İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 43 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremlerdeki koordinasyonsuzluk ve eksiklikler için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni suçladı. “Yukarıdan talimat gelmeyince hiçbir bürokratın kıpırdamadığı bir sistem!” eleştirisi getiren Akşener, “Evet, deprem olması bu topraklarda bir kaderdir ama afetin bir felakete dönüşmesi kader değil o beceriksizliktir. Afet kaderdendir ama felaket Beştepe’dendir” dedi.
Erken seçim tartışmaları üzerine de konuşan Akşener, edindikleri kulis bilgilere göre, iktidarın seçimi 14 Mayıs’ta yapmayı planladığını aktararak, “Sayın Erdoğan bu işin becerilemediğini anladı, uzadığı takdirde daha büyük beceriksizliklerle karşılaşılabileceğini herhalde anladı, ciddi bir para topladı dolayısıyla bazı şeyleri daha hızlı bir şekilde yaparmış gibi bir dili geliştirmek daha kolay. Geleceğe dair söyleyecek bir şey kalmadığı için en uygun zaman gibi görünüyor” değerlendirmesinde bulundu. Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını belirlemede geç kalındığı eleştirilerine, “Hayır, hayır geç kalınmadı” yanıtını veren Akşener, “İnsanlarda bu ucube sistemden kurtulamama korkusu var. Onun için de hadi hadi diye bir kavram var halbuki ortaya birçok güzel şey çıktı. İsim üzerinde uzlaşıldığı takdirde çok hızlı yol alınır” diye konuştu.
Seçimler için çağrıda bulunan Akşener, “İki şeyden bıktım usandım. Birincisi atanmışların seçilmişlere hakaret etmesinden, kadınlara hakaret etmesinden, Erdoğan’ın hakaretlerinden. Bir diğeri de bu rövanş işinden bıktım usandım” ifadelerini kullandı.
Akşener, masada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının gündeme gelmesi ve diğer liderlerden de bir talep olması durumunda nasıl bir tablo ortaya çıkacağı yönündeki soruya da yanıt verdi. Akşener, CHP’li Bülent Kuşoğlu’nun Hürriyet gazetesinden Hande Fırat’a verdiği röportajda gerginlik yaratan, “Kılıçdaroğlu dışında aday çıkarmak masanın dağılması anlamına gelir” açıklamasını hatırlattı. Masayı, güçlerini birleştirip 13. cumhurbaşkanını seçtirmek için kurduklarını, noter bir masa olmadıklarını belirten Akşener, Cihan Paçacı’nın Kılıçdaroğlu ile ilgili yanlış anlaşılmaya müsait bir beyanatta bulunduğu için kendi isteğiyle istifa etmesini örnek göstererek, “Ama Kuşoğlu’nun söyledikleri duruyor” dedi. Akşener, “Böyle bir yaklaşım mı bekliyorsunuz” sorusuna, “Kimseden bir şey beklemiyorum sadece burada ifade ettiğim şey şu, sürekli İyi Parti’ye tektir var. Parmakla İyi Parti’ye sallanıyor yanlış kısmı bu” yanıtını verdi.
Fox TV’deki Çalar Saat programında konuşan Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Deprem olması bu topraklarda bir kaderdir ama afetin bir felakete dönüşmesi beceriksizliktir”
“Bu depremin yıkıntıları üzerinden bir şeyler oluşturulmaya çalışıldı eksiklikleri yanlışları anladık. Bireyler olarak ve siyasetçiler olarak anladık, 1999’da. 2002’de bugün bizi yöneten arkadaşlarımız iş başına geldiler. 2017’den sonra bu bürokrasi denilen illet sayın Erdoğan’ın ayağına pranga bağlayan bu illetten de kurtulmak için partili cumhurbaşkanlığı denilen her şeyin bir kişinin kararına bağlı olduğu bir sisteme geçildi. Çok hızlı yürümesi gereken sistemin berbat bir bürokratik kararsızlık çıkardığını iyi kötü hissediyorduk da, ben bu deprem esnasında gördüm karar alamıyor insanlar tüm bu yanlışlarına arka planında birincisi liyakatsizlik beceriksizlik ama bir de bu tek adam sisteminin getirdiği hızlı olması gereken kararların tam tersine alınamadığı. Yukarıdan talimat gelmeyince de hiçbir bürokratın kıpırdamadığı bir sistem. Evet deprem olması bu topraklarda bir kaderdir ama afetin bir felakete dönüşmesi kader değil o beceriksizliktir. Afet kaderdendir ama felaket Beştepe’dendir. Umarım buradaki acayip beceriksizliklerin ortadan kaldırılması için adımlar atılır.
“İktidar, Türkiye’nin etrafında yarattığı o düşman çerçeveyi giderebilecek bir fırsat olarak değerlendirmeli”
“Afet büyük olup yönetilemeyince felaket büyük olmuş oldu. Dünyanın her bir köşesinden de insanlar yardım edebilmek için ülkelerden insanlar geldi o ülkelerin yöneticilerinin bu milletimize dair ortay koyduğu bir tavır var teşekkür ediyoruz ama bugün iktidarın bir feraset gösterip, bugün oluşan bu atmosferden Türkiye’nin etrafında yarattığı o düşman çerçeveyi giderebilecek bir fırsat olarak değerlendirip diplomatik bir atak başlatabilir mi bilmiyorum. Yapabilirse süper olur.
Akşener, 1999 depreminde yaşadıklarını anlattı
“Oktay da başta olmak üzere bakanların bazıları bunların tamamı atanmış insanlar ve durup durup seçilmişlere hakaret etmesi yüzlerinde kekremsi bir havayla bakmaları Türkiye’de çok çirkin son derece kaba bir davranış biçimi. Bu çok yanlış bazı şeyleri de ortadan kaldırıyor. Bir milletvekilinin seçilme prosedürünü kendi bağımsız aday olsun da bakalım kazanabiliyor mu Sayın Oktay görelim. Seçilmişin üzerinden onu seçenlere müthiş bir saygısızlık. Şu gitti bu gittiğinin ötesinde 99 depreminde ben İzmit’in dışına hiç çıkmadım. Saat 3’ü 2 geçiyordu İstanbul’da sağlam bir sallanma oldu. Telefon trafiği işlendi 15 dakika içinde bindik arabaya gittik Kocaeli’ne. Ailelerimize ulaşmaya çalıştık ve ortaya geçerken bir apartman çökmüş çok sevdiğim bir Doğru Yol milletvekili vardı Alaattin abi o binada oturuyor. İlk burama bir yumruk yedim. Sonra gezmeye başladık bulduk kendi insanlarımızı. Benim kendi köyüm var oraya götürdük herkesi. İzmit’i gezdik sonra ondan sonra çok hızlı bir şekilde Plajyol diye bir semtimiz vardır orada çok binanın çöktüğünü gördüm. Orada benim ailemden insanlar oturuyor. O arada Gölcük’ten feci haberler gelmeye başladı. Hava aydınlandı vilayete gittik. Biz ne yapabiliriz derken o zaman iki şey var biri Emasya planı bir diğeri de sivil savunma kurumu diye bir kurum var. AFAD’a benzeyen diyelim Türkiye genelinde 7 bin resmi personeli var ama o günkü şartlarda o personelin eğittiği 35 bin sivili var. Bu hangi kanuna göre eğitiliyor? Vatandaşlık görevi diye. Onların devreye girdiğini gördük ve saat 8’e doğru gelindiğinde asker devrede. Derken Rahmetli Demirel saat 13.30 gibi geldi. Demirel’i karşıladık onu hiç unutamayacağım şapkayı çıkardı burası terlemiş TÜPRAŞ’a doğru baktı, birinci önceliğiniz buranın söndürülmesi olacak. Sonra Rahmetli Ecevit öğleden sonra gibi Sakarya’dan beyanat verdi. Ertesi günden itibaren Hasan Gemici Beyi o zaman iktidarın bakanıydı İzmit’ten sorumlu yaptılar. Hasan Bey, ben DYP’nin milletvekiliyim, Osman Pepe Refah Partisi’nin milletvekili o var. Biz davet edildik. STK’larla her sabah Hasan Bey toplantı yaptı. Ve biz aldığımız bütün bilgileri ilettik. A partisi b partisi gibi bir kavram yok. İktidar muhalefet oradayız. Bana daha ağırlıklı olarak şey düştü, köy gezmek kadınların ağırlıklı olan yerleri gezmek. Bir gün sonradan başlayarak Hasan beyin başkanlığında düzenli toplanıp konuşup bilgilerin yerine getirilmesini sağladı. Bugün ise sayın Oktay’a düşüyor açıklamalar. Ben Erdoğan’ın yerine olsaydım sabah 8’i geçirmemek kaydıyla tüm siyasi partilerin genel başkanlarını arattırır davet eder ne yapalım arkadaşlar derdim. Aynı o Kocaeli’nde yapılanın tamamını biz üstlenir giderdik. Bu olmadığı için bir de sivil savunma kanunu 2009’da kaldırıldı. AFAD’a verilen görevler acayip yüksek ama hazırlık var mı? Yok.
“Yazıktır günahtır Sayın Oktay nasıl konuşuyorsunuz siz!
“Nereye konuşuyor o Fuat Oktay!”
“Bir haftada Sayın Erdoğan’ın atacağı imza sayısı 36 binmiş. Yahu bir insana bu mümkün değil. Bu bana verilen bilgi. 36 bin imzayı atamaz kardeşim! Biz deprem sürecinde sahadan aldığımız bilgileri yetkililere ilettik sürekli. Bizim 16 kişimiz sahaya gittiler, ondan sonra ilçe teşkilatlarımızdan ve üyelerimizden bilgi almaya başladı. Bu bilgileri alıp vay adiler çözemediniz demek yerine ben aldım bunu Hasan Doğan dahil ilgili bakanlıklar dahil bunları ilettik biz, çözülsün diye. Mesela tüp meselesi bizim sahadan aldığımız bilgidir. O yıkıntının altında soğuktan donarak ölmek diye bildiğim bir durumu hipodermi diye açıkladı bir arkadaşımız bunları ilettik hatta bu kısmını bizzat Sayın Erdoğan’a ben ilettim. Hemen talimat vereceğim dedi ve verdi ama iletme konusunda problem oldu. Yardımların yerine ulaşamadığını fark ettik. AFAD müdürü arandı. AFAD müdürü validen, vali genel merkezden şey yapmadan izin veremedi ya! Bunlar için her seferinde saraydan bir kişi arandı. Nereye konuşuyor o Fuat Oktay!
“Kocaeli’nde ilk 10 günde çocuk çalındı ve biz bunu fark etmedik”
“Kocaeli’nde ilk 10 günde çocuk çalındı ve biz bunu fark etmedik. Üç çeşit çalınıyor, 0 yaş bebekler, batılı ailelere 50-70 bin dolara satılıyor. Sonra bunların bir kısmı organ için çalınır, bir kısmı da cinsellik için çalınır. Bu depremde ilk seslendiğim şey çocuktu.
“İstanbul Allah muhafaza önlem alınmadığı takdirde Türkiye yanar!”
“Mesela uzun bir süre şöyle refleksleriniz oluyor ailenizden kim varsa size adresini bildirmek zorunda kalıyor. Yine buralar büyük görünüşlü küçük yerler. Ama İstanbul’da birçok yerde konteyner vardı alet edevat olan. Toplanma yerleri vardı nerede bunlar? O konteynerlerin içinin dökülüp alındığı görüldü. İstanbul Allah muhafaza önlem alınmadığı takdirde Türkiye yanar ya! Yollar çok önemli. toplanma yerleri gitti AVM’leri kondurdular.
“Bir Allah’ın kulu istifa etmedi ya!”
“Bir Allah’ın kulu istifa etmedi ya. Sosyal medyadan yazabilirlerdi bazıları, adet öyle ya!
Ömer Çelik’in açıklamalarına tepki: Yazıklar olsun ya! Bu milletin feraseti bakın onlara neler yapacak
“(AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in “Cumhur İttifakı olarak sahadayız” sözlerine) Yazıklar olsun ya! Böyle bir dönemde buradan bir siyasi fayda sağlanmaya çalışılıyor. Yazıklar olsun. Bu milletin feraseti bakın onlara neler yapacak. Erdoğan’ın yerinde olsaydım CHP’nin belediye başkanları ile AKP ve MHP’nin belediye başkanlarını da bir araya getirir ve mesela Hatay’a bilerek AK Parti veya MHP’nin belediye başkanını oraya görevli tutardım. İstanbul’u bir başka şehre, Ankara’yı bir başka şehre. Buradan şunu sağlardım bir toplumsal olarak yan yana gelişi; iki kaynakların israf edilmeden beraberce kullanılmasını sağlardım; üçüncü olarak da bu düşmanlık hissini ortadan kaldırmış olurdum hem de o cumhurbaşkanının aslında herkesin cumhurbaşkanını ilan etmiş olurdum. Bakın bu deprem siyasetin her şeyini resetledi, yeniden başlıyor her şey. Hiç kimse 5 Şubat’ta yattığı gibi 6 Şubat’ta kalkmadı. Böyle bir ey olur mu ya Cumhur İttifakı aşağı Cumhur İttifakı yukarı.
Erdoğan’ın “ahlaksız, namussuz, adi” sözlerine: Sen böyle bağırdığın zaman senin gözünün içine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz kardeşim! En azından onu düşün be!
“(Erdoğan’ın “ahlaksız namussuz, adi” sözlerine) Hicap diye bir kavram vardır, utanma daha başka bir şeydir. Yahu hicap duyguları gitmiş. Sen böyle bağırdığın zaman senin gözünün içine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz kardeşim! En azından onu düşün be! Balık baştan kokarmış.
“Resmi devlet görevlisi geldi kulağıma söyledi, benden çadır istedi”
“Resmi devlet görevlisi geldi kulağıma dedi ki biz ne çadır ne konteyner bir yerde kalamıyoruz. Onlara konteyner hallettik. Onlar orada çalışmak zorunda olan resmi konteyner görevlisi ve o benden istiyor. Hangi gruptan olduğunu bile söylemiyorum. Böyle bir devlet yönetimi olamaz. Biz göğsümüzü gere gere yardım etmeliyiz ya.
“Ahmaklık, siyasi olarak gerçek bir geri zekâlılık”
“(İlker Karagöz: “Her türlü çirkefliği yapanları şimdilik not ediyoruz”, AHBAP var, mücadele edenler duyduğumuz sözler; “kanı bozukluk”, “işbirlikçi sefiller”, RTÜK’ün yasakları, Ekşi Sözlük’ün yasaklanması. Sizin not ettikleriniz ne peki?) Bunlar. Tek bilek tek yürek tek vücut olduk biz insanlar olarak. Bu bir sörf dalgası çık üstüne kardeşim. Bu insanlığın artı değerini kendine yazdır siyasi olarak. Birinci derecede ahmaklık görüyorum bu sözleri, siyasi olarak gerçek bir geri zekâlılık görüyorum. Bu saatten sonra ölümü tatmış bir insanın neden korkusu olur ya! Kimle neyi korkutuyorsun! Hazır bir araya gelmişken bir iyilik dalgası var, çık üzerine kardeşim. Bunun yerine parmak sallıyor. Ne oluyor, kime yarıyor! Bir ahmaklık ve siyasi geri zekalılık olarak görüyorum. Parmak sallamak bir ihtiyat haline geldi. Öğrenmeye kapalı bir yapı sadece seçim almaya odaklı, empati yoksunu bir yapı, sonuç itibarıyla korkutursam her işleri hallederim deniyor. Her yeri kapattınız elinize ne geçti? Elimizde telefonlarımız var. Burayı kapattın da ne geçti eline!
Erken seçim
(Seçimin ertelenmesi tartışması) 18 Haziran’da bu seçim kesinlikle olacaktır olmalıdır. Şimdi aldığımız bilgilere göre, 14 Mayıs’ta Sayın Erdoğan’ın bu seçimi yapacağı yönünde. Bu kadarın 10 Mart’ta alınması gerekiyor. Biz eğer 6 Nisan öncesinde bir seçim kararı alınırsa ona Meclis’te onay vereceğimizi söylemiştik. Çünkü bir kanun çıkmıştı eski seçim yasasına yürüsün diye bu 14 mayıs bunun karşılığı değil, dolayısıyla Meclis’te biz buna onay vermeyeceğimizi ilan etmiştik aynı yerde duruyoruz. Şimdi yetiştirip yetiştirilemeyeceği benim tamamen mantığım çerçevesinde gerçekler üzerinden bir tarifimde 14 Mayıs’ta yetiştireceğiz deniyorsa yetiştirilir orada bir sorun yok. ama bu kararı Erdoğan almak zorunda. Niçin buna rağmen hızlı bir şekilde yapılacağını siyasi olarak soruyorsanız, benim gezip gördüğüm bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan gerçeklik şu, Sayın Erdoğan, bu işin becerilemediğini anladı, uzadığı takdirde daha büyük beceriksizliklerle karşılaşılabileceğini herhalde anladı, ciddi bir para topladı dolayısıyla bazı şeyleri daha hızlı bir şekilde yaparmış gibi bir dili geliştirmek daha kolay. Geleceğe dair söyleyecek bir şey kalmadığı için en uygun zaman gibi görünüyor.
