- Carlos Serrano
- BBC Dünya Servisi
Hiç bu kadar çok gülümseyen Londralıyı bir arada görmemiştim.
Manzaram dünyanın en ünlü sokak sanatçılarından Banksy’nin yaşadığım binaya yapışık duvara son eserini yerleştirmesiyle bir anda değişti.
Duvar resminin ortaya çıktığı Pazar gününden bu yana insanlar penceremin etrafında toplanıyor, gülümsüyor ve “Bahçeye girip bir fotoğraf çekebilir miyim?” der gibi bana bakıyorlar.
Ben de eserleri milyonlarca dolara satılan Banksy’nin duvar resmi benimmiş gibi onlara “Evet” diyorum; “İstediğiniz gibi fotoğraf çekebilirsiniz”
Londra sakinlerini ciddi yüz ifadeleriyle sosyal hayatta görmeye alışmış olan ben, birdenbire soru yağmuruna tutan yabancı kişilerle sohbet eder buluyorum kendimi.
“Banksy’yi duvar resmini yaparken gördün mü? Artık bir Banksy’nizin olması nasıl bir duygu? Duvar resminin anlamı nedir? Burada sizi rahatsız mı ediyoruz? Duvar resmi kiranızı artırıyor mu?”
Bazıları ise daha cesur ve doğrudan konuya giriyor:
“Yoksa Banksy sen misin?”
Bu soruyu “Evet” diye yanıtlamıyorum elbette ama olmadığımı da söylemiyorum.
Bahçeme girmesine izin verdiklerimden bazıları da nezaket ve ne yapacağını bilememekle karışık bir ruh haliyle, çocukları aracılığıyla bana 5 sterlin bahşiş vermek istiyor.
Bir an kiramın bu duvar resmi nedeniyle uçabileceğini düşünsem de sonra vicdanım devreye giriyor ve uzatılan parayı reddediyorum. Çocuklara dairemin yanındaki dükkandan kendilerine şeker almalarını söylüyorum.
Para konusunda burnu benden daha iyi koku alan biri, daireyi Airbnb’ye koymamı öneriyor:
“Orijinal bir Banksy ile dekore edilmiş güzel daire” diye reklam verebileceğimi öneriyor.
Kiraz ağacından düşen elmalar
Hayır, Banksy’yi resmi yaparken görmedim. Duvar resmini çizdiğinde evde değildim.
Her şey Pazar sabahı erken saatlerde olmuş gibi görünüyor. Bu yüzden de tesellim şu ki, evde olsaydım bile o saatte olan bitenin farkında varmayacaktım.
Öğleden sonra eve geldiğimde ise fotoğraf ve video çeken, eser hakkında konuşan insanlarla karşılaştım.
Onlardan biri, duvar resmindeki yeşil rengi ile 17 Mart’daki Aziz Patrick Günü’nün sembol rengi olan yeşil arasında bağlantı kuruyordu.
Bir diğer bağlantı da, duvar resminin ve evimin bulunduğu Londra’nın kuzeyindeki Islington’ın sosyal konut tabelalarında yeşil renk kullanıldığı söylenerek kuruldu.
Banksy Pazartesi günü Instagram hesabında duvar resmini sahiplenen şekilde bir paylaşım yaptı.
Görünen o ki Banksy, her kimse, çatlaklarla dolu beyaz duvara boyayı püskürtmek için yangın söndürücü kullanmıştı.
Yaprakları tamamen dökük kiraz ağacı ölü gibi görünüyordu. Bu yüzden Banksy’nin yaprakları boyayla canlandırdığı söylendi.
Peki resme karşıdan bakıldığında sol alt köşede duran kızın (ya da erkek) elinde tuttuğu hortumla ne mesaj veriliyordu? Bu bir çevre mesajı mıydı?
Duvarıma yapılan sanat eseri halen gelişmeyi sürdürüyor. Bazıları sanki dallardan düşmüş gibi elmalar da bıraktı. Bir anlamda Banksy elma yetiştiren tek kiraz ağacını yaratmış oldu.
Çarşamba gününe gelindiğinde, duvar resminin üzerine beyaz boya serpilmiş olduğunu fark ettim. Peki bu vandalizm olarak tanımlanabilir mi?
15 dakikalık şöhret
Dairem turistik bir cazibe merkezi haline geldi.
Bu satırı yazarken ara veriyorum çünkü, insanlar resminden benim açımdan fotoğrafını çekmem için cep telefonlarını bana veriyorlar.
Bir saatten az bir sürede Japonya ve Almanya medyasının da aralarında olduğu dört yayın organına röportaj veriyorum.
Avustralyalı bir adam bana çektiği polaroid bir fotoğraf karesi hediye ediyor.
TikTok’ta canlı yayın yapan Meksikalı bir gencin takipçileriyle etkileşime giriyorum. Benim gibi Kolombiyalı olan bir kadın, eğer benim yerimde olsa çoktan fast food ve bira satmaya başlamış olacağını söylüyor.
Londra’da yalnızca sekiz saat kalacak olan Norveçli bir kadın, bu süreyi mahalleme gelip resmi görmeye ayırdığını söylüyor.
Sanat nedir?
Altı aydır bu dairede yaşıyorum, ancak komşumla ilk kez dün konuştum. Etrafta bu kadar çok insan varken mahremiyetinin endişesine kapılmış bir Somalili o.
Tüm bunlar bir duvar resmi sayesinde oldu.
Son zamanlarda hayatım böyle geçiyor. Çeşitli ülkelerden insanlarla tanışıyor, sanki bir şey başarmış gibi tebrikleri kabul ediyor, halkımı bir güzellik kraliçesi gibi selamlıyor ve duvar resmiyle ilgili görüşlerimi sunuyorum.
“Uzman değilim ama bence…” diye başlayan cümleler kuruyorum.
Şimdilik bu ilgiden rahatsız değilim. Ama hafta sonu bir otobüs dolusu turist, Big Ben ile Buckingham Sarayı’nı ziyaret ettikten sonra benim sokağıma gelmeye karar verirse bu fikrim değişebilir.
Bu duvar resmi kış sonlanırken, şehir renklenmeye başladığında ve herkes daha iyi bir ruh halindeyken ortaya çıktı.
Bu olay benim için baharı başlatmanın harika bir yolu oldu.
Esrarengiz bir deha sanatçı, ölmekte olan bir ağaç ve kırıklarla dolu bir duvar sayesinde etrafım güzel insanlarla doldu. Bir göçmen olmama rağmen gerçekten bu ağaç topluluğuna ait olduğumu hissettim.
Sanat sanırım bu.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE