İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in 3,5 ay önce Ankara’da öldürülmesine ilişkin olarak Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a seslenirken, “Mafyalar, simsarlar, uyuşturucu kaçakçıları karşısında bu kadar aciz olma! Sen bu memleketin Cumhurbaşkanısın. Korkma! Sinan Ateş’in esas katilleri kim? Açıkla! Eğer ki, bu milletten, gerçekten de helallik almak istiyorsan; Bu kanı, yerde bırakma! Bu haksızlığa, boyun eğme!” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti lideri Akşener, iktidara yüklendi, seçimlere dair mesajlar verdi.
Akşener, Altılı Masa’nın 3 Mart’ta yaşadığı ortak aday krizine ve 3 günlük müzakerenin ardından mutabakatın sağlanmasına işaret ederek, “Tartıştık, kavga ettik. Sözümüzden dönmedik. 6 Mart’ta milletimizin önüne bir çözüm yolu koyduk. Kılıçdaroğlu’nu, Yavaş’ı, İmamoğlu’nu destekleyenleri ortak bir yol haritasında birleştirdik. İyi Parti gururla sunar: Bu yol, kazanmanın yoludur. Bugün, ittifakımız daha güçlü, kardeşliğimiz daha sağlamdır. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; yanında dimdik duran, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş ile birlikte, Türkiye’nin, 13’üncü Cumhurbaşkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır” diye konuştu.
“15 Mayıs’ta, ‘giderlerse gitsinler’ diyenler çekip gidecek”
Akşener’in açıklamasından satır başları şöyle:
“14 Mart Tıp Bayramı’nı, yürekten kutluyorum. İyi ki varsınız! İyi ki buradasınız! Başta vatanımızın kurtarıcısı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cesaretin sesi olan, Doktor Hikmet Boran’ı, İstiklalimizin, neferleri olan, tıbbiyelilerimizi ve istikbalin destanını yazan, tüm Milli Mücadele kahramanlarımızı; saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Aziz milletim; pandemide, yaklaşık 100’ü doktor olmak üzere, 600’ün üzerinde sağlık çalışanımız, hayatını kaybetti. Ayrıca, son yıllarda kışkırtılarak, azdırılan, sağlıkta şiddet eğilimi nedeniyle, görevleri başında saldırıya uğradılar, öldürüldüler. Ülkemizi derinden yaralayan, 6 Şubat depremlerinde ise, 94’ü doktor, 448 sağlık çalışanımızı kaybettik.
528 sağlık çalışanımız ise yaralandı. Onlara reva görülen, tüm zorluklara rağmen, depremden sonra bile, görev yerlerini terk etmeyen; ülkemizin her şehrinden, tüm engellemelere rağmen, deprem bölgesine, vatan sevgisiyle koşan; doktorlarımızın ve sağlık çalışanı kardeşlerimizin, özellikle bu zor süreçteki çalışmalarını, takdirle izledik.
Her ne kadar, iktidarın başı ve liyakatsiz ekibi, onların, bu büyük fedakârlıklarına karşı, büyük bir vefasızlık göstermeye, devam etse de; bu kötülüğün, artık sonuna geliyoruz. Çünkü, o sene bu sene!
15 Mayıs’ta, “giderlerse gitsinler” diyenler çekip gidecek; doktorlarımız ise, baş tacı olarak kalacak.
Biz, sağlık ordumuzu ve sağlık mücadelemizi, memleketi yönetmekten aciz kadroların insafına, terk etmeyecek kadar, değerli görüyoruz. Bu kötü günler, elbette geçecek.
15 Mayıs’tan itibaren, mesleğinizi, hak ettiğiniz koşullarda yapacaksınız. Ayaklar altına alınmaya çalışılan itibarınızı yükseltecek, çalışma şartlarınızı, en yüksek seviyeye ulaştıracağız. Önlüğünüzün beyazına, asla ama asla, çamur bulaştırmayacağız. Hiç merak etmeyin. Çok az kaldı.
“Sinan Ateş’i unutursam milletim bana hakkını helal etmesin!”
Bengisu’nun, Banuçiçek’in, Ayşe’nin, Gözyaşlarının hesabını sormazsam; haklarını aramazsam; Sinan Ateş’i unutursam, unutturursam; milletim bana hakkını, helal etmesin!
Bak Sayın Erdoğan hani, göz göre göre yaptığın, her hatanda, Her beceriksizliğinde, Her iş bilmezliğinde, çıkıp çıkıp, milletimizden, helallik istiyorsun ya…
İşte sana fırsat. İki güzel çocuğun, bir acılı annenin, ve yüreği yaralı bir milletin, helalliğini alma fırsatı…
Hadi bakalım, Sayın Erdoğan. Ayşe Ateş kızımıza, söz veren sen değil miydin? “Ben bu işin peşine düşeceğim.” diyen, sen değil miydin? Bengisu’ya, Banuçiçek’e, söz veren sen değil miydin? Sözünden dönmek mertliğe sığar mı? Hani milletin adamıydın? Hani cumhurun reisiydin?
Haydi bakalım. O makamın, kendi kendine taktığın, o sıfatların, hakkını ver de, görelim bakalım. Ama veremezsin. O sözleri tutamazsın. Çünkü her şey ortada.
Gün ortasında, başkentin göbeğinde işlenen, bu cinayetin üstünden, tam, 3 buçuk ay geçti. Adalet, hâlâ yerini bulmadı. Açılan dava, bir milim bile ilerlemedi. Suçluların gözaltına alınacağı yerde; Adalet gözaltına alındı. Suçlulara kelepçe takılacağı yerde; adalete kelepçe takıldı. Cinayetin failleri yakalandı. Ama ona yardım ve yataklık edenler, serbest bırakıldı. Telefon kayıtlarında, tüm ilişki ağı ortaya döküldü. Katiller yakalandı. Ama emri verenler, serbest kaldı.
“Sen bu memleketin Cumhurbaşkanısın, korkma; katiller kim?”
Sayın Erdoğan; arkandan dönen dümenler karşısında; bu kadar kifayetsiz olma! Adaleti gölgeleyenlere karşısında, bu kadar basiretsiz olma! Mafyalar, simsarlar, uyuşturucu kaçakçıları karşısında; bu kadar aciz olma! Sen bu memleketin Cumhurbaşkanısın. Korkma! Bu cinayetin, asıl sorumluları kim? Açıkla! Bu suikastın planlayıcıları kim? Açıkla! Sinan Ateş’in esas katilleri kim? Açıkla! Eğer ki, bu milletten, gerçekten de helallik almak istiyorsan; Bu kanı, yerde bırakma! Bu haksızlığa, boyun eğme!
Bu vicdansızlığa, sahip çıkma! Ben, adalet yerini bulana kadar, Her konuşmamda, sana bu çağrıyı yapacağım. Her konuşmamda, sözümü tutacağım. Her konuşmamda, sana, Sinan Ateş’i hatırlatacağım. And olsun, şart olsun ki; Sinan Ateş’i unutmayacağız, unutturmayacağız. Çevrilmek istenen dümenleri, kabullenmeyeceğiz! Alçakların, elini kolunu sallayarak gezmesine, izin vermeyeceğiz! Gerçekler ortaya çıkana kadar, bu cinayetin, peşinde olacağız!
Buradan açıkça ilan ediyorum; Bugün, iktidarın başı, zafiyet içinde olabilir. Bugün, düzen, zalimlere hizmet ediyor da olabilir. Bugün, Sinan Başkan’ın canına kıyanların, keyfi yerinde bile olabilir. Ama; bu alçaklıkta, eli olan, kolu olan, rızası olan, kim varsa, asla unutmasın ki; Mayıslar bizimdir.
“AK Parti iktidarı ve Bay Kriz artık iyice saçmalıyor”
Ak Parti iktidarı ve Bay Kriz, son dönemde, çok enteresan seçim manevraları yapmaya başladı. Kaybetme korkusuna kapıldıklarından olsa gerek, artık iyice saçmalıyorlar. Panik içerisinde, bir o yana, bir bu yana, savruluyorlar. Ve her savrulmada, ilkesizliklerini, gözler önüne seriyorlar. Hatırlayın; 2019’da da, tekrarlanan İstanbul seçimlerinin, hemen öncesinde, benzer işlere girişmişlerdi. Seçim kazanmak için, bula bula, terörist başına, sekreterlik yapmayı bulmuşlardı. Ama sonra ne oldu? İstanbul’u kaybettiler… Biliyorsunuz; bekâmızın, sözüm ona, yılmaz savunucusu olan, Cumhur İttifakı’na, yeni üyeler katılıyor…. Ne diyelim, hayırlı uğurlu olsun. Allah tamamına erdirsin… Bu yeni birliktelikler sonrasında, Sayın Erdoğan ve genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın, seçim beyannamesine de artık bazı yeni başlıkların, dahil olduğunu düşünebiliriz.
“Cumhur İttifakı’nda kadınlara zulüm var”
Mesela; her ne kadar, henüz kendisinin adaylığı, kesinleşmiş olmasa da; genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın, cumhurbaşkanı adayı Sayın Erdoğan’ın, seçim beyannamesinde artık; Türkiye’nin, Şeyh Said isyanları nedeniyle, özür dilemesi, tazminat ödemesi var. Özerklik ve federasyon var. Anayasa’nın, ilk 4 maddesinin, değiştirilebileceği var. Andımızı zaten kaldırmışlardı ama, mesela artık; “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarının silinmesi de var.
Mesela; hadınlara “fıtratlarına” göre, yaşama zorunluluğu var. Kadınlara zulüm var. Kadına yönelik şiddetin, önünün açılması var.
Mesela; Cumhuriyet değerlerimize saldırı var, çok ulusluluk var, paralel eğitim kurumları var. Ez cümle, bu ülkenin birliğine, bekasına ve istikbaline yönelik, koskoca bir tehdit var. Bu vesileyle, uzunca bir süredir, elinde, vatanseverlik mezurasıyla, ortalıkta gezen arkadaşların, bu son gelişmeler karşısındaki, ibretlik sessizliklerini, tarihe not ediyor; Genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın, ezber bozan, bu yeni vaatlerini, Büyük Türk Milleti’nin, takdirine sunuyorum.
“Artık kaçış yok, o sene bu sene”
Ayrıca buradan; Cumhur İttifakı’nın bileşenlerine de, seslenmek istiyorum: Ne diyor büyüklerimiz; “Eğreti ata binen, tez inermiş.” Hiç merak etmeyin. Sizin için de aynısı olacak. Şunun şurasında, sadece 2 ay kaldı. Giderayak, istediğiniz kadar yalpalayın. İstediğiniz kadar saçmalayın. İstediğiniz örgütü, devleti, oluşumu ittifakınıza katın. Korkunun ecele faydası yok. 2 ay sonra, tıpış tıpış gideceksiniz. Siyasi tarihimiz, defalarca göstermiştir ki; milletin iradesinden, büyük güç yoktur. Söz de, hüküm de milletimizindir. Siz zaten, milletin vicdanında mahkûm oldunuz. 14 Mayıs’ta da, milletin kararıyla, mağlup olacaksınız. Arık kaçış yok. O sene, bu sene!
Deprem tepkisi; “Neden aranızdan, tek bir kişi bile istifa etmiyor?”
Buradan, iktidar mensuplarına sormak istiyorum: Allah aşkına, neden aranızdan, tek bir kişi bile istifa etmiyor? Bu yıkımın, beceriksizliğin ve ciddiyetsizliğin, tek bir sorumlusu yok mu? Aranızdan tek bir kişi bile, bu tavrı gösterecek, haysiyete sahip değil mi? Madem her biriniz, işinizi bu kadar kusursuz yaptınız; O zaman neden, ülkemizde işler neden böylesine kötü bir halde? Madem hiçbir hatanız yok; O zaman neden, Sayın Erdoğan hâlâ, helallik isteme peşinde? Bunca acının ardından, sizin arkanızda, ne kalacak biliyor musunuz? Yandaşlarınıza, ihale verme peşinde, heba ettiğiniz yıllar kalacak. Beceriksizliğinizin sonucu olan, bir büyük felaketin, devasa enkazı kalacak. Vicdanlarda açtığınız yaralar, neden olduğunuz, toplumsal yıkım kalacak. Ve, emin olun ki; Hangi kampanyayı yaparsanız yapın; Vicdan azabından kurtulsanız bile; Tarihin azabından kurtulamayacaksınız. Tarihin azabından kurtulsanız da; Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız!
