Uzmanlar Manisa’nın Köprübaşı ilçesini işaret ediyor. Çünkü 1970-1980 arasında orada bir uranyum madeni işletildi. Daha sonra tesis işletme sahası, ocaklar, açılan kuyular etrafına tel örgü bile çekilmeden, radyasyon uyarısı asılmadan o haliyle bırakıldı.
Diken’den Ayşegül Kasap’ın haberine göre, REM’in gözleminin ne anlama geldiğini çevre mühendisi Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül ve EGEÇEP yürütme kurulu üyesi ve jeoloji mühendisi Erhan İçöz’e sorduk.
İki isim de 2014’te Köprübaşı’nda radyasyon oranını ölçmüştü. Çıkan sonuçsa dünya genelinde yıllık olması gereken radyasyonun 140 katıydı.
Küçükgül, REM’in 5 bin 500 noktalı ölçümünü şöyle anlattı: “Yüksek ölçüldüğü tarih 26 ve 27 Nisan. Bu ölçümü nerede yaptılar? Şehir merkezinde mi? Manisa’nın tüm alanında mı? Gelip sahada radyasyon ölçüm cihazıyla belli yerleri mi ölçtüler? Eğer Köprübaşı’nda ölçtülerse, ben orada 2014’te 300’ün üstünde açık radyasyon kaynağı tespit ettim ve bunları yayımladık. Manisa’da radyasyon var ve burada (REM) gösterilen değerlerden daha yüksek oranlarda. REM’in grafikleri öyle yüksek değerler değil. Biz daha yükseklerini ölçtük. Yani REM’de okuduğunuz değerler bizim ölçtüğümüz değerleri yanında çerez kalır.”
Çevre mühendisi, bölgede geçmişte işletilen uranyum tesisleriyle ilgili şunları söyledi: “Bu tesisi çalıştırmak için 500’den fazla kuyu açıldı, ocak açıldı oradan uranyum çıkardılar ve 1980’lere geldiğinde her şeyi olduğu gibi bırakıp gittiler, rehabilitasyon çalışması yapmadan, her şey açık ortada. Ortada olan ne? Uranyum cevheri. Radyasyon yayıyor.”
2008’de da aynı bölgede Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz TÜBİTAK adına yürüttüğü çalışmada, Köprübaşı’nın kuzeyindeki Kasar, Kınık, Killik, Çamyurdu, Kemhallı ve Döğüşören köylerinin uranyum yatağının üstünde olduğu tespit edildi. Acil önlemlerin alınması ve bu bölgelerin rehabilite edilmesi gerektiğini söyledi. Çalıma, yeraltı sularında toprakta bitkide hayvanda tarım ürünlerinde her alandaki radyasyonu belirledi ve devletin ilgili kurumlarına bu raporlandı.
Ama yetkililerin bölgede herhangi bir önlem almadığı belirtildi. Uzmanlar, uranyum tesisinin Demirköprü Barajı ve Gediz Nehri’yle 200 kilometrelik bir hat boyunca İzmir Körfezi’ne kadar bu radyasyonu yaydığını söylüyor.
‘250 bin tondan daha fazla radyoaktif atık’
Küçükgül radyasyonun yayıldığı alanla ilgili şöyle konuştu: “Söke’de yine daha evvel ölçtüğümüz radyasyon uranyum madenleri var. O da menderes havzasını boydan boya kirletiyor. İzmir Gaziemir şehir merkezinde 250 bin tondan daha fazla radyoaktif atık var halen ve yeraltı sularıyla İzmir Körfezi’ne İzmir şehrine veriyor bunu. İki adım ilerisi Tahtalı Barajı. Yani etrafımızda o kadar çok radyasyon kirliliği var ve buna dair umursamazlık var ki. Devlet bu işi üstlenmiş. Hiç kimse buna karışamaz. TENMAK diye bir kuruluş var. Hiç kimse buralarda çalışma yapamaz. Bütün sorumluluk cumhurbaşkanına bağlı bir kurumda. Ne yapıyorlar? Hiçbir şey yapmıyorlar.”
Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu’nun (TENMAK) daha önceki adı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ydu (TAEK). TENMAK, 28 Mart 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulmuştu.
Küçükgül, 2014’te Köprübaşı’nda radyasyon ölçtükten iki gün sonra o zamanki yetkili kurum TAEK’in aynı bölgedeki ölçümünde sıfır değeri bulduğunu anlattı: “Açıklama yaptı devlet. ‘Buralarda radyoaktif hiçbir şey yoktur’ diye. Normal radyasyonun 140 katını ölçtüğüm noