Son günlerde Diyarbakır’da Hevsel bahçelerinde kesilen ağaçlar ve tarihi 10 gözlü köprünün iki gözünün doldurularak cafeteryaya dönüştürülmüş olması. Yaşanan çevresel sorunları Diyarbakır’da bulunan Ekoloji Derneği Başkanı Güner Yalnıç’a sorduk.
Son günlerde Diyarbakır’da Hevsel bahçelerinde kesilen ağaçlar ve tarihi 10 gözlü köprünün iki gözünün doldurularak cafeteryaya dönüştürülmüş olması. Yaşanan çevresel sorunları Diyarbakır’da bulunan Ekoloji Derneği Başkanı Güner Yalnıç’a sorduk. Yalnıç, ile ayrıca 16 Nisan’da yapılacak olan referanduma ilişkin Diyarbakır’da bulunan ekolojist veçevrecilerin tutumunun ne olacağını da konuştuk. Kendilerinin bölgede yapılan HES barajlarından, orman yangınlarından, yanlış kentleşme, suyun ticarileştirilmesi, güvenlik barajları, yanlış tarım ve ekonomi politikalarından ayrıca barışçıl olmayan söylemlerinden dolayı referandumda güçlü bir şekilde ‘HAYIR’ diyeceklerini ifade etti.
‘DİYARBAKIR’IN OKSİJEN VE HAVA KORİDORUNU ASKERİ ALAN İLAN EDEREK İMARA AÇTILAR’
2011 yılında Diyarbakır’da düzenlenen Mezopotamya Sosyal Forumu’nda alınan kararla Mezopotamya sınırları içinde kalan yerlerde bir ekoloji hareketinin kurulmasının kararlaştırıldığını ifade eden Yalnıç, Diyarbakır’da yaşanan çevresel sorunlarına ilişkin şunları ifade etti: “Bu bağlamda bizde Diyarbakır’da böylesi bir oluşuma gittik. Mezopotamya Ekoloji Hareketi Türkiye ve bölgenin birçok yerinde 21 ilde meclisleşme çalışmaları yaparak kendini var etmeye çalıştı. Meclis sözcüleri 6 ayda bir değişmek suretiyle çalışıyordu. Mardin, Van, Diyarbakır,Batman, Urfa, Antep’te meclis çalışmaları aktif bir şekilde yürütülüyor. Diğer illerde ise meclis girişimi adı altında çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz. Genel olarak baktığımız zaman bölgedeki tahribatlar her alanda karşımıza çıkıyor. Kentleşme politikalarından, su politikalarından, tarım, ekonomi, orman ve çevre sağlık alanında olmak üzere birçok başlık altında tahribatlar yapılmaktadır. Özellikle Diyarbakır özeline indirgersek şehrin orman yapısının olmamasına bir ormana sahip olmamasına gelecek kadar ormansızlaşan bir kent olması. Özellikle kendin Talaytepe ve Mastfroş tepe arasındaki hava koridoru ve orman alanı olarak belirlenen alanın en son kamu yararı maddesiyle imara açılıp talan edilmesine karşı çıkardığımız seslerden kaynaklı ve bunun akabinde tepki göstermeyelim diye alanı askeri alan olarak ilan edip o alanı o şekilde tahrip ettiler. Diyarbakır’ın oksijen deposu ve hava koridoru olan bu yerde talana uğradı. Ormanlar üzerinden gelirsek iki yıl önce Hevsel’de Dicle üniversitesinin bataklıkları kurutmak adı altında yaptığı ağaç kesimleri vardı. Bir şekilde STK’ların bir araya gelerek duyarlı kesimlerle birlikte bu ağaç kesimlerinin durdurulması yönünde ciddi çabalar sarf ettiler ve ağaç kesimleri durduruldu. Bugün gelinen noktada Çevre Şehircilik Bakanlığının bölgeyi özel alan ilan etmesinden kaynaklı Hevsel’de yine ağaç kesimine tanık oluyoruz. Yine doğal olarak doğalında yetişmiş ağaçlar kesilmekte. “
‘NORMALDE ŞEHİRLERİN BAHÇELERİ OLUR AMA DİYARBAKIR BAHÇENİN ŞEHRİDİR’
Dicle Nehrinin 3 dinde de kutsal nehir olarak geçtiğini belirten ve şehri besleyen Hevsel bahçelerinin talan edilmesine değinen Yalnıç, tarihi Sur ilçesinin de özel savaş politikaları ile yıkıldığını ve ranta açılacağını belirterek şöyle konuştu: “Buradan tutun Basra körfezine kadar 180 den fazla yaşam alanı inşa edilmiş. Bu yaşam alanlarından biri de Diyarbakır. Surlarla çevrilmiş sur içinde 8 bin yıldan fazladır bir yaşam var. İşte görüyorsunuz özel savaş politikalarıyla Sur yerle bir edildi yeniden ranta açılıyor. 8 bin yıl boyunca bu şehri besleyen, bu şehrin hikayelerine şarkılarına konu olan Hevsel bahçeleri bu nedenle Diyarbakır için çok önemlidir. Normalde şehirlerin bahçeleri olur ama Diyarbakır Hevsel için bahçenin şehri olma özelliğine sahiptir. Orman olarak bu kadar yoksul kalmış şehrin elinde kalmış tek yeşil alandır Hevsel talan edilmek isteniyor. Bir şekilde Sur ile birlikte iki yıl önce UNESCO ‘Dünya Kültür Mirası’ listesine girmesine rağmen ilk sahip çıkması gereken Kültür Bakanlığı olmasına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir şekilde kendi yandaşlarına ranta açma çalışmaları yaptı. OHAL’ den kaynaklı biz her hangi bir şekilde bu talana engel olamıyoruz. Biz sadece onların yaptığı talanı kıyımı tahribatları izlemek durumunda kalıyoruz. “
