AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli, “7’li masanın ‘Ziraat Bankası’nın sadece çiftçilerle sınırlandırılması’ gibi kurnazca söylemi, hali hazırda kredi talebi zaten karşılanan çiftçilerimize ekstradan bir fayda sağlamayacaktır. Bu kurnazca söylem, sadece Ziraat Bankası’nın iflasına neden olur” dedi.
Canikli, yaptığı yazılı açıklamada, Altılı Masa’yı oluşturan partiler ile HDP’yi “7’li masa” olarak nitelendirerek, Altılı Masa’nın ortak ekonomik programına yönelik eleştirilerde bulundu.
Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde yer alan Ziraat Bankası ve Halk Bankası ile ilgili vaadin altında, kurnazca bir plan yattığını iddia ederek, “Öncelikle belirtelim ki bugün itibarıyla ve bu haliyle Ziraat Bankası, zaten çiftçilerimizin bankasıdır. Çünkü çiftçilerimize sübvansiyonlu olarak verilen kredilerin tamamı sadece Ziraat Bankası tarafından sağlanmaktadır. Ziraat Bankası dışında hiçbir banka çiftçilere destekli kredi vermemektedir. Ayrıca Ziraat Bankası, çiftçilerimizin ihtiyacı olan sübvansiyonlu kredilerin tamamını zaten karşılamaktadır” ifadelerini kullandı.
Ziraat Bankası’nın nakdi kredilerinin yüzde 26,4’ünü tarım kesimine, yüzde 73,6’sını ise tarım dışı sektörlere aktardığını kaydeden Canikli, “Şimdi can alıcı soruya gelelim. Ziraat Bankası, tarım dışı sektörlere kullandırdığı 701 milyar TL’lik kredinin tamamını veya büyük bölümünü bunlardan alıp tarım kesimine; yani çiftçilere aktarabilir mi? Bu sorunun cevabı kocaman bir hayırdır. Çünkü Ziraat Bankası, çiftçilerin tarımsal üretim ve yatırım için ihtiyaç duydukları ve talep ettikleri kredinin tamamını zaten karşılamaktadır. Bir başka ifade ile Ziraat Bankası’nın bugün itibarıyla çiftçilere sağladığı 252 milyar liralık nakdi kredi, çiftçilerin ihtiyaç duyduğu kredi miktarı için yeterli olmaktadır. Bu durumda tarım dışına aktarılan 701 milyar liralık kaynak ne olacaktır?” diye sordu.
Çiftçilerin kredi talebinin tamamı karşılandığı için kredi taleplerinin söz konusu olmayacağını aktaran Canikli, şunları kaydetti:
“Buna rağmen, bankanın elinde kalan 701 milyar liralık paranın 5-10 milyar liralık kısmını da çiftçilere aktardığını kabul edelim. Bu durumda geriye kalan 690 milyar TL ne olacak? Ziraat Bankası, tarım dışı kredilerden geriye dönen 690 milyar liralık kaynağı çiftçilere aktaramıyor. Çünkü sektörün kredi ihtiyacı karşılandığı için çiftçi ilave kredi talep etmiyor. Zaten tarım sektörünün, kullandığı kredi stoku miktarının üç katı büyüklüğündeki kredi tutarını değerlendirmesi de mümkün değildir. Ziraat Bankası elinde kalan 690 milyar liralık kaynağı tarım dışı sektörlere de aktaramıyor. Çünkü Ziraat Bankası sadece çiftçinin bankası olmuştur. Bu kadar büyük bir kaynağı atıl olarak da elinde tutamaz. Çünkü bu kaynağın bir maliyeti vardır. Bu kaynağın büyük bölümü mevduattan karşılandığı için Ziraat Bankası, mevduat sahiplerine faiz ödemektedir.
Bu kaynak eldeki kor alev gibidir. Bir an önce Ziraat Bankası’nın bu paradan kurtulması gerekmektedir. Ziraat Bankası elinde kalan 690 milyar liralık kaynağı bir yerlere kredi olarak veremez ve değerlendiremez ise zarar eder, mali yapısı bozulur, bir süre sonra da iflas eder. Bu durumda Ziraat Bankası’nın önünde tek bir seçenek kalmaktadır. Elinde kalan 690 milyar liralık kaynağı mevduat sahiplerine iade etmek. Yani küçülmek. Yani aktif büyüklüğünü yüzde 75 oranında azaltmak. Yani para piyasasındaki gücünü büyük oranda kaybetmek. Yani etkisiz bir aktör haline gelmek. Eğer Ziraat Bankası bu şekilde gücünü kaybederse, buradan doğan boşluk, yabancı sermayeli bankalar dahil özel sektör bankaları tarafından doldurulacaktır. Türkiye finansal sistemimizde, küresel sermayenin ezici ve yıkıcı gücünü dengeleyebilecek ulusal bir finansal güç kalmamış olacaktır. İlk bakışta masumane gözüken bu vaadin arkasında gizlenen hedef, finansal sistemimizin anahtarlarının küresel sermayeye teslim edilmesi ve finansal sistemimizin dış şoklara karşı korumasız hale gelmesidir.”