Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından geçen aylarda Müfredat Değişimi Taslağı açıklandı. Açıklanan taslağın ardından toplumun aklında birçok soru işareti oluştu. Bu soruları Kocaeli’nde, ‘Eleştirel Pedagoji Okurları Buluşması’na konuşmacı olarak katılan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol’a sorduk. AKP iktidarının bu toplumu din toplumu yapmak istediğini belirten Okçabol, “Cihatçı bir toplum yaratmak ve topluma bunu içselleştirmek istiyorlar‘’ dedi.
»Değişiklik neyi getiriyor?
BirGün’de yer alan habre göre; AKP adım adım ve fırsatı buldukça eğitim sisteminde değişiklikler yapıyor. Toplumu bir din toplumuna dönüştürmek istiyorlar. İmam hatiplerinden öğrendikleri Sünni halefi inancıyla donatılmış yani kendi inançlarından oluşan bir toplum yaratmak istiyorlar. Müfredat değişikliği de bu durumun son adımı. 2002’den bu yana eğitim sistemini tarikatlar marifetiyle Sünni halefi inancı ekseninde şekillendiriyorlar yine de tam olarak bunu başaramadılar, sistemde hâlâ sorunlar çıkıyor. Bu toplumun ilerici insanları, din toplumuna direnen insanları, dindar olsa bile toplumsal hayatta laikliğin egemen olmasını isteyenler buna fırsat vermiyor, bu yüzden hâlâ tam olarak kendi sistemlerini oturtamadılar.
Hedefi 2023 olan ve bu hedefe kadar itaat eden, sorgulamayan bir nesil yaratmak istiyorlar. Pozitif bilimlerin olmadığı piyasacı, şükürcü bir nesil yaratmak istiyorlar. Zaten AKP’nin 15 yıllık iktidarına bakarsanız, 1-Din, 2-Osmanlıcılık, 3- Halifelik öne çıkıyor. Bunu şu an müfredat değişikliğiyle beraber okullara sokup toplumun da bunu hazmetmesini istiyorlar.
Cihat anlayışı düne kadar okullarda proje olarak sunuluyordu şimdi bütün okullara cihat anlayışı koyuldu. Cihat anlayışı nedir, eline silah alıp din için savaşmaktır, başka açıklaması yoktur. Tam olarak istedikleri cihatçı nesiller yetiştirmek ve bunu topluma içselleştirmek.
»Eğitim sistemini değiştirme çabasının tam olarak hedefi nedir?
Çünkü her seferinde tam olarak istedikleri şeyleri yapamıyorlar. Eskiden yasal olarak bir direniş söz konusuydu şimdi toplumsal olarak bir baskı oluyor. O yüzden tam olarak istediklerini gerçekleştiremiyorlar. Ancak şöyle bir durum da söz konusu; Avrupa’nın dayattığı piyasacılığı gerçekleştiriyor ve uyguluyorlar. Bu durum da AKP’nin işine yaradı. Piyasacılık dini pekiştiren bir şey olduğu için böyle bir sistem izliyorlar. Piyasacılık ve din birbiriyle doğru orantılı şeylerdir, toplum dindar değilse piyasacılığı kabul etmeyecektir bu yüzden dini toplumsal alanın en uç noktasına kadar yayarak ‘şükürcü’ bir aklı yaratmak istiyorlar. 2003 yılında 10 bin yoksul çocuğu seçip özel okullara göndermeye kalkmışlardı. Görünüşte piyasacı bir uygulama değil sonuçta devlet parasını veriyor ve gönderiyor ama işin perde arkasında, 10 bin yoksul çocuğun cemaatin okullarına gönderilmesi vardı. Ne olacaktı bu durumda, piyasacılık artarken dincilik de artacaktı.
Kısacası kendi isteklerinin doğrultusunda, zamanlamasını iyi yaparak eğitim sistemini değiştiriyorlar. Sürekli olarak eğitim sistemini değiştirmelerini biz istikrarsızlık sanıyoruz ama aslında öyle değil, bütün uygulamalarında piyasacılığı ve dinciliği pekiştirmek istiyorlar. Yani okulu bitirmişle, bitirmemiş arasında fark kalmasın istiyorlar.
»Son olarak ne söylemek istersiniz?
Her türlü hileye, hurdaya karşı 16 Nisan’da Türkiye olarak, yurttaşlar topluluğu olarak cumhuriyet değerlerine sahip çıkarak varlığımızı sürdüreceğimizi gördük. ‘HAYIR’ oyları referandumda yüksek ihtimalle öndeydi. Önde olmasa bile; bu hukuksuz dönemde, bu sistemde, OHAL koşullarında, medyanın, yargının yandaş olduğu bir dönemde yüzde 49, yüzde 70 demek zaten. Onun için geleceğimiz karanlık değil, sadece gayret ederek daha fazla çalışmamız lazım. Bu müfredat da, yapılan türlü işlerin de hepsi yoksul halk kesimlerini ilgilendiriyor. Bu yüzden yoksul halk kesimlerini AKP’ye teslim etmemek ve onlara ulaşmak lazım.