“Tartıştık, kavga ettik; sözümüzden dönmedik”
Biz dün neredeysek, bugün de oradayız. İnatla ve ısrarla, bugün de biz, hala buradayız. Yılmadan, yıkılmadan, dimdik ayaktayız. Biz, milletin sesi olacağımıza, söz verdik. Biz, millet iradesinin, temsilcisi olacağımıza, söz verdik. Biz, aziz milletimize, bu seçimi mutlaka kazanacağımıza, söz verdik. Yılmadık, direndik. Doğru bildiklerimizi söylemeye devam ettik. Tartıştık, kavga ettik. Sözümüzden dönmedik. Nitekim; 6 Mart’ta da, milletimizin önüne, bir çözüm yolu koyduk. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyenleri de, Sayın Mansur Yavaş’ı destekleyenleri de, Sayın Ekrem İmamoğlu’nu destekleyenleri de, ortak bir yol haritasında birleştirdik. Milletin iradesinin, “milletin ittifakında” tecelli etmesini sağladık. Bu yol, birliğin yoludur. Bu yol, istikbalin yoludur. Bu yol, milletin yoludur. Ve İyi Parti gururla sunar: Bu yol, kazanmanın yoludur. Bugün, ittifakımız daha güçlü, kardeşliğimiz daha sağlamdır. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; yanında dimdik duran, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş ile birlikte, Türkiye’nin, 13’üncü Cumhurbaşkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır.
“21 yıllık gecenin sonunda, güneşi doğurmaya geliyoruz”
21 yıldır, milletimizi nefessiz bırakan bir tipinin sonunda, artık cıvıl cıvıl bir şafağa uyanıyoruz. Ekonomiden eğitime, tarımdan turizme, adaletten özgürlüklere kadar, tüm eksiklerimizi kapatmaya geliyoruz. Türkiye’nin ne kadar zengin ve güçlü bir ülke olduğunu, tüm dünyaya göstermeye geliyoruz. Acı reçetelerin sonuna, iyileşmenin baharına geliyoruz. Cumhuriyetin ikinci asrında, yepyeni bir başarı hikayesini, yazmaya geliyoruz. Huzuru ve umudu, yeniden yeşertmeye geliyoruz. Ülkemizi kaplayan tüm kara bulutları, 14 Mayıs’ta dağıtmaya, 21 yıllık gecenin sonunda, güneşi doğurmaya geliyoruz. Eğer bugün, değişime dair bir umut varsa; Bunun mimarı da, ustası da, kalfası da, çırağı da, İYİ Parti’dir, İYİ Partililerdir.
“Millet tarih yazacak”
Herkes gönlünü ferah tutsun. Bu son iki ay, Türkiye’nin engellenemez yükselişinin arefesidir. Biz geleceğiz ve her şey değişecek. Biz geleceğiz ve gençlerimiz gülecek. Biz geleceğiz ve insanımız mutlu, ülkemiz güçlü olacak. Biz geleceğiz ve Türkiye iyileşecek. Türkiye yeniden, hukukun ve adaletin ülkesi olacak. Hür ve zengin insanların ülkesi olacak. Huzurun ve mutluluğun ülkesi olacak. Bolluğun ve bereketin ülkesi olacak. Milletimiz mutlu, devletimiz güçlü olacak. Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi inşa etmek için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Dinamik ve yetkin kadrolarımızla, Türkiye’yi hak ettiği yere çıkarma sorumluluğumuzun farkındayız. İşte 14 Mayıs, tam olarak, bu sorumluluğun, milletimizce tescilleneceği tarih olacak. O kutlu gün geldiğinde, Söz de, karar da, yetki de, yeniden, aziz milletimizin olacak. Hiç merak etmeyin; Her şey çok İYİ, her şey çok güzel olacak. Çünkü millet, haktan yana olacak! Çünkü millet, adaletten yana olacak! Çünkü millet, bizden yana olacak! Ve millet tarih yazacak!”