Hukuksal mücadele yürüten Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) ile çocuklara yönelik taciz ve tecavüzle mücadele eden Gündem Çocuk Derneği’nin de aralarında bulunduğu 370 kurum mühürlendi. IŞİD’e ait kapatılan dernek sayısı ise sadece sekiz.
Bununla birlikte çocukların taciz ve tecavüze uğradığı yurtlar, okullar ve vakıflar devlet desteğini arkasına alarak varlığını sürdürüyor. Öte yandan derneklerin kapatıldığı sırada Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen Hüda Par çizgisindeki platform tarafından devlet okullarına afiş asılıp ‘Kuran yarışması’ düzenlenmesi “Bu kadar da olmaz” dedirtiyor.
DEVLET DESTEĞİ
Afişler İlçe Eğitim Müdürlükleri tarafından okullara dağıtılıyor. Müdürler de bunları okulların girişine asıyor. Güngören, Kâğıthane, Fatih, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Esenler, Avcılar, Büyükçekmece, Eyüp, Beylikdüzü ilçelerine asılan afişlerle çocuklar, ‘Kuran sevgisi’ aşılama bahanesiyle şeriatçı illegal örgütlerin kucağına itiliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) kanuna aykırı olduğunu bile bile bu afişleri okullara dağıtması kamuoyunun takdirine kalıyor. Veliler ve öğrenciler ise durumdan son derece rahatsız.
Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen Hüda Par çizgisindeki ‘Kuran Nesli Platformu’ tarafından okulların girişine asılan afişlerle, ‘Kuran Nesli Meal sınavında’ derece alanların umre ile ödüllendirileceği belirtiliyor. Yani platform aynı zamanda çocukları içine kattığı bir örgütlenme faaliyetinin de müjdesini veriyor.
SADECE ŞERİATÇI MI?
İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından okullara dağıtılıp okul müdürleri tarafından eğitim kurumlarının girişlerine afişlerini ‘asalabilen’ Kuran Nesli Platformu, Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen Hüda Par çizgisinde. Peki Hüda Par’ın durumu ve pozisyonu ne? Bu noktada, Ankara Katliamı davası sanıklarından Yakup Karaoğlu’nun iki kelimelik sözü özet için yeterli: “Ben Hüdapar’lıyım!”
ŞERİATÇILARIN AFİŞLERİ DEVLET KORUMASINDA
Kuran Nesli Platformu sitesinde yayınlanan yazılar içindeki satırlar dikkat çekiyor. Anayasal düzenin değişmesine vurgu yapılan bir yazıda şu ifadeler geçiyor:
“Mevcut anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez denilen ikinci maddesi aynen şöyle: ‘Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet arayışı içinde, insana saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ Şimdi birisi çıkıp bu maddelerin değiştirilmesini teklif etse ne olacak, ayrı bir ironi. Yine ‘vahiy düşmanı tarihi determinizmin; helvadan yapılan putlar karınlar zil çalana kadar kutsanması’ kuralı gereği, söz konusu maddedeki hükümlere ne kadar sadık kalındığı ve ne kadar ihanet edildiği de ayrı bir ironi. Gerçi bu kadar muğlak kavramı, bu kadar tarifsiz ve yuvarlak bir ifadede cem ederek, doksan yılı, bir halkı şöyle veya böyle idare etmek, istidrac değilse, ‘ulu’ bir önderliğin ürünü olsa gerek…”