Anayasa Mahkemesi, her hafta kayıp yakınları için oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’nin eylemine saygı duyulmasını istedi, 2018’deki oturma eylemine yapılan müdahaleye hak ihlali kararı verdi.
Anayasa Mahkemesi (AYM),İstanbul Beyoğlu’nda Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta buluşmasının yasaklanması ve buna yönelik polis müdahalesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, kararın bir örneğinin “yeni ihlallerin önlenmesi için” Beyoğlu Kaymakamlığı’na gönderdi. Kararda, “Grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır” denildi.
Gözaltında kaybolan yakınlarının bulunması ve sorumlularının tespit edilmesi amacıyla Cumartesi Anneleri, 7 Mayıs 1995 tarihinden itibaren her Cumartesi günü, Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapıyordu. Beyoğlu Kaymakamlığı, bu kapsamda yapılacak 700. hafta buluşmasının yasaklanmasına karar verdi. 25 Ağustos 2018 tarihli kararın gerekçesi, bildirimde bulunulmaması ve milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması iddiası oldu. Yaklaşık 50 kişiden oluşan Cumartesi Anneleri grubu, o tarihte oturma eylemi yapmak istediği sırada, polis tarafından sert müdahale ile karşılaştı. Biber gazı ve tazyikli su sıkan polis, arasında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak Kışlakçı’nın yer aldığı 24 kişiyi gözaltına aldı.
Maside Ocak AYM’ye başvurdu
Maside Ocak, gözaltında darp edildiğini, ellerinin arkasından kelepçelendiğini belirterek polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şikâyete ilişkin takipsizlik kararı verdi. Maside Ocak, bu nedenle 2019 yılında AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.
AYM Birinci Bölüm, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğinin yeni ihlallerin önlenmesi için Beyoğlu Kaymakamlığı’na gönderen mahkeme, ayrıca 13 bin 500 TL tazminat ödenmesine hükmetti. Karara, eski İçişleri Bakan Yardımcısı olan üye Muhterem İnce muhalefet etti.
AYM’nin bu kararı emsal niteliği taşıyor.
AYM’nin gerekçesi: Saygı duyulmalı
AYM’nin gerekçeli kararında, oturma eyleminin yasaklama kararında toplantı için bildirim yapılmamasının kamu düzenini ne şekilde bozacağına veya başkalarının özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair hiçbir açıklamada bulunulmadığı, idarenin bu kanaate nasıl ulaştığının anlaşılmadığı kaydedildi.
Yapılmak istenilen etkinliğin, 24 yıl boyunca belirli zaman ve yerde yapıldığına işaret edilen kararda, idarenin bu etkinliğin yapılacağına ilişkin olarak önceden bilgisi olmadığının söylenemeyeceği vurgulandı. Eylemin barışçıl olduğuna atıf yapan AYM, idarenin etkinliği yasaklama kararı için dayanak gerekçelerinin haklı ve ikna edici olmadığını kaydetti.
Kararda, “Diğer yandan başvurucunun da içinde yer aldığı grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır” denildi.
Toplantıya müdahale esnasında katılımcıların gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yönelik bazı yaptırımların uygulanabileceği belirtilen kararda, “Bu durum, toplantıya kolluk görevlilerince yapılan hukuka aykırı müdahaleyi hukuka uygun hale getirmez. Bu doğrultuda kolluk görevlilerinin somut olayda etkinliğe müdahale etmesini gerektirecek makul sebep ortaya koymadan ve anılan hakkın kullanılabilmesine yönelik tolerans göstermeden gruba müdahale ettiği sonucuna varılmıştır” görüşüne yer verildi.
Muhterem İnce: Ama polise karşı slogan attılar
Karara muhalefet eden üye Muhterem İnce, karşı oy yazısında müdahalenin ölçülü ve orantılı olduğunu savunarak “Kolluk görevlileri tarafından yapılan tüm ikazlara rağmen eylemlerine devam eden grubun kolluk mensuplarına yönelik olarak slogan atmış olmaları, kafede bulunan bazı cisimleri fırlatmaları sonrasında 8 polis memuru yaralanmıştır. Toplantının barışçıl olmaktan çıkmış olduğu da dikkate alındığında yapılan müdahale, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygundur” görüşünü dile getirdi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – ALİCAN ULUDAĞ