Lübnan-İsrail sınırında Hizbullah ile İsrail arasındaki karşılıklı saldırılara rağmen gözlemciler her iki tarafın da tansiyonu tırmandırmak istemediği görüşünde. Ancak Gazze’ye uygulanan abluka durumu değiştirebilir.
AB ve ABD’nin terör örgütleri listesindeki radikal İslamcı Hamas’ın İsrail’e saldırıları sonrasında Lübnan’ın güneyinden İsrail’e füze saldırıları düzenlenmesi ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) karşılık vermesi bölgede endişeleri arttırdı. Hamas gibi İran tarafından desteklenen Hizbullah, İsrail ve Hamas arasındaki gelişmeleri yakından takip ediyor.
Hizbullah milisleri, Hamas’ın saldırılarından bir gün sonra Lübnan’a ait olan, ancak İsrail işgali altındaki Kefr Şuba bölgesindeki İsrail hedeflerini vurmuştu.
Peki İsrail ve Hizbullah arasındaki gerginlik daha da tırmanabilir mi?
Sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’nun Lübnan proje Direktörü Heiko Wimmen, “İsrail tarafından kırmızı çizgileri aşan bir saldırı olmadığı sürece bu çatışmaya doğrudan dahil olmakla ilgilenmiyorlar” diyor. Wimmen, böyle bir kırmızı çizginin de çok sayıda Gazzeli’nin Mısır’a gitmeye zorlanması ya da Hamas’ın tamamen yok edilmesi olabileceğine dikkat çekiyor.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin Lübnan uzmanı Kelly Petillo ise Hizbullah için kırmızı çizginin “Gazze’deki (İsrail) şiddetinin düzeyinin, onların yoğun tanımı ne olursa olsun, çok yoğun hâle gelmesi olabilir” diyor.
Hizbullah’ın geçen Salı günü İsrail’e füze atmasını, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin topçu ateşiyle karşılık vermesini ve İsrail-Suriye sınırında yükselen tansiyonu değerlendiren Petillo şöyle devam ediyor:
“Ancak şu ana kadar hâlâ kontrollü bir çatışmanın sınırları içinde olduğumuzu ve kırmızı çizgilerin ihlal edilmediğini düşünüyorum.”
Ortadoğu’da artan tansiyon
Bölgede Hizbullah’la gerilimin tırmanması halinde, Hizbullah’ın müttefikleri İran, Rusya ve Suriye’nin de harekete geçmesinden kaygı duyuluyor. Bu durum tüm bölgeyi çatışmaya sürükleyebilir. ABD ise müttefiki İsrail’e destek vermek amacıyla bölgeye savaş gemileri göndermişti.
Wimmen bu nedenle “Eğer küçük kardeş Hamas böyle bir saldırı gerçekleştirebiliyorsa, İsrailliler büyük kardeş Hizbullah’ın neler yapabileceğini düşünmek zorunda kalabilirler” yorumunu yapıyor.
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e 5 bin kadar füze attığını hatırlatan Wimmen, Hizbullah’ın beş yıl önce en az 150 bin füzelik bir stoğa sahip olduğuna dikkat çekerek “Şimdi kaç tane olduğunu kim bilebilir?” diyor.
Hizbullah’ın sahip olduğu hassas güdümlü füzelerinin sayısı bilinmiyor. Bu füzeler hedeflerine ulaşmalarına kısa bir süre kala yörüngelerini değiştirebiliyor.
Gerilim tırmanabilir
ABD’deki George Washington Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü olan ve halen Almanya’daki Hamburg İleri Araştırmalar Enstitüsü’nde görev yapan Nathan Brown ise gerilimin tırmanma olasılığı bulunduğunu söylüyor.
“İsrail düşmanlık başlatmayacaktır, ancak Hizbullah bunu yaparsa İsrail caydırıcılığın gerekli olduğuna inanarak çok güçlü bir şekilde karşılık verebilir, bu nedenle tırmanma olasılığı var” diyen Brown, sözlerini “Ancak uzun vadede bir tehlike daha var. Eğer İsrail Hizbullah, Hamas ve İran’ı tek bir stratejik tehdit olarak görmeye başlarsa, gerginliğin tırmanma ihtimali de artar” diyor.
Bu arada İran destekli gruplar ve milisler tam da böyle bir algı değişikliğine hazırlanıyor.
Beyrut merkezli araştırma enstitüsü Malcolm H. Kerr Carnegie Ortadoğu Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan Mohanad Hage Ali de İran’ın sponsorluğu ve desteğiyle Hizbullah, Hamas, İslami Cihad ve diğer grupların birkaç yıl önce Birleşik Cepheler Doktrini’ni oluşturduğunu hatırlatıyor.
“Amaç İsrail’e karşı caydırıcı bir doktrin oluşturmaktı” diyen Ali, “Taraflardan biri varoluşsal tehdit altında olduğunda diğerlerinin de buna katılması öngörülüyor” diyor.
George Washington Üniversitesi’nden Brown. bu senaryonun şimdilik spekülatif olduğu görüşünde. Brown, “Hamas’ın eylemleri taktiksel anlamda çok cesur ve şaşırtıcı derecede başarılıydı, ancak şu ana kadar Gazze dışındaki yankıları duygusal ya da sembolik düzeyde kaldı” şeklinde konuşuyor.
“Çatışmalar henüz yayılmadı” diyen Brown, Hamas ve Hizbullah’ın birbirlerini müttefik olarak gördüklerini ancak her birinin kendi hesabını yaptığına da işaret ediyor.
Lübnan’ın güneyinde yaşayanlar ise karşılıklı füze saldırıları sonrasında bölgeyi terk etmeye başlamıştı. Şimdi İsrail de Lübnan sınırındaki yerleşim birimlerini boşaltmaya başladı.
Lübnan ekonomisi zorda
Lübnan ekonomisi yüzde 250 seviyesindeki enflasyon ve görevde bulunan geçiş hükümeti gibi nedenlerle krizde bulunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) verilerine göre Lübnan nüfusunun yüzde 80’e yakını yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Hizbullah’ın askeri kanadı Avrupa Birliği, Fransa ve Kosova tarafından terör örgütü olarak tanınırken, siyasi kanadı da dahil örgütün tamamı ABD, Almanya, İsrail ve diğer bazı ülkelerce terör örgütü olarak kabul ediliyor.
Hizbullah, Lübnan siyasi ve toplumsal hayatıyla iç içe geçmiş durumda. Geçen yıl yapılan seçimlerde hükümete giremeyen Hizbullah, Lübnan parlamentosundaki sandalyelerin yüzde 12’sini elinde tutuyor ve iktidar partisi ile yakın ilişkilere sahip. Hizbullah hastaneleri finanse ediyor ve ABD dolarına erişimi sağlayan kendi bankaları mevcut.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE