Hatice’nin bebeğinin henüz bir adı yok ama ilk evi yol kenarındaki bir çadır.
Cuma gecesi Fas’ı vuran yıkıcı depremden sadece dakikalar önce dünyaya geldi.
Anne ve kız bebeği depremden yara almadan kurtulsa da, Marakeş’te yattıkları hastaneden tahliye edildiler. Hızlı bir kontroldün ardından, doğumdan sadece üç saat sonra gitmeleri istendi.
Hatice “Artçı sarsıntı korkusundan, bize gitmemiz gerektiğini söylediler” diyor.
Hatice ve eşi, Cumartesi sabahı erken saatlerde, Marakeş’e 65 kilometre uzaklıkta, Atlas Dağları’nda bulunan Taddart’taki evlerine bir taksiyle gitmek istediler.
Ancak çıktıklarında, yolların heyelan nedeniyle ulaşıma kapalı olduğunu gördüler. Bu nedenle, Asni köyüne dek gidebildiler.
Aile, o zamandan bu yana yolun kenarındaki bir çadırda kalıyor.
Hatice, bir parça brandanın altında güneşten korunmaya çalışırken, bebeğini kucağında tutuyor ve “Yetkililerden herhangi bir yardım almadım” diyor.
“Başımızın üzerinde bir şeyler olsun diye bu köydekilerden battaniye istedik.”
Derme çatma bir çadır yapmayı başarabilmişler. Hatice, bebeğinin üzerindekilerden başka giysisi olmadığını söylüyor ve “Sadece Allahımız var.” diye de ekliyor.
Memleketlerinden arkadaşları, aileye evlerinin ağır hasar aldığını söylemiş ve ne zaman kalmaya müsait bir yer bulabileceklerine dair hiçbir fikirleri yok.
Büyüyen öfke
Hatice’nin çadırından çok da uzak olmayan bir noktada, Marakeş’in güneyindeki, kırsal, dağlık alanda bulunan kasaba ve köylere çok az yardım gitmesine yönelik büyüyen öfkenin işaretleri var.
Asni, Marakeş’e sadece 50 kilometre uzaklıkta. Halk acil yardım dağıtılması gerektiğini söylüyor.
Bir grup insan, Faslı bir gazetecinin etrafını sarıp öfkelerini anlatıyorlar.
Kalabalıktaki, adını vermeyen bir adam “Yiyeceğimiz yok. Ekmeğimiz yok, sebzemiz yok. Hiçbir şeyimiz yok” diyor.
“Bize kimse ulaşmadı, hiçbir şeyimiz yok. Sadece Allahımız ve Kralımız var.”
Depremden bu yana, dört çocuğuyla birlikte, köyün ana yolunun kenarında kalıyor. Evi hala ayakta ama duvarlardaki çatlaklar öyle büyük ki, çöker diye girmeye korkuyorlar.
Eve girip, birkaç battaniye almayı başarmışlar. Şimdi bunların üzerinde yatıyorlar.
Bir kamyon yoldan geçerken, bazıları durdurmaya çalıştı. Çaresizce yardım taşıyor olmasını umuyorlardı. Ama kamyon yoluna devam etti.
Kalabalığın ortasındaki gazeteci polis tarafından uzaklaştırıldı. Öfkelerini anlatmak isteyen insanlar hala onu takip etmeye çalışıyorlardı.
Çadırlar
Bazıları, yetkililerden çadır aldıklarını söylüyorlar, ancak ihtiyaç duyan herkese yeterli olmaktan uzak.
Hemen yakındaki Mbarka da çadırda yaşıyor.
Artık yaşayamadığı evini göstermek için bizi yan sokağa götürüyor.
Mbarka, “Evi yeniden inşa edecek imkanım yok. Ne olacak bilmiyorum” diyor.
“Şu anda bize yardım eden sadece çevre halkı.”
İki kızı, damadı ve üç torunuyla yaşıyor.
Ev sallanmaya başlayınca, dışarı koştuklarını ve temellerinden çatlayan ve tepeden onlara doğru yuvarlanmaya başlayan daha büyük bir evin altında kalmaktan son anda kurtulduklarını anlatıyorlar.
Damat Abdülhadi “Hükümetin yardımcı olacağını düşünüyoruz” diyor.
“Ama bu bölgede 120 köy var.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE