleşmenin elbette ön şartıdır.
Milli birlik ve dayanışma mukavemetiyle her neviden felakete göğüs gerilmeli, karşı çıkılmalıdır. Hepimizin birimiz, birimizin hepimiz olacağı bir zamanın tam ortasında bulunduğumuz da tartışmasız bir gerçektir.
“Birbirimize dayanak olmalıyız”
Empati duygumuza güç vermeliyiz. Birbirimize dayanak olmalıyız. Birbirimizi ana kucağı gibi sarıp sarmalamak zorundayız. Gündemimizin yegane konusu depremdir. Türkiye’mizin tamamı depremlerin ağırlık merkezinde yer almaktadır. Fay hatları Anadolu coğrafyasını bütünüyle kuşatmıştır. Bu gerçeği değiştirmemiz imkânsızdır.
Coğrafyamızı yok saymamız, başka bir coğrafyada gelecek arayışına girmemiz mümkün ve muhtemel değildir. Dün sabaha karşı saat 4.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkez olmak suretiyle şiddeti 7,7 olan bir deprem meydana gelmiş ve çok geniş bir alanda tesirini hissettirmiştir.
Kahramanmaraş’ın yanı sıra, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana ve Malatya’da depremin çok vahim sonuçları görülmüştür. Yine dün Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde saat 13.24’de 7,6 büyüklüğünde yeni bir deprem daha yaşanmıştır.
Maalesef bilanço her iki depremde de çok ağırdır. Artçı sarsıntılar ise kesintisiz devam etmiştir. Olumsuz hava şartlarından dolayı arama kurtarma çalışmaları güçlükle yapılmaktadır.
“Türkiye, 1939 Erzincan depremiyle 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra en feci doğal afetle karşı karşıya kalmıştır”
Türkiye, 1939 Erzincan depremiyle 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra en feci doğal afetle karşı karşıya kalmıştır. Şu ana kadar 3 bin 381 vatandaşımız hayatını kaybederken, 20 bin 426 vatandaşımız yaralanmış, 5 bin 775 bina yıkılmış, binlerce vatandaşımız da taş, beton ve toprak yığınlarının altından kurtarılmıştır.
“MHP olarak deprem bölgesine heyet gönderdik”
Depremde can veren tüm vatan evlatlarına Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, tedavi altında bulunan vatan evlatlarına şifalar diliyorum. Kederli ailelere ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı dileklerimi müteessir bir hissiyatla iletiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak felaket haberini alır almaz bir genel başkan yardımcımızın başkanlığında milletvekillerimizin de iştirakiyle heyet teşkil edip afet bölgesine gönderdik. Bu heyetimiz devletin arama kurtarma faaliyetleriyle uyumlu olmak kaydıyla depremden etkilenmiş il ve ilçelerimizde destek ve yardım temelli çalışmalarını ifa edecektir.
Bütün parti teşkilatlarımız ve Ülkü Ocaklarımız gönüllü olarak arama-kurtarma çalışmalarına katılacaklardır. İhtiyaç olan kansa kan vereceğiz, emekse emek vereceğiz, mücadeleyse mücadele edeceğiz, üzerimize göçen binaları mutlaka kaldıracağız. Her dava arkadaşımın bu süreçte sorumlu, duyarlı ve fedakar davranması içten beklentim ve temennimdir.
“Devlet ve hükümet deprem bölgesinde teyakkuzdadır”
Milletimizle tek yumruk olup zorlukları muhakkak aşacağız. Devlet ve hükümet deprem bölgesinde teyakkuzdadır. Bütün imkânlar seferber edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi arama-kurtarma mücadelesine sonuna kadar destek sağlayacak, hükümetin yanında duracaktır. Tüm vatandaşlarımız yekvücuttur.
“Tüm kurum, kuruluş, kural ve değerlerimizle dimdik ayaktayız”
Tüm kurum, kuruluş, kural ve değerlerimizle dimdik ayaktayız. Sükûnet, metanet ve cesaretimizi kaybetmeksizin bütün enerjimizi yaşadığımız afetin getirdiği sıkıntıları gidermek amacıyla kullanmalıyız. Normal zamanlardaki gibi, gözünün üzerinde kaşın var bahaneleriyle yapılacak mesnetsiz eleştirilerin sahneleneceği bir zamanda olmadığımız herkesçe bilinmelidir.
“Depremi fırsat bilen sosyal medya farelerine göz yummayacağız”
Depremi fırsat bilen sosyal medya farelerine, provokasyon peşinde koşan vandallara, ajitasyon yapan çıkarcılara, felaket i istismar etmeye gayret eden utanmazlara kesinlikle göz yummayacağız, müsaade etmeyeceğiz, müsamaha göstermeyeceğiz. Hangi yokuşu gördük de düzlüğüne ulaşamadık. Hangi geceyi gördük de sabahına uyanamadık.
