YÖK Başkanı Yekta Saraç, Habertürk TV Genel Müdürü Veyis Ateş’in sorularını yanıtladı.
Saraç’ın açıklamaları şöyle:
Getirdiğimiz sistemde bir yenilik var. Sınav stresini de azaltıcı, meslek liselerini destekleyen bir sınav sistemi. Daha önce de mart ayında başlıyordu. Haziran ayında yine sınavlara giriyordu. Şimdi artık lise eğitimleri tamamlandıktan sonra bu sınavlara girecekler. Puan türleri çok fazlaydı 5’e inecek. Öğrenci dostu bir sınavın olduğunu ifade edebiliriz. Ciddi bir kıpırdanma var.
(Bilimsel yayınlar) Ülkemiz dünyada 18. sıraya yükseldi.
İnsanlar yüksek öğretim görüyor. Öncesinde lise eğitimi var, okul öncesi deniyor. Bunlar bir pasta olarak sorunlar telakki ediliyor. Ondan sonra çözülmeye çelişiliyor. Nitelik, üste doğru sirayet ediyor. Bundan dolayı da biz kaliteyi odak haline getirelim dedik. Bununla birlikte çeşitliliğin niteliği artırıcı husus olduğunu da gözardı etmemek için bir ihtisaslaşma kavramını yükseköğretim gündemine soktuk. Bu Türkiye’nin de gündemi oldu. Bunun gerçek bir rekaber ortamında cereyan etmesi lazım.
(Araştırma üniversiteleri) 10 üniversite 2 yılda bir değerlendirilecek. Biz bu üniversitelere insan kaynağı artırımını sağlıyoruz. Biz o alanlara yönelik normal sağlanandan ilaveten ayrı bir kadro veriyoruz.
Biz demiştik ki bölgesel kalkınma, orada bir tecrübe edindik. Şimdi eğitim öğretim odaklı üniversitelerimizi de belirleyeceğiz. Uzun süredir bu hususla ilgili bir çalışmamız var. Yakın dönemde üniversitelerimizin belirlenmesine yönelik bir çalışma başlatacağız. Üniversitelerimiz farklı değerler üretmeli. İhtisaslaşma yeni YÖK’ün ortaya koyduğu hedef.
– Türkçe ve Matematiğin merkeze alınması
Eğitim öğretim süreçleri çok dinamik. Bir sistemi getirdiğinizde değerlendirmek için belirli bir süre beklersiniz. Bu değerlendirildiğinde, şöyle bir durum gördük, bu sene uygulanan sitemde ölçme kaygısı ve yeterliliklerin tespiti kaygısı çok ileri düzeyde. Geçen sene YGS’de çok farklı puan türlerinin oluşması sistemde büyük boşluklar oluşturdu. Niye Türkçe ve Matematik? Çünkü söze ve sayısal okuryazarlıktır. Eksikliği telafi edilemeyecek iki alan Türkçe ve Matematik. Matematik alanında geçen sene 280 bin civarında öğrencimiz 1 net bile yapamadı. İlk açıklamamızda Türkçe ve Matematiği koyalım dedik, dış paydaşlarımız bazı hususları dile getirdiler ve bazı Sosyal Bilimler ile Fen Bilimleri’ni de koyduk. İlk aşamada muhakeme gücü arıyoruz. Bu sistem oturdukça daha çok kitap okuyan, daha çok düşünce üretmeye çalışan bir ortamın oluşacağını hep birlikte görüşeceğiz.
Bugün bir erişim sorunundan bahsedilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Geçen seneye baktığımızda 2 milyon 265 bin 844 aday müracat etmişti, kontenjan sayımız 910 bindi, son sınıf aday sayımız 960 bindi. Artık erişimde bir sorun olmadığını görüyoruz. Ama belli programlarda bir yığılma var.
Yeni sınav sisteminde açık uçlu soru sorulmayacak. Sınav odaklı sistemde iyileştirme getirdi.
Geçen seneye göre çok ciddi bir oranda yabancı uyruklu öğrenci sayısında artış görüyoruz. Önümüzdeki günlerde sayıyı kamuoyu ile açıklayacağız. Biz ülkemize getireceğimiz öğrencilerin kendi ülkelerine gidip devlette vazife almasının garantisini alıyoruz.
Yardımcı doçentlik ve doçentlik aslında ikisinin bir arada değerlendirilmesi lazım. Doçentliğe geçişi üniversite kurulu tarafından yönetiliyor. Yardımcı doçentlerimizin en fazla şikayet ettiği konu sözlü sınavlar. Alana özgür bir sınav getirdik. İkinci husus bu sözlü sınavların kalkmasıydı. Sözlü sınavların kalkmasına ve yeni bir düzenlemeye ilişkin bir ay içerisinde teklifimizi sunacağız.
Cumhurbaşkanımız öğretmenlikle ilgili de bir çalışma başlatılmasını istemişti. Yükseköğretim sorunu yok, böyle bir kavramı biz kabul etmiyoruz. Sorun değil, bir maarif davası olarak bakmamız lazım. Biz burada kaybettiğimiz öğretmeni yeniden inşa etmek durumundayız. Bunun için daha önce uygulanmayan, tabii ki eğitim fakülteleri ile ilgili iyileştirmelerimiz devam ediyor.
Bilim dili ana dilidir. Dolayısıyla bu öğretim dili Türkçe’dir. Fakat her dönem bir Türk bir yabancı tarafından bir yabancı dil eğitimi verilsin dedik.”
