Eğer 13 haftalık hareketli ortalama verisini kullanırsak, krediler yıllık %76.6 hızda büyüyor. Nominal GSYİH’den en az 4 kat daha hızlı büyüyen krediler, finansal sistemde ciddi bir kırılganlık anlamına gelir. Kredi Garanti Fonu furyasından sonra ekonominin fren atması hükümete kredili büyümeyi teşvik etmenin ne denli yanlış olduğunu ispat edemedi. KGF skandalı özel sektörün kriziydi.
Şimdi sıra vatandaşı icralık etmeye geldi.
Son veri haftasında, kurumsal krediler %0.2 daralırken, bireysel krediler haftalık %2.2 arttı.
Aşağıdaki grafikte tüketici kredilerinin kurumsala nazaran ne kadar hızlı büyüdüğünü göreceksiniz.
Kurumsal krediden vaz mı geçiyor? Muhtemelen öyle. Büyük şirketler kendilerini döndürecek kadar işletme sermayesine sahip, ya da ekonominin normalleşmesi ile yeterince nakit üretmeye başladılar. Ama, KOBİ ve esnaf için durum böyle değil.
TESK Başkanı Bendevi Palandöken Palandöken, kazancı azalan esnafın Kurban Bayramı’nı rahat geçirebilmesini sağlamak için destek verilmesi gerektiğine işaret ederek, “Hijyen şartlarına uyup gerekli tüm tedbirler ile işinin başında duran esnafımızın yeniden ayağa kalkabilmesi için karşılıksız nakit desteği verilmeli. Ekonominin barometresi olan esnafa verilecek her türlü destek, piyasaya olumlu yansıyarak hem esnafı hem de ekonomiyi canlandırır” dedi.
Peki tüketici niye kredi alıyor? Kredilerin önemli bölümü ucuz faizle teşvik edilen konut alımları için. Artık ne TL ne de döviz mevduatta getiri bulamayan yüksek gelirli vatandaş için konut yeniden yatırım aracı oldu. Bu furyanın sonunun nasıl biteceğini biliyoruz değil mi? Geçen sene 2 milyon ünite satılmayı bekleyen konut varken, reel fiyatlar yere çakılmıştı.
Ama, sıradan vatandaş keyfinden kredi almıyor. İşsiz kaldığı için, ailesini geçindirmek için kredi alıyor. Delil mi istersiniz? Üstadımız Mahfi Eğilmez’e dönelim:
“Son dönemde resmi işsizlik oranıyla geniş işsizlik oranı arasındaki ilişkinin iyice kopmasının nedenleri arasında ekonominin büyüyememesi nedeniyle işsizlerin iş bulma umudunu kaybetmesi, resmi kanallar yerine özel ilişkileri devreye sokmaya yönelmeleri gibi nedenler sayılabilir. Son 2 aydaki büyük kopuşun bir nedeni Covid – 19 pandemisinin yarattığı sağlık endişesiyle işsizlerin iş bulmak için başvuru yapmaya gitmekten çekinmeleridir.
Her ne kadar kamuoyunda büyük kuşkular yaratsa da TÜİK’in esas aldığı resmi işsizlik oranı hesaplaması esas alınan varsayımlar altında doğru olabilir. Buradaki mesele esas alınan varsayımların Türkiye hesaplaması için gerçekleri yansıtmamasıdır. Çünkü gelişmiş ülkelerde işsizler sürekli başvuru yaptığı halde bizde bir süre sonra umudunu kesenler iş başvurusunda bulunmuyor ve işsiz sayılmaktan çıkıyor.
O nedenle Türkiye’deki işsizliği en doğru gösteren oran yukarıda değindiğimiz son 4 hafta içinde işi olmadığı ve işbaşı yapmaya hazır olduğu halde iş için başvurmayanların da dahil edildiği geniş işsizlik oranı olan yüzde 24,6’dır ve bu oran 2013 yılından beri sürekli artış eğilimindedir”.
İşsizlere nakit desteği yerine kredi veriliyor. Delil mi istersiniz? İşte son BDDK genelgeleri:
Hükümet, son olarak borcunu ödeyemeyenlerin daha fazla harcama yapabilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BBDK) üzerinden bankalara talimat gönderdi.
Yeni düzenlemeye göre, herhangi bir gelir beyan etmeyen vatandaşların kredi kartı limiti bin 300 TL’den 2 bin TL’ye çıkarıldı. Emekliler için de PTT üzerinden 60 ay vadeli kredi imkanı getirildi. Tüm bankalara gönderilen talimatla asgari ödeme tutarını bir yıl içinde üç kez ödemeyen vatandaşların kredi kartlarının 2020 sonuna kadar kapatılmaması istendi.
Son olarak kamu bankaları Vakıfbank, Halkbank ve Ziraat Bankası tarafından tatil, sosyal hayatı destek, taşıt ve konut kredileri olmak üzere 4 yeni kredi paketi açıklandı.
Halk aç, nakit desteği olmayınca mecburen krediyle günü geçiriyor. Peki, bu kısır döngünün sonu nereye varacak?
KARAR’a demeç veren Ekonomist Cüneyt Akman’a göre, toplumdaki aşırı borçlanma, ekonomide büyük tehlikelere kapı aralıyor. 2008 krizinden önce ABD’de ‘Ninja Krediler’ adı verilen bir kredi cinsi olduğunu hatırlatan Akman, bu kredilerin İngilizce açılımının “No Income, No Job Credit”, yani “Geliri, İşi Olmayanlara Kredi” anlamına geldiğini söylüyor.
Bu tür kredilerin geri ödenmesinde yaşanan sorunların büyük bir krizi tetiklediğine işaret eden Akman, “Dünyanın neresinde olursa olsun, hele de Türkiye’de, geliri olmayana, işi olmayana ya da işini kaybetmek üzere olana kredi açmak o insana iyilik yapmak değildir; kötülük yapmaktır” diye konuşuyor.
Hükümetin dar gelirli vatandaşların sorununu çözmek için değil, yapılacak harcamalarla iş dünyasının sıkıntılarını çözmek için mevcut kredi patlamasına izin verdiğini öne süren Ekonomist Akman, “Ama ne vatandaşlar ne de iş dünyası kredi patlamasıyla sorunlarından kurtulabilir. Olan, yoksul halka olacak” diyor.
Cüneyt Akman, Türkiye’de resmi rakamlara yansımasa da giderek büyüyen bir “borçlu işsizler ordusu” olduğuna dikkat çekiyor. Pandemi sırasında ortaya konan kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarmanın yasaklanması gibi önlemlerle işsizliğin yokmuş gibi gösterildiğini savunan Akman, şu görüşleri dile getiriyor:
“Bugün ihtiyaçları için kredi alan insanlar, yarın işini kaybettiğinde ne olacak? İşsiz olmak var, bir de borçlu işsiz olmak var. Hükümet işsizliği ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmıyor. Ama insanları borçlandırarak çok büyük bir felaketi hazırlıyor.”
Yok canım, Aya Sofya ibadete açıldı nasıl olsa, halk bunun sevinciyle 2023’e kadar idare eder artık.