Gezi Parkı protestoları sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in ailesinin ‘yaşam hakkının ihlal edildiği’ gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvuru ‘kabul edilemez’ bulundu. AYM, Cömert’in ölümüne neden olan sanığın aldığı cezayı ve ailesine ödenen tazminatı kararın gerekçesi kabul etti.
Cömert, Hatay’ın Antakya ilçesinde 3 Haziran 2013’te Gezi eylemlerindeki polis şiddetini protesto ederken ‘Akrep’ adı verilen zırhlı araçtan atılan biber gazı fişeğiyle başından vurularak hayatını kaybetmişti.
İlk yargılamada sanık polis Ahmet Kuş’a ‘kastın aşılması suretiyle öldürme’ suçundan 13 yıl dört ay hapis cezası verilmiş, bu karar Yargıtay tarafından bozulmuştu. İkinci yargılamada ceza altı yıl 10 ay 15 güne indirilmişti.
Cömert ailesinin avukatı cezanın altı ay 15 güne indirildiğini belirten Eren Can, altı yıl 15 günlük hapis cezasının Yargıtay tarafından onandığını söylerken; soruşturmanın etkin yürütülmediğini vurgulamıştı. Abdullah Cömert davasında sanık polis Ahmet Kuş’a verilen 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verilmiş ve bu ceza onanmıştı. Ayrıca ailenin açtığı tazminat davasında da tazminat ödenmesine karar verilmişti. Aile, etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle Cömert’in yaşam hakkının ihlal edildiğini belirterek, AYM’ye başvuracaklarını duyurmuştu.
AYM’den ret
12 Mart 2020’de bu gerekçelerle AYM’ye başvuran Cömer ailesi ret kararı aldı. Karar, Resmi Gazete’de yayımlandı.
Başvuruyu inceleyen yüksek mahkeme, sanık polis Ahmet Kuş’un bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediğine dair hükmü hatırlatarak bu kararın detaylı tartışmalar ile alındığını belirtti.
Ailenin başvurusunu kişi bakımından yetkisizlik nedeni ile kabul edilemez bulan AYM, yargılama giderlerinin de aile üzerine bırakılmasına karar verdi.
AYM kararında şu ifadelere yer verildi:
“Abdullah Cömert’in güç kullanımı sonucu öldüğü olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütüldüğü ve ölüm olayının sorumlusunun tespit edilip orantılı ve caydırıcı cezayla cezalandırıldığı, ayrıca başvuruculara ölüm nedeniyle uğradıkları zararların karşılığında tazminat elde etme imkanının da tanındığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle başvurucuların yaşam hakkı ihlalinden doğan mağduriyetlerinin giderildiği ve başvurunun mağdur statüsü (kişi) yönünden kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte AYM’nin Sinan Işık, Kemalettin Rıdvan Yalın ve Abdullah Yaşa kararlarında belirttiği ilkelere uygun olarak, idari yargıda devam eden tam yargı davasında, ilgili ceza yargılaması süreci sonunda tespit edilen hak ihlali ile çelişen ya da yeterli giderim sağlamayan karar verilmesi halinde başvurucuların yeni bir bireysel başvuru yapmalarına engel bir durumun olmadığı belirtilmelidir.”