Geçen Pazartesi günü şafak söktüğünde başlayan Ramazan ayı bu yıl Gazzeliler için acımasız bir ironi gibi. Oruç tutulan kutsal ay, bölgede zaten açlık çekilen bir dönemde geldi.
Gazzeliler 5 aydır savaşa katlanıyor. Savaştan önce de bölge halkının tamamına yakını, hayatta kalabilmek için gıda yardımlarına bağımlıydı.
Gazze kentindeki El Şifa Hastanesi’nin Acil Servis Başhekim Yardımcısı Dr. Amjad Eleiwa, “Burada halk zaten aylardır oruç tutuyordu. Hayatta kalmak için şehri didik didik ediyorlar ama hiçbir şey bulamıyorlar” diyor.
İsrail’in Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısına misilleme olarak başlattığı bombardıman ve kara harekatı, bölge genelindeki gıda altyapısını ve tarım arazilerini yok etti.
Yardım kuruluşları, İsrail’in yardım konvoylarına uyguladığı ek güvenlik kontrolleri nedeniyle sıkışmalar oluştuğunu ve yardımın halka ulaştırılamadığını söylüyor.
Açlık ilan edilmesinden sorumlu küresel kuruluş Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) Pazartesi günü, 1,1 milyon kişinin yani Gazze’deki nüfusun neredeyse yarısının şimdiden açlık çektiğini ve geriye kalanların da Temmuz itibarıyla açlık çekmeye başlayabileceğini açıkladı.
Gıda krizi Gazze’nin kuzeyinde daha ciddi. Daha önceki Ramazan aylarının aksine, bölge sakinleri ne sahur yapabiliyor, ne de iftar açarak açlıklarını giderebiliyor.
Sokak süslemeleri, davulcular, yiyeceklerle dolu tezgahların yerini yıkım, ölüm ve yemek bulabilmek için her gün verilen bir mücadele aldı. Elde kalan çok az un ya da buğdayın fiyatı beş kat yükseldi.
Gazze kentinde geniş ailesininkiler de dahil 10 çocuğa bakan 57 yaşındaki Nadia Ebu Nahel, “Geçen Ramazan’ı hatırlıyorum. İyi yiyecekler, meyve suları, hurmalar, isteyebileceğiniz her şey vardı” diyor ve ekliyor:
“Bu yılla kıyaslanınca, cennet ve cehennem gibi. Çocuklar şimdi bir somun ekmeğe hasret. Rüyaları bir yemek. Kemikleri yumuşadı. Başları dönüyor ve yürümekte zorlanıyorlar. Çok zayıfladılar.”
Hayır kurumu Care’e göre Gazze’de son haftalarda 23’ü çocuk en az 27 kişi yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle öldü. Kuzeydeki bazı hastanelerde çalışan doktorlara göre gerçek sayı daha da büyük.
El Şifa Hastanesi’nde Dr. Eleiwa’nın yetersiz beslenme tedavisi uyguladıkları içinden ölenler arasında 10-12 yaşında bir erkek çocuğu, annesi öldürülen ve hiçbir yerde mama olmadığı için sütsüz kalıp beslenemeyen dört aylık bir erkek bebek ve epilepsi hastası 18 yaşındaki bir kız vardı.
Dr. Eleiwa, “Zaten çok hastaydı. İlaçlarından hiçbiri bulunamıyordu ve ailesinin de yiyeceği yoktu. Sonunda vücudu sadece kemik ve deriye dönüştü” diyor.
Doktorun hastaları arasındaki 16 yaşındaki Refiq Dughmoush yatağından kalkamıyor.
Refiq’in kemikleri sayılıyor ve bir bacağının dizden aşağısı kesildi. Gövdesinde bir kolostomi torbası var.
Kelimeleri arasında nefes alabilmek için yavaş yavaş konuşan Refiq, “Böylece kaldım. Çok halsizim ve bir taraftan diğerine dönemiyorum. Amcam döndürüyor beni” diyor.
Refiq ve 15 yaşındaki kız kardeşi Rafif, İsrail’in bir hava saldırısında evleri vurulduğunda ağır yaralandı. Amcası Mahmud, ailenin 11 üyesinin öldürüldüğünü söyledi. Ölenler arasında anneleri, dört kardeşleri ve yeğenleri de var.
Refiq yaralandığı saldırıdan önce de yetersiz beslendiğini anlatıyor:
“Yiyecek bir tane bile meyve bulamadık, elma, guava, marketlerde et ya da herhangi bir yiyecek yoktu, olanlar da çok pahalıydı.”
Saldırıda bacağı parçalanan ve ameliyatla edilen Rafeef de hastane çalışanlarından ağabeyi için meyve ve sebze istediğini ama hiç veremediklerini söylüyor.
Rafeef Ramazan’ın daha önce neşeli geçtiğini ve “şimdikine kıyasla cennet” olduğunu anlatıyor:
“Gerçekten çok güzeldi. Ama o günler bir daha asla geri gelmeyecek. Hayatımızdaki en iyi insanlar artık yok.”
El Şifa Hastanesi’ndeki doktorlar, yetersiz beslenme tedavisi gereken birçok çocuğu daha iyi pediyatrik servisleri olduğu için daha kuzeydeki Kemal Adwan Hastanesine sevk ettiklerini anlatıyor. Ancak orada da çok sayıda çocuk hayatını kaybetti.
Kemal Adwan’ın çocuk hastalıkları kliniği şefi Dr. Hüsam Ebu Safiya, son bir ayda 21 çocuğun yetersiz beslenme ve susuzluktan öldüğünü, 10 çocuğun durumunun da ağır olduğunu belirtti.
“Bu çocukları kurtaramadığım için çaresiz hissediyorum. Zor ve utanç verici bir duygu. Aynı şeyleri kendilerine yeterli yiyecek bulamayan ve bazı günler hiçbir şey yiyemeyen personelim için de hissediyorum.”
Ebu Safiya, İsrail’in açlığı savaşta bir silah olarak kullandığını söylüyor:
“Çocukları bilerek yiyeceksiz bırakmak, onları açlıkla öldürmek. Dünyada işgalcilerin bunu yapmasına izin veren herhangi bir yasa yok.”
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell de İsrail’i Gazzelileri kasten aç bırakmakla suçladı.
Borrell, “Gazze’de artık açlığın eşiğinde değiliz. Açlığın içindeyiz. Bu kabul edilemez. Açlık bir savaş silahı olarak kullanılıyor. İsrail açlığı provoke ediyor” dedi.
İsrail ise Gazzelileri kasten aç bıraktığı suçlamasını reddediyor; yaşananlardan lojistik sorunlar yarattığını söylediği Birleşmiş Milletler’i ve gıda yardımlarına el koymakla suçladığı Hamas’ı sorumlu tutuyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da geçen hafta Gazzelilerin açlık çektiğini reddetti, “Bizim elimizdeki bilgi bu değil ve yakından izliyoruz” dedi.
Ancak Gazzeliler açlık çekiyor. Dünya Gıda Programı’nın Orta Doğu Programı Sözcüsü Abeer Etefa, “Görünen köy kılavuz istemiyor. 1,1 milyon kişi IPC aşama 5’te. Bu feci açlık hali. İki yaşından küçük çocukların üçte biri akut yetersiz beslenmeyle karşı karşıya. Yani ölüm riskleri var” dedi.
Geçen Cuma günü yardım kuruluşu World Central Kitchen’ın yolladığı 200 ton gıda, kurumun İsrail saldırılarında yıkılan binaların molozlarından inşa ettiği bir iskeleyle ulaştırıldı. Yardımın Gazze’nin kuzeyi ve orta kesimlerindeki büyük gıda sıkıntısını biraz hafifletmesi ve Ramazan ayının geri kalanında bir parça rahatlama sağlaması umuluyor.
Ancak bu insani yardım girişimleri İsrail’e, Gazze’nin sivil nüfusuna karşı insani sorumluluklarını terk etme ve boşluğu yardım kuruluşları ve diğer ülkelerin doldurmasını bekleme suçlamasını beraberinde getirdi.
BM yardım kuruluşu UNRWA’nın sözcüsü Juliette Touma, “İsrail, işgalci güç olarak nüfusun ihtiyaçlarını gidermek ya da insani yardımın ulaştırılmasını kolaylaştırmak zorunda ve bunu yapmıyorlar. Yeterince yapmıyorlar” dedi.
Cuma günü World Central Kitchen mavnası Gazze kıyılarına ulaşırken, altı çocuk babası Halid Naji, Gazze’nin orta kesimlerindeki Deir el-Balah’ta bulunan evlerinin yıkıntısında, eşinin akşam yemeğini hazırlamasına yardım ediyordu.
Naji, “Bu yardıma ihtiyacım var. Hep insani yardımdan söz ediyorlar ama bir şey almıyoruz” diyor.
Gazze’deki birçok kişi gibi Naji ve ailesi oruçlarını tutuyor.
“Allah rızası için oruç tutuyoruz ama bu yıl keyfini yaşayamıyoruz” diyor Naji ve ekliyor:
“Ne sahurda ne de iftarda. Geleneklerimizi de yaşayamıyoruz. Çocuklarımızı giydirip, namaza götüremiyoruz. Onlara inancımızı anlatamıyoruz. Çocuklarınıza yiyecek az bir şeyler verip, başınızın üzerine bomba düşmemesini umuyorsunuz.”
Gün batımında, Naji betonun üzerine bir battaniye serdi ve ailesiyle enkazın üzerinde oturdu. İftar için bir miktar yemek bulabilmişler. Daha önceyse, bazı günlerde hiç bulamamışlar.
Naji “Gazze Şeridi’ndeki bizim için durum şöyle; ölmüşlere özeniyoruz” diyor.
“Bu yıl Ramazan yaşamıyoruz. Bu yıl adını değiştirmemiz lazım. Ölüm ayındayız.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE