Ukrayna savaşı birinci yılını doldururken, Ukrayna da Rusya da barış müzakerelerine hazır olduğu sinyalini vermiyor. Peki, barış nasıl mümkün olacak?
Ukrayna tarafında da Rusya tarafında da binlerce hayatını kaybeden, ağır yaralanarak engelli kalan asker, Ukrayna’da yaşamını yitiren binlerce sivil, büyük yıkıma uğrayan çok sayıda şehir… Bunun yanı sıra dünyayı etkileyen enerji darboğazı, enflasyon ve hatta gelişmekte olan ülkelerde açlık… Bu bir yıldır süren savaşın bilançosu. Bu süre içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’nın bütün topraklarını ele geçirme hayalini gerçekleştiremedi. Ancak Rusya, ülkenin yaklaşık beşte birini işgal etti. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise Kırım da dahil olmak üzere Rusların işgal ettikleri toprakları geri alacaklarını defalarca dile getirdi.
Rusya Devlet Başkanı Putin, 21 Şubat Salı günü yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında geri adım atmaya niyeti olmadığını göstererek “Ülkemizi savaş alanında yenmek imkansız” ifadesini kullandı. Putin ayrıca konuşmasında ABD ile nükleer silahların yayılmasını önlemek amacıyla imzaladıkları Yeni Stratejik Silahların Azaltılması (New START) anlaşmasını da askıya aldıklarını açıkladı. Bu ABD ile imzalanan mevcut tek nükleer silahsızlanma anlaşmasıydı.
Putin’in bu açıklaması muhtemelen ABD Başkanı Joe Biden’in bir gün önce Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yaptığı sürpriz ziyarete bir tepkiydi. Biden, Zelenskiy ile yaptığı görüşmede ABD’nin desteğinin süreceği sözünü verdi. Biden görüşme sonrasında da “Burada sadece Ukrayna’nın özgürlüğü değil, demokrasinin özgürlüğü söz konusu” dedi. Kiev’in ardından Polonya’nın başkenti Varşova’yı ziyaret eden Biden, burada da “Ukrayna asla Rusya için bir zafer olmayacak, asla” sözlerine vurgu yaptı. Ancak ABD Kongresi’nde hem Cumhuriyetçilerde hem de Amerikan halkı arasında Ukrayna’ya sürekli desteklemeye hazır olanların sayısı azalıyor.
Yeni bir dünya savaşı endişesi
Ukrayna ile Rusya arasında barış müzakerelerine başlanması için Almanya’da da baskı artıyor. Alman kamu yayıncılık kuruluşu ARD‘nin 9 Şubat’ta yaptırdığı “Deutschlandtrend” anketine katılanların yüzde 58’i savaşın sona erdirilmesi için diplomatik çabaların yeterli olmadığı görüşünü dile getirirdi. Bugüne kadar bu oran hiç bu kadar yüksek çıkmamıştı.
Sol Partili politikacı Sahra Wagenknecht ve Almanya’nın ünlü kadın hakları savunucusu Alice Schwarzer, ortaklaşa kaleme aldıkları dilekçede barış görüşmelerine derhal başlanmasını ve Ukrayna’ya silah sevkiyatının durdurulmasını talep etti. Yeni bir dünya savaşı konusunda uyarıda bulunan Wagenknecht ve Schwarzer, “Batı’nın desteklediği Ukrayna bazı çatışmaları kazanabilir ama dünyanın en büyük nükleer gücüne karşı savaşı kazanamaz” iddiasını dile getirdiler. Çok sayıda sanatçı, teolog ve siyasetçi dilekçeye imzasını attı.
Ukrayna’nın Berlin Büyükelçisi Oleksiy Makeyev, haber portalı t-online‘a verdiği röportajda, üçüncü bir dünya savaşı çıkmasından Batı’nın kaygı duymasını anlayamadığını söyledi. Makeyev, “Ukrayna zaten üçüncü dünya savaşını yaşıyor. Rusya bize karşı imha savaşı yürütüyor” şeklinde konuştu.
Ukrayna işgal altındaki topraklarını yeniden almak istiyor
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, sonbaharda DW‘ye verdiği röportajda tek taraflı barış girişimlerini reddettiğine işaret ederek, “Ukrayna savaşmaya son verirse, bağımsız bir devlet olarak var olamaz” demişti. Stoltenberg, bu nedenle de Ukrayna’nın savaşı kazanmak zorunda olduğuna vurgu yapmıştı.
Ukrayna’nın bağımsız ve özgür bir ülke olmayı sürdürebilmesi için Batılı ülkeler silah yardımını neredeyse her geçen gün artırıyor. Bu yılın başında Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD ve diğer NATO ülkelerinin de muharebe tankları gönderilmesine yeşil ışık yakması üzerine uzun süren tereddüdün ardından Ukrayna’ya muharebe tanklarının sevkiyatına onay verdi.
Hükümetin bu kararına destek veren eski albay, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili siyasetçi Roderich Kiesewetter, özellikle Alman yapımı Leopard 2 tipi tankların “Ukraynalıların savaş alanındaki dezavantajlarını gidermeye katkı sağlayabileceği” değerlendirmesinde bulundu. Kiesewetter DW‘ye yaptığı açıklamada, “Ukraynalıların savaş alanında bir dönüm noktası yaşaması, tank sevkiyatının sayısına, süresine ve sürekliliğine bağlı” şeklinde konuştu.
Ukrayna’nın tek umudu bu tanklarla Rus saldırılarını püskürtmek değil. Güvenlik uzmanı Nico Lange, bu şekilde “Ukrayna’nın tüm bölgeyi geri alması ve bu şekilde barışın yeniden sağlanmasının gerçekçi” olduğu görüşünde. DW’ye konuşan Lange, “Askeri durumun Ukrayna’nın lehine olduğunu ve bu saldırı savaşından hiçbir kazanç sağlayamayacağını anladığı zaman Putin’in müzakereye hazır olacağını düşünüyorum” diyor.
İki askeri senaryo
Alman ordusunda görev yapmış eski general Helmut Ganser ise bu görüşü paylaşmıyor. Uluslararası politika dergisi Journal für Internationale Politik und Gesellschaft için Şubat başında yazdığı makalede Ganser iki askeri senaryo ortaya koydu. Ukrayna’nın Batı’dan aldığı tanklarla Azak Denizi yönünde taarruza geçmesini öngören bu senaryonun karamsar versiyonunda Ukrayna, yoğun Rus savunması karşında ilerleme sağlayamıyor, sıkışıp kalıyor.
Ganser’e göre iyimser versiyon ise çok daha tehlikeli. Zırhlı birlikler Azak Denizi’ne, Kırım’ın karşısına kadar ilerliyor. Bu durumda Putin’in savaşı “Batılı destekçi ülkelerin topraklarını içerecek şekilde yayacağı” tahminini dile getiren Ganser, Avrupa’nın tamamı için yavaşça, istemeden büyük bir felakete sürüklenme tehlikesinin arttığı uyarısında bulunuyor.
Buna karşın güvenlik uzmanı Nico Lange, Rusya’nın nükleer silah tehditlerini “Psikolojik savaş yürütmenin bir aracı olarak” değerlendiriyor. Kırım’ın geri alınmasını “askeri olarak düşünülebilir” olarak gören Lange, bunun barış için de gerekli olduğu görüşünde. Kırım’ı kaybetmenin Putin için itibar kaybı olacağını belirten Lange, Kırım üzerinde askeri baskıyı artırmanın Rusya’yı müzakere masasına oturmaya ikna etmenin bir yolu olduğunu ifade ediyor.
Kırmızı çizgi nerede?
Askeri baskı Rusya’yı müzakere masasına ikna etmeyi mi sağlar yoksa nükleer silahlarla yeni bir dünya savaşı yaşanması tehlikesini mi artırır sorularına verilen yanıtlar farklılık gösteriyor. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Olaf Scholz, Almanya’nın kesinlikle savaşa taraf olmaması gerektiğini vurguluyor. Scholz bu nedenle de muharebe tanklarının gönderilmesine onay vermekte uzun süre tereddüt etti, savaş uçakları sevkiyatı ihtimalini ise düşünmek bile istemiyor. ABD Başkanı Joe Biden da, Zelenskiy’e savaş uçağı sözü vermedi.
CDU’lu politikacı Kiesewetter ise Ukrayna’ya gönderilecek silahlar konusunda “prensipte kırmızı çizginin” olmaması gerektiği görüşünde. Kiesewetter, uluslararası hukuk uyarınca asker gönderildiği zaman savaşın tarafı olunduğuna dikkat çekerek, bunun ihtimal dışı olduğunu vurguladı.
Ukrayna’nın talepleri
Ukrayna’yı destekleyen ülkelerde artık birçok kişi, Ukrayna’nın toprak veya siyasi açıdan bazı tavizleri vermesi ile barışın mümkün olabileceğini düşünüyor. Ancak Ukraynalılar arasında bu görüş kabul görmüyor. DW Ukrayna Servisi’nden Roman Goncharenko şöyle anlatıyor: “İşgalin ilk haftalarında Kiev, NATO üyeliği yerine tarafsızlık gibi tavizler vermeye hazırdı. Ancak Rus ordusunun gaddarlığı ve diğer bölgelerin de ilhak edilmesi uzlaşmayı neredeyse imkansız kıldı. Münih Güvenlik Konferansı’nın yaptırdığı bir ankete göre, Ukraynalıların yüzde 93’ü Rusya’nın Kırım dahil bütün bölgelerden geri çekilmesini ateşkesin ön koşulu olarak görüyor.”
Halle Üniversitesi’nden siyaset bilimci Johannes Varwick ise bunun gerçekçi olmadığı görüşünde. Sonunda ne Batı’nın ne de Rusya’nın nüfuz alanına girmeyen tarafsız bir Ukrayna’nın oluşacağını söyleyen Varwick, Batı’nın müzakere için girişimlerini artırması gerektiğini belirtiyor. DW‘ye konuşan Varwick, “Eğer uzun veya çatışmaların şiddetlendiği bir savaşın sonunda da aynı sonuca ulaşılacaksa ve bu sonuç bugün mümkünse, on binlerce ölü ve travma yaşayan insanla savaşı devam ettirmenin anlamı yok” değerlendirmesini yapıyor.
Hangi barış sinyalleri gerçekçi?
Rusya’nın Berlin Büyükelçiliği 14 Şubat’ta sosyal medya hesabından “Her türlü savaş eylemi müzakere ile sonuçlanır, buna biz de hazırız. Ama sadece ön koşulsuz, mevcut gerçeklere dayanan ve bizim tarafımızdan daha önce açıklanan hedefler temelinde müzakereler olabilir” paylaşımında bulundu.
Ancak bu açıklama, Rusya’nın uzlaşmaya hazır olduğunu göstermiyor. “Mevcut gerçekler” ifadesi Rusya’nın ülkenin yaklaşık beşte birini işgal etmiş olmasına, “hedefler” ise Ukrayna devletinin tamamen ortadan kalmasına işaret ediyor.
Münih Güvenlik Konferansı’nda Çin, Ukrayna savaşının sonlandırılması için bir barış planı hazırladığını duyurdu. Ancak ayrıntılar henüz belli değil. Batılı hükümetler ise Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını Çin’in hiç kınamaması nedeniyle bu barış planına şüpheyle yaklaşıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin’in Rusya’ya silah göndermesinden duyduğunu endişeyi dile getirirken, Pekin ise bu yönde planları olduğu iddialarını reddetti.
Askeri zafer veya uzlaşma yoluyla barış
Amerikalı yazar Jeffrey Sachs, Ocak ayında İngiliz Economist dergisi için kaleme aldığı makalede, inandırıcılığı olan bir barış için “her iki tarafın da güvenlik kaygılarının dikkate alınması” gerektiğini yazdı. Sachs, Ukrayna’nın egemenliği ve güvenliğinin garanti altına alınması ama aynı zamanda NATO’nun da doğuya doğru genişlemeyeceği sözünü vermesi gerektiğini vurguluyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Rusya’yı kınamayı reddeden Çin, Hindistan, Brezilya veya Güney Afrika gibi ülkelerin barış için girişimde bulanabileceğini kaydeden Sachs, “Bu ülkeler ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan nefret ediyor” diyor ve ekliyor: “Ne Rusya’nın Ukrayna’yı almasını ne de NATO’nun doğuya doğru genişlemesini istiyorlar.”
CDU’lu siyasetçi Roderich Kiesewetter ise Moskova’ya taviz verilmemesi konusunda uyarıda bulundu: “Rusya’ya biraz toprak verilerek, Rusların yok etme açlığının giderileceğine inanmak yanlış bir kanı olur. Tam aksine Rusya’nın biraz toprak kazanması, nükleer şantaj ve tehditler altında gelecekte askeri olarak sınırlarını yeniden belirlemek isteyen otokratik ülkeler için bir örnek olacaktır.” Kiesewetter, özellikle Tayvan’ın egemenliği konusunda Çin’e dikkat edilmesi gerektiğine işaret etti.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı bir yılı geride bırakırken barışın sağlanması için iki farklı görüş dikkati çekiyor: Rusya’ya karşı askeri bir zafer mi barış için çözüm olur veya Ukrayna ve Batı’da Kiev’i destekleyen ülkeler taviz mi vermeli? Bir yılın sonunda, savaş gibi bu soruların yanıtı da belirsizliğini koruyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE