Depremin her iki yapıdan birini yıktığı Hatay’da, kentteki tüm binalarla ilgili teknik bilgilerin, imar izinlerinin, yapım belgelerinin yer aldığı iki katlı bina valilik kararıyla depremden üç gün sonra yıkıldı. Evraklar için de sadece “bilgisayarlarda örnekleri var” bilgisi verildi. Yıkılan binanın enkazında binlerce sayfa evrak kaldı. Yıkıntılardan 155 klasör, 10’u aşkın bilgisayar ve harddisk çıkartan Avukat Ömer Meşe, bunların başında savcı gelene kadar bekledi. Ancak belgeleri teslim alarak inceleyeceğini söyleyen iki savcı da bugün izne ayrıldı. Meşe, “Sadece dosyaların başka savcıya verildiğini söylediler, kim bilmiyoruz” dedi. Meşe, enkazdan 100’ü aşkın klasörü daha kurtardı ancak bunları savcılıktan almaya gelen olmadı. Avukat Meşe, “Genç bir meslektaşımla birlikte burada bekliyoruz. Buradan ayrılmayacağım. Neden bunların yaşandığını biliyoruz. Bu belgelerin içinde inşaatlarla, izinlerle ilgili her şey var. Milletvekilleri gelmedi buraya, sadece TİP’ten Barış Atay geldi. Burada yalnızız. Meslektaşım, can güvenliğimizden endişe ediyor ama ben beklemeyi sürdüreceğim. Vekiller gelirse güvenlik sorunu da ortadan kalkar” dedi.
Hatay’da depremden üç gün sonra, Avukat Bedia Büyükgebi, “Konutların laboratuvar test sonuç evraklarının bulunduğu bina yıkılmak isteniyor” diyerek kamuoyunu bilgilendirmişti. Büyükgebi, tek katlı binada çok sayıda klasör bulunduğunu, bu binanın arkasındaki iki katlı binanın ise valilik kararıyla yıkıldığını söylemişti.
Söz konusu binanın Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait Yapı Denetim Daire Başkanlığı’nın olduğu ve yıkıldığı sırada içinde binlerce sayfa inşaatlarla ilgili evrak bulunduğu ortaya çıktı.
T24’e konuşan Avukat Ömer Meşe, şunları söyledi:
“Buradan çıkan, enkazda bulunan belgeleri toplamaya başladık. Zaten burası yıkılınca arkadaki tek katlı binanın artık yıkılması için neden kalmadı. Oradaki evrak da taşındı. Burada, üzerinde beklediğim enkazdan düzenli haldeki 155 adet klasörü, 10 küsür bilgisayar ve harddiskleri çıkarttım. Bunların başında nöbet tuttum. Savcılar gelmeden gitmeyeceğimi söyleyince önceki gün savcılar gelip bunları teslim aldı. Gayet de ilgiliydiler konuyla. Gerekli işlemleri yapacaklarını söylediler.
“İki savcı da izne ayrıldı”
Ancak ne olduysa iki savcı birden izne ayrılmış bugün. Bugün bu bilgiyi aldım. İzin gerekçesini bilmiyorum. Şu an burada hasarlı binadan, enkazdan çıkarttığım yeni çıkarttığım 100 küsür klasör var. Bunların alınması, güvenli yerde saklanması gerekiyor. Artık tek başıma bekliyorum. Kimse gelmedi. Hiçbir milletvekili yok. Genç bir meslektaşım duruyor benimle başında bunların. Geçen gün ‘savcı gelene kadar gitmeyeceğim’ dedim. Savcı geldi. Şimdi de gitmeyeceğim. Meslektaşım, can güvenliğimizin olmayacağını söylüyor ama bekleyeceğim. Vekiller gelirse, avukatlar, sivil toplum gelirse can güvenliği de sağlanır. Kamuoyu desteğine ihtiyacımız var.”