‘DİCLE VADİSİNE YAPILACAK PROJELER BÖLGEDE YAŞAYAN İNSANLARA DANIŞILARAK YAPILSIN’
Dicle Nehri havzasında bulunan kum ocaklarının nehir habitatlarında en büyük tahribatlara yol açtığını belirten Yalnıç, kum ocaklarının Çevresel Etki Değerlendirme ‘ÇED’ yönetmeliğine göre denetlenmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Bu kum ocakları belki de Diyarbakır’a beton yapıların yapılmasına başlandığından beridir var. Tabi kum ocakları ÇED yönetmeliğine göre denetlenmesi gereken yerlerdir. Ama Türkiye’de diğer tüm kurumlar gibi içi boşaltılmış olan bir ÇED politikası var. Böyle olunca da kum ocağı açan kişi tahrip ettiği yeri öyle bırakıp gidiyor. Son yıllarda çok ciddi derecede su kaynakları bakımından sorun yaşanıyor. Ama bölgede su bakımından ve tarım ile ilgili en büyük sorun salma sulama yöntemidir. Bununla birlikte tarımda kullanılan kimyasal gübrelerde var. Salma sulama yöntemiyle bu gübrelerin nehir yatağına karışması söz konusu ve buda nehir havzasında yaşayan tüm canlıların hayatını etkilemektedir. Kum ocakları ruhsatlarını iki yıl öncesine kadar özel idarelerden alıyordu. Son iki yıldır bu yetki yerel yönetimlere devredilmiş durumda. Yerel yönetimler son iki yılda hiçbir şey yapmasa bile en azından ÇED yönetmeliğinin uygulanıp uygulanmadığını kontrol edebilecek güçte ve kapasitedeydi. Ama yerel yönetimlerde hiçbir zaman için Dicle nehrini koruyayım. Dicle vadisinin flora faunası zarar görmesin, habitatı devam etsin diye bir kaygı taşımadı. Umut ediyoruz ki bugünden sonra yerel ya da merkezi yönetimler Dicle vadisi ile ilgili yapacakları herhangi bir planlamada orada yaşayan insanlara yaşam alanları olduğu için onların fikirlerini alarak Dicle nehri veya Hevsel bahçeleri için bir çalışma yapmaları daha doğru olur.”
‘EKOLOJİSTLER OLARAK ÖZELEŞTİRİ VERMEK ZORUNDAYIZ’
Yalnıç, Ekolojistler de bu tahribatlarla ilgili özeleştirisel yaklaşması gerektiğini ifade ederek “Bizde bu noktada halka tam olarak inemedik ve yaşanan tahribatları anlatamadık. Ekoloji bizim içinde yeni bir alandı. Merkezi hükümetin göz boyama siyasetinden vazgeçip birlikte doğayla yaşamın bir formülünü bulması gerekiyor. Çevrecilik adı altında ranta yandaşlarına peşkeş çekmelerinin önünde durmaları gerekiyor. Yerel yönetimlerin gerçekten demokratik yerel yönetimcilik yaparak halka danışması halkın bilgisi dışında yaşam alanlarına müdahale etmemesi gerekiyor. Bölgemizdeki en duyarlı STK Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları Birliği ‘TMMOB’dur. Ama biz TMMOB’un da ekoloji perspektifiyle bir şehrin inşasına imza atmasını bekliyoruz. Böyle olunca merkezi iktidar yerel yönetimler STK’lar özellikle ekolojistlerin bundan sonra olabilecek tahribatların önüne geçmesi ve birlikte barışık yaşayabileceğimiz şiarıyla hareket etmesi gerekiyor“ şeklinde konuştu.
‘BEYAZ YAKALI KÜRTLERİN RANTA BULAŞMAMASI GEREKİR’
Diyarbakır’ın en büyük camisi Karayolları yerleşkesine yapıldığı ve şehir stadının yıkılarak Alışveriş Merkezi yapılmasını eleştirerek bu tarz projelerin beyaz Kürtler eliyle yapıldığını belirten Yalnıç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Karayolları yerleşkesi, şehir stadı ve Kırklardağı gibi yerlerin talana açılması merkezi iktidara yakın duran beyaz Kürtlerin biraz duyarlı olması gerekiyor. Merkezi iktidar Ankara’da oturup Kırklardağı’nın burasını ben imara açayım diyen bir öngörüsü olmuyor. Bizden, bu alanlarda yaşayan biri gidip böyle bir yeri yandaşı olduğu iktidar üzerinden kendine payeliyor. Mesele bu olunca belki Kırklardağı çok gündem oldu bu belki Hevseldeki ilk ciddi tahribattı. Ama ona bakarsanız fabrika köyünün dibine kadar yüzlerce villa yapıldı. Oralarda imara açıldı. Belki DBP döneminde Kırklardağı yapıldı ama bugünde Hevsel talana açıldı yapılaşmaya açıldı. Yüzlerce villa yapıldı hala yüzlercesi de planlanıyor. Söyleyerek eleştirerek tahribatı yaratan kimse karşısında durarak bunu çözebiliriz. Kırklardağı projesi yanlıştı bugün onun etrafında yapılanlarda yanlıştır. Dicle nehrine yapılan dolgular ve ağaçların kesilmesi de yanlış ve bunun karşısında herkes durmalıdır.”
Diyarbakır Ekoloji Derneği Başkanı Güner Yalnıç, son olarak önümüzdeki günlerde geniş katılımlı bir toplantı yaparak şehirde yapılan çevresel tahribatları kamuoyuna duyuracaklarını ve buna karşı bir çalışma takvimi çıkartıp çalışacaklarını ifade etti.