“Bu da geçecektir, nihayet Allah bizimledir”
Bu da geçecektir, nihayet Allah bizimledir. Bu çilemiz de bitecektir, nitekim Türk milleti tek yürektir. Bu hafta sonu Çankırı’da yapmayı planladığımız açık hava toplantımızı, deprem felaketinden dolayı bir başka tarihe ertelediğimizi huzurlarınızda ifade etmek, kamuoyunun da bilgisine sunmak istiyorum. Aziz milletim, sen olmadan yedi cihanda hem öksüz hem de yetimiz, yokluğundur canımıza en büyük dert ve felaket. En büyük depremlerle çökse de çatımız, hiçbir felaket büyük değildir yokluğun kadar. Gök kararıp gürlese, peşi sıra yıldırımlar yağsa, yer yerinden oynayıp dağlar yıkılsa, gece gündüz karışıp sabahlar olmasa, vazgeçmeyeceğiz Türkiye’mizden, taviz vermeyeceğiz milli birlik ve kardeşliğimizden. Allah yar ve yardımcımız olsun. Allah rahmetini ve merhametini üzerimizden eksik etmesin.
“Milliyetçilik ve millet sevgisi kuşkusuz bizim tekelimizde değildir”
Bugün aynı zamanda partimizin 54. kuruluş yıl dönümüyle ilgili kısa ve öz olarak bir değerlendirme yapıp toplantımızı bitirmeyi düşünüyorum. Milliyetçilik ve millet sevgisi kuşkusuz bizim tekelimizde değildir. Herkes milliyetçi olabilir, hatta olmalıdır. Milliyetçiler her yerde, her zeminde bulunabilir, kaldı ki bulunmalıdır. Hepsine saygı duyarız.
Ancak, milliyetçiliği hayatın her alanında, uygulanabilir siyasal bir yönetim projesi olarak benimseyen tek parti Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Partimizin 9 Şubat 1969’da kuruluşu ile milliyetçilik, yalnızca bir aydın hareketi olmaktan çıkmış, Anadolu’da millet evlatlarının gönlüne yerleşerek hem siyasallaşmış hem de toplumsallaşmıştır. Önündeki bütün engellere rağmen milliyetçilik, bir siyasi proje olarak halka ulaşınca vatandaşlarımızın partimize olan ilgisi artmış ve siyasi bir müessese olarak Milliyetçi Hareket Partisi, millet sinesinde sağlam bir yer edinmiştir. Bugün partimiz, yasaların tanıdığı imkânlarla bütün yurtta teşkilatlanmış, en küçük yerleşim yerinden büyük şehirlere kadar geniş ve güçlü bir teşkilat yapısını, bu teşkilatı yönetecek kadrolarını ve karar mekanizmalarını tesis ve temin etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, yalnızca Türkiye’yi değil bölge ülkelerindeki soydaşlarımızı, müşterek kültür dairesinde yaşayan mazlum milletleri küresel kargaşadan kurtaracak bir anlayışın da temsilcisi olmayı başarmıştır. Bu anlayış kaçınılmaz şekilde, partimize ve kadrolarımıza yeni görevler ve sorumluluklar yüklemiştir.
İnsan merkezli, hak ve adalet ilkelerine uygun, gönüllü paylaşımı ve işbirliğini amaçlayan, kaynakları insanlığın istifadesine sunan bölgesel ve küresel düzeyde bir aydınlanma sürecinin başlaması artık kaçınılmaz bir gaye olmalıdır. Lider Ülke Türkiye hedefi bu kapsamda bir fırsattır. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefi yeni dünyanın akış ve ilerleyişini lehimize çevirecek yüksek bir vizyon kararlılığıdır.
Küresel tahakkümün yanı sıra sözde medenilik taslayan çevrelerin stratejik adımlarla birlikte giderek bütün dünyayı etkisi altına alması milliyetçiliğimizi durağan bir fikir olmaktan çıkarmaktadır.
Bu durum, bütün bu karmaşık ilişkileri ve ağır sorunları kavrayabilecek milli bir vizyona sahip olmamızı mecburiyet haline getirmektedir. Var olan baş döndürücü değişimi kendi kültür değerlerine dayanarak gösteremeyen ve sorunlara kendi milli perspektifinden çözüm üretemeyen milletlerin ve milliyetçiliklerin küresel dayatmalara karşı teslim olmaktan başka seçenekleri de yoktur.
Orhun Anıtlarına millet şuurunun yüksek yazılı bir ifadesi olarak kazınan ve Bilge Kağan’ın, ‘Türk beyleri, milleti, bunu işitin!’ diyerek uyardığı asırlardan bugüne 1288 yıl geçmiştir.
Geride kalan yılların hatıralarında sayısız zaferler, bağlılıklar, sevinçler, yükselişler ve övünçler vardır.
Ancak bunlar olduğu kadar; bozgunlar, göçler, çöküşler, ihanetler, düşüşler ve dağılışlar da tarihimizin bir gerçeği olarak yerini almıştır.
“Ne var ki, yaşanılan en kötü anlarda, en zor durumlarda bile aziz milletimiz, kendi bağrından, öz kaynağından kendisini kurtaracak insani cevherleri çıkarmasını bilmiştir”
Ne var ki, yaşanılan en kötü anlarda, en zor durumlarda bile aziz milletimiz, kendi bağrından, öz kaynağından kendisini kurtaracak insani cevherleri çıkarmasını bilmiştir.