Yayında belgeleri gösterdi
Avukat Meşe, Özlem Gürses’in Youtube yayınına katılarak, burada da gelişmeleri aktardı, enkazdaki belgeleri gösterdi. Meşe, yayında şunları söyledi:
“Hatay’da görev yapan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü’ndeki evrakları teslim ettiğim 2 savcı izne ayrıldı. Evrakları teslim ettiğim savcının bu sabah elimdeki diğer klasörleri de almasını bekledim. Ama ulaşamadım. Hem dün akşam alanda toplamış olduğum evrakları teslim alan savcının hem de ikinci gün tek katlı binaya gelmiş olan savcının izne ayrıldığını öğrendim. Görevlendirme yapılana kadar buradaki evrakları nasıl koruyacağımızı da bilmiyoruz. Yağmur yağabilir veya bir çakmak bile ateş almasına neden olabilir. Burada çok can sıkıcı bir durum var. Ben 2 gece boyunca buraya insanları sokmamak için uğraş veriyorum. Bu felaketin sorumlularını yargılayacak ve cezalandıracak bütün dokümanlar burada ısınma ihtiyacı için yakacak olarak kullanılıyor.
“Arabaların altından topladım”
Bazı evrakları caddeden yoldan arabaların altından toplandım. Buradaki evrakların birçoğu aynı zamanda kişisel veri hüviyetinde. KVK için bu kadar hassasiyet gösterildiği söylenen bir ülkede böyle bir zafiyetin açıklanabilir bir yanı olamaz. Resmi belgelerin tamamen nizami olarak imha edilmesi gerekir hiçbir prosedür evrakların moloz yığını içinde yok edilmesini tarif etmemiştir. Şu an Hatay’da en önemli enkazın üstündeyiz. Şu an 9’uncu gün canlı bir insana ulaşmak mucize. Ortam yatıştıktan sonra sıra hesap sormaya geldiğinde artık hesap soracak aygıtlar ortadan kaldırılmış olacak. Savcılar konusunda bana verilen tek bilgi, evrakları teslim alan savcının da kapalı alanda muhafaza ettiğimiz evrakları teslim ettiğim ikinci savcının da izne ayrıldığı yönünde.
“Neden yıkılmak istendi?”
Buraya gerekirse bin avukat gelmesi gerekirdi ama ne yazık ki bu kamuoyunu bir türlü oluşturamadım. Bu bir niyet okuma değil, bu şaibenin aydınlatılması gerekiyor neden bu bina alelacele yıkılmak istendi. Yıkım iznini verenin kimler olduğu yazıyor. Evrakları topluyoruz bir şekilde adli araca yüklenip götürülüyor. Fakat bunlar sayfa sayfa taranmış evraklar değil. Sonrasındaki durum için ise şimdiye kadar yaşadıklarımdan yola çıkarak hiç iyimser düşünmüyorum. Çünkü bu evraklar sağlıklı bir alana nakledilemiyorsa ben bu zaafiyetin devlet ciddiyetine hiçbir şekilde yakışmayacak bir zafiyet olduğunu düşünüyorum. Bu ayıbın açıklaması olamaz.”
Suç duyurusu
Yıkılan bina ile ilgili olarak suç duyurusunda da bulunuldu. ANKA’nın haberine göre, Avukat Figen Albuga Çalıkuşu, Hatay Valisi Rahmi Doğan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Hatay İl Müdür Yardımcısı Abdullah Çiloğulları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Hatay İl Müdürü Nizamettin Ülker hakkında Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ‘Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme’ iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Çalıkuşu’nun suç duyurusunda şunlar belirtildi:
“11 Şubat 2023 Cumartesi günü duyarlı meslektaşlarımın Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı Hatay İl Müdürlüğü ‘tek katlı ve hasarsız vaziyetteki’ binasının yıkılmak istendiğini, bu yıkımı durdurmaya çalıştıklarına dair görüntü ve açıklamalarını paylaşmaları üzerine durumdan haberdar olunmuştur. Ancak tüm çaba ve girişimlere karşın yıkım gerçekleşmiştir. Medyanın canlı çektiği görüntülerde yer aldığı üzere binlerce ıslak imzalı evrak ve klasörler yıkım malzemeleri ile birlikte yok edilmiştir.
Yıkım kararında imzaları bulunanlar; İl Müdür yardımcısı Abdullah Çiloğulları, İl Müdürü Nizamettin Ülker ve ‘olur’ onayı ile Hatay Valisi Rahmi Doğan’dır. Sonuçta bu yıkım kararı yerine getirilmiş, konunun kamuoyunda tepkiye neden olması üzere Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı bir açıklamada bulunmuştur.
Bakanlık açıklamasından dahi yıkım kararı verilen ve ıslak imzalı evrakların bulunduğu binada bir hasar olmadığı anlaşılmaktadır. Yıkma gerekçesi olarak yandaki binaya ait yangın merdiveninin ek bina üzerine çökme riskinden söz edilmekte devamında ise evrakların dijital ortamda bulunduğunu kaldı ki evrakların arşive taşınacağı açıklaması bulunmaktadır. Yıkım için aciliyeti bulunmayan bina yıkılmış evraklar da arşive taşınmamıştır.
Dijital ortamda evrakların bulunuyor olması yeterli bir garanti değildir. Dijital ortama uzman kişiler ile her türlü müdahalenin imkân dâhilinde olduğu bilinen bir gerçektir. Neticede bu yıkım kararı ile taş taş üzerine kalmamış Hatay’ımızın kent hafızasının yok edildiğini gördük.
En kötüsü böylesi bir yıkım ve büyük acı varken delillerin yok edilmesi yönünden ısrarlı bir kasıt ve direncin olduğunu da gördük. Bu belgeler dijital ortamda vardır yoktur bu ayrı bir konu ama fiziken mevcut olan kayıtların korunmaması yolundaki irade ve kasıt asıl meseledir. Kaldı ki tüm belgelerin dijital ortama kayıt edilmediği de bilinmektedir.
Dijital ortamda bu belgeler bulunsa dahi yok edilen belgelerin ıslak imzalı kayıtların her biri resmi belgedir ve her biri delil özelliğine sahiptir. Soruşturma başlatılmış olsun veya olmasın işlenmiş bir suç ile ilgili maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla ‘suç delilini yok etme’, ‘gizleme’ veya ‘değiştirme’ fiilleriyle ‘delilleri karartma suçu’ işlenmiştir. Acil müdahale edilmesi gereken yüzlerce enkaz varken, içinde insan olmayan tek katlı binanın alelacele resmi belgeler taşınmadan yıkılmasının başka hiçbir geçerli izahı yoktur.
Bu ülke çok acılar gördü ama göz göre gelen böylesi bir felaket ile insanların bu kadar yalnız bırakıldığını görmedi. Devlet olarak yaraları sarma, vatandaşına karşı mahcubiyet duyup tüm gücü ve varlığı ile telafi etme zamanlarında, Hatay’a ait tüm binaların imar hafızası olan ıslak imzalı tüm resmi belgelerin yok edilmesi ciddi bir suçtur. Bu suçun üzerine de ciddiyetle gidilmesi gerekir ki hem suç işleyenler cezalandırılsın hem de işleyecek olanlar için caydırıcı olsun. Bu nedenle ismi yazılı şüpheliler ile birlikte başkaca dahli olanlar var ise tümü hakkında soruşturma başlatılmasına ve atılı suçlardan dava açılmasına, dijital ortamda olduğu söylenen tüm kayıtların imajları ile birlikte korunacak şekilde tedbirli olarak emanete alınması yolunda işlem yapılmasına karar verilmesini dilerim.”
KAYNAK: T24 – GÖKÇER TAHİNCİOĞLU