Altılı Masa toplantısı ve cumhurbaşkanı adayı
“(2 Mart toplantısı) Bizim ev sahipliğini yaptığımız toplantıda, cumhurbaşkanı adayının hangi yöntemle nasıl belirleneceğine dair bir çalışmanın yapılması gerektiği gündem maddeleri için de vardı. Bunu konuştuk yol ve yöntemi. Sonra Sayın Karamollaoğlu hepimizi gezdi o da bazı yöntemler konuşuldu. Biz 13’ünde oturduğumuzda aşağı yukarı ne yapacağımızı netleştirip kamuoyuyla paylaşacaktır. Ama adayın ismi şu olacak diye bir kararımız olmadı. Bu 2 Mart’ta yapacağımız toplantıda bunun yolu yöntemi konuşulacağını düşünüyorum ben söyleyeceğim. Eğer 14 Mayıs’sa zaten süreç 2,5 ay. İsmi siz ne zaman öğrenirsiniz onu bilmem. Şu ana kadar herhangi adı geçen bir ismi o Masada konuşmadık. (Geç kalınıyor mu peki?) Hayır geç kalınmıyor. Genellikle bir korku var insanlarda. Yani bu ucube sistemden kurtulamama korkusu var. Onun için de hadi hadi diye bir kavram var halbuki ortaya birçok güzel şey çıktı. İsim üzerinde uzlaşıldığı takdirde çok hızlı yol alınır.
Bülent Kuşoğlu’nun açıklamalarına Cihan Paçacı örneği
Benim bildiğim Kılıçdaroğlu, adayın ortak belirleneceğini kendi ilan etti. Burada şöyle bir durumumuz var, Sayın Bülent Kuşoğlu ile başlayan bizi söylüyor herkes ama esasında başlayan yer orası. CHP’de Bülent Kuşoğlu’nun Hande Fırat’a verdiği bir beyanat var. Bu ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için kurulmuş olduğunu betimleyen ve onun adaylığı olmadığı takdirde masanın dağılacağını söyleyen bir şey ve bir tekzip görmedi bu. Yani Sayın Kuşoğlu, muhasebeden sorumlu genel başkan yardımcısı ve biliriz ki Kılıçdaroğlu’na çok yakın bir insandır. Dolayısıyla bu kabul gören bir durum ise bu, ben de diyorum ki biz de o zaman bu Altılı Masa’nın liderleri olarak, bizim o masaya otururken ki bilgimiz nedir? Gücümüzü birleştirip 13. cumhurbaşkanını seçtireceğiz, dolayısıyla o zaman rol icabı kurulmuş bir masa olur ki bu, o bir noter görevi gören bir masa. Benim bilgimiz içinde bu masa, noter görevi görmeyecek. Aslında buradaki çelişki kısmı bize ait değil. Cihan Paçacı, benim abi dediğim bir isimdir, Kılıçdaroğlu’nun da okul arkadaşıdır. Bir beyanat verdi, yanlış anlaşılmaya müsait bir beyanat verdi. Cihan abi istifa etti görevinden. Kemal Bey, telefon etti istifasını istemediğini ifade etti. Cihan abi kendi istifa etti. Bir yanlış anlaşılmaya müsait bir sonuç ortaya çıkınca böyle oldu. Şimdi Sayın Paçacı böyle bir eylemi yapmasaydı CHP ne yapacaktı acaba? Bir şey anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla ama Kuşoğlu’nun söyledikleri duruyor. (Böyle bir yaklaşım mı bekliyorsunuz?) Kimseden bir şey beklemiyorum sadece burada ifade ettiğim şey şu, sürekli İyi Parti’ye tektir var. Parmakla İyi Parti’ye sallanıyor yanlış kısmı bu.”