Milli Eğitim Bakanı (MEB) Mahmut Özer, 12. sınıf öğrencilerinin Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) “daha rahat hazırlanabilmeleri için” devamsızlıktan muaf tutulacağını açıkladı. Eğitimcilere göre bu karar, öğrencileri okuldan uzaklaştırmanın yanında okulların gençleri sınava ve hayata hazırlamakta yetersiz kaldığının kabulü anlamına geliyor.
Okulların kapanmasına yaklaşık 2 ay kala MEB Bakanı Mahmut Özer, önceki gün katıldığı bir televizyon programında ülke genelinde 12. sınıf öğrencilerini ilgilendiren bir karar açıkladı.
Özer, 12. sınıf öğrencilerinin “YKS’ye rahatça hazırlanmaları için” devamsızlıktan muaf olacaklarını belirtti.
Lise son sınıf öğrencileri için devamsızlık affı geldiğini söyleyen Özer, “12. sınıf öğrencilerimizi devamsızlıktan bırakmayacağız” dedi.
Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıftaki öğrenciler çoğunlukla okulun ikinci yarıyıl döneminde çalışmalarını hızlandırıyor ve müfredat konularından ziyade eksiklerini tamamlamaya ağırlık veriyor.
Sınav tarihi yaklaştıkça öğrenciler daha çok test çözmek, birebir özel derslerle eksiklerini kapatmak ya da dershanelerin özel hazırlık programlarına katılmak için ikinci dönem okula gitmeyerek, devamsızlık haklarını kullanıyor.
Yıllardır süregelen ve öğrencilerin yıllık devamsızlık haklarıyla sınırlı olan bu fiili durum, genellikle MEB tarafından da kabul görüyor ve lise son sınıf öğrencilerine devamsızlıkta muafiyet getiriliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan eğitimcilere göre bu karar, öğrencileri okuldan uzaklaştırmanın yanında okulların gençleri sınava ve hayata hazırlamakta yetersiz kaldığının kabulü anlamına geliyor.
Covid-19 salgınından bu yana, eğitim öğretim çağındaki öğrencilerin okulla fiziksel bağı birçok kez sekteye uğradı.
Şimdi lise son sınıfta olan ve sınava hazırlanmaları için devamsızlık muafiyeti getirilen öğrenciler, pandemi döneminde de 1,5 yıl boyunca okullardan uzak kalmıştı.
Eğitim uzmanı Salim Ünsal, “Özellikle pandemiden bu yana çocukların okuldan soğumasına yol açacak her türlü faaliyet yaşanmaya devam ediyor” diyor.
Her yıl 12. sınıfın ikinci döneminden itibaren devamsızlıkların artmaya başladığını söyleyen Ünsal, MEB’in bu fiilli durumu “yasallaştırdığı” görüşünde.
Ünsal, öğrencilerin “sınava daha iyi hazırlanabilmek için” okuldan uzaklaştığı bu dönemin, MEB tarafından onaylanmasını sakıncalı buluyor:
“Bir öğrenci sınava okuldan daha fazla nerede hazırlanabilir? Evde ya da dershanede mi? Sınava hazırlığın en önemli aktörü okul olmak zorundadır. Devamsızlığı hoş görmek, okulların artık bu fonksiyonları yerine getiremediğini kabul etmek anlamına da gelir.”
“Bakanlık kararıyla devamsızlıkların dikkate alınmaması, öğrenci zihninde ‘okula devam etmeme gerek yok’ anlamına geliyor. Okullar sadece sınava hazırlamaktan da bağımsız, çocukların davranışlarını geliştirecek bir eğitim öğretim ortamı sunmak zorundadır.”
“Öğrencilerin okula devam süresi bir takım pedagojik ve akademik gerçeklikler göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Sürekli bu devamsızlığın affediliyor olması olayın ciddiyetini sarsıyor.”
‘Okullar çocuk bakım merkezleri değildir’
BBC Türkçe’ye konuşan ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım, pandemiyle başlayan ve 6 Şubat depremleriyle devam eden süreçte sürekli okulların kapatıldığını söyleyerek, okul ve öğrenciler arasındaki bağın koparıldığını değerlendiriyor.
Sınava hazırlanmak için okulların değil dershanelerin işaret edildiğini belirten Yıldırım, bu kararın pek çok sorunu beraberinde getireceğini düşünüyor:
“Okullar gündüz çocuk bakım merkezleri değil ki. Zaten çocuk o sınava hazırlanmak için okula geliyor. Ama siz okuldan alması gereken bir hizmeti git dışarıdan parayla al diyorsunuz. Daha fazla dershane demek bu. Bu dershanelerin birçoğu da merdiven altı kayıt dışı.”
Yıldırım, “Okulların fonksiyonu bir sınavı geçecek kadar içerik öğretmek değil mi? Peki sizin okuldan ve okulun çıktılarından hiçbir beklentiniz kalmadı mı?” diye soruyor:
“Demek ki eğitim yoluyla insanların yeni beceriler kazanması, topluma entegre olması ve akıllı tüketiciler haline gelmesiyle ilgili bir gündemleri yok. Bu uzun vadede toplumları felakete götürür. Toplumda okula ve okumuş insana karşı olan saygı ve takdiri yok ediyorlar.”
“Okul kavramının kıymetini artırmamız gerekiyor, insanları okulun ve okumuşun kıymetli olduğuna tekrar inandırmamız gerekiyor çünkü bu gerçek. Bunun aksi hayal, bunun aksi hali ülkeyi felakete götürür.”
Özer: Okullarda telafi eğitimi yapılacak
MEB Bakanı Özer, aynı televizyon programında 16 Haziran’da okulların kapanmasından sonra ilkokulu da kapsayacak telafi eğitimlerinin başlayacağını kaydetti.
“Okullar, toplumdaki eşitsizliklerin minimize edildiği mekanlardır” diyen Özer, bakanlık görevine başladığı andan itibaren “okulları açmaktan yana olduğunu” belirtti:
“Bakan olarak, göreve başladığımda okulları açtım. 1 buçuk yıl kapalı kalmıştı. Dijital platform ne kadar mükemmel olursa olsun yüz yüze eğitimin yerine ikame edilemez. Okullar açıldığında vaka sayıların arttığına dair bilimsel makale yok.”
“16 Haziran’da okulları kapattıktan sonra ilkokulu da kapsama alarak telafi eğitimi yapacağız. Eğitim dönemi başladığında da yine 1 aylık telafi eğitimi olacak. Öğrencilerimizin durumunu ölçmek için de sınav yapacağız.”
Devamsızlıktan muaf tutulan 12. sınıf öğrencileri için ise “Rahat bir şekilde Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na hazırlansınlar” diyen Özer, Bakanlığın her yıl bu kararı YKS’den sonra açıkladığını, ancak 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle bu yıl kararı sınavdan önce açıkladıklarını belirtti.
‘Çocuklar okula gelmesin diye teşvik edilir mi?’
Prof. Yıldırım ise lisenin 3 yıldan 4 yıla çıkarılması ve 4+4+4 eğitim sistemi gibi politikaların bilimsel yöntemlerle belirlenmediğini söyleyerek, lise son sınıfta akademik müfredatın boş kaldığını değerlendiriyor.
Bu durumun öğrencileri son sene okuldan uzaklaştırdığını belirten Yıldırım, “Lise çağındaki çocukların örgün eğitimden çıkıp açık liseye yönelmesine neden oluyor. Açık lisedeki öğrenci sayısı, liseye gitmesi gereken popülasyonun 3’te 1’ine karşılık geliyor ki bu korkunç bir şey” diyor.
Liseye eklenen ama “içi boş kalan” bir yılın aslında çok kıymetli olduğunu belirten Yıldırım, çocukları lise son sınıfta okula gelmemeye teşvik etmek yerine bu fazladan bir yılın ilköğretime eklenmesi gerektiğini söylüyor:
“Mevcut sistemde son yıl hadi çocuklara akademik içerik vermiyorsunuz; bari okulda 1 yıl boyunca sadece teknoloji kullanarak proje yapsınlar, sanat üretsinler ya da spor yapsınlar. Çocuklar okula gelmesin diye teşvik edilir mi?”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – FUNDANUR ÖZTÜRK