Milletine el veren bu cevherler, tarihi halkaların kopmasına hep engel olmuşlar, birbirini tamamlayan ve bütünleyen bir terkiple mukadderat ve mukaddesat emanetinin bugünlere kadar taşınmasına hizmet etmişlerdir.
Bilge Kağan’dan Alparslan’a; Osman Gazi’den Fatih’e, Kanuni’den Mustafa Kemal’e kadar; Tonyukuk’tan Uluğ Bey’e; Farabi’den İbni Sina’ya; Akşemsettin’den Piri Reis’e kadar; Kaşgarlı Mahmut’tan Ali Şir Nevai’ye; Yusuf Has Hacib’ten Şeyh Edebali’ye; Fuzuli’den Veysel’e kadar; Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş’a; Mevlana’dan Yunus’a; Dedem Korkut’tan Karacaoğlan’a; Vahapzade’den Şehriyar’a kadar, Ulubatlı Hasan’dan Genç Osman’a; Seyit Onbaşı’dan Yahya Çavuş’a; Şahin Bey’den Nene Hatun’a kadar, İsmail Gaspıralı’dan Yusuf Akçura’ya; Mehmet Akif’ten Ziya Gökalp’e; Mümtaz Turhan’dan Erol Güngör’e, Hüseyin Nihal Atsız’dan Mehmet Eröz’e, Osman Bölükbaşı’dan, Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e kadar, elleri öpülesi isimli isimsiz sayısız büyüğümüz, bugün devam eden varlığımızın gerçek sahipleridir.
Şayet, bugün varsak, onlar sayesindedir. ‘Devlet-i ebed müddet’ onlarla yaşamıştır. ‘Millet-i ebed müddet’ onlarla bugünlere ulaşmıştır. Tarihimizin son yüzyılında söz sahibi olmuş Türk milliyetçilerinin ve son 54 yıla damgasını vurmuş Milliyetçi Hareket Partisi’nin öncelikli mücadele maksadı ve varlık nedeni, kahraman ecdadımızın emaneti olan milli bekanın hasar görmeden devamını sağlamaktır.
“Milli beka ata yadigârımızdır”
Milli beka, ata yadigârımızdır. Üzerine titrediğimiz konu budur. Dile getirdiğimiz kaygılarımız bunun içindir. Uyarılarımız bu nedenledir. Dikkatimiz de buna yoğunlaşmıştır. Milli bekayla ilgili samimi hassasiyetimizin kaynağı tarih kadar eskidir. Biz, dünyanın en gözde ve en zorlu coğrafyasında yaşayan ve bundan böyle de yaşamak zorunda olan bir milletiz. Bu nedenle ne tarihimizi, ne coğrafyamızı, ne de kimliğimizi değiştirme imkânına sahibiz. Ama hep birlikte bu gerçeklerle daha güzel bir gelecek inşa edebiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bunun için varız, bunun için de var olmaya devam edeceğiz.
Türklüğün kucakladığı hakkaniyetli bir küresel dengenin inşasına imkân sağlayacak azim, irade, inanç, çalışma, hazırlık, kadro, yürek ve mücadele ruhu bizdedir, var oluş güvencemizdir. Zahmetli bir mücadelenin, sağlam bir karakterin, feda edilmiş ikballerin sonucu adam gibi adamlık mertebesine çıkıp kutlu ülkülere ulaşmaktır.
“Her şart altında, önce ülkem ve milletim diyeceğiz”
Bu durum Milliyetçi-Ülkücü olmanın da bir gereğidir. Bunun için, tehdit ne derece büyük, tehlike ne kadar yakın, engeller nasıl olursa olsun sahip olduğumuz milli şuur ve heyecanımızı diri tutmalıyız. Sorunlardan ve sıkıntılardan ürkemeyiz, suçlamalardan ve zorluklardan yılamayız, tuzaklardan ve tertiplerden çekinemeyiz. Her şart altında, önce ülkem ve milletim diyeceğiz.
Türkiye ve Türk milleti sevdasında bayrak gibi duracağız. Anıları kafi görerek geleceğin analizini yapmadan mevcutla meşgul olmayacağız. Cılız bir destekle, olan biteni hariçten seyretmeyeceğiz. Bedenimiz burada olsa da elbette ki gönlümüz ve aklımız Kerkük’te olacak, Kırım’da olacak, Karabağ’da olacak, Kaşgar’da olacak, Üsküp’te olacak, Kıbrıs’ta olacak, Bosna’da olacak, Türk ve İslam’ın yaşandığı her yerde olacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Türk milletine adanmış kutlu ömürlerin mecmuuyuz. Partimizin 54. yıl dönümünü, yaşadığımız felaketlerden dolayı buruk bir vicdanla kutluyor, daha nice yıllarda üç hilalin var olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Tarih boyunca, vatan ve millet sevdası ile can veren ecdadımızı; bu değerler uğruna hayatlarını kaybetmiş ülküdaşlarımızı ve aziz şehitlerimizi, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i rahmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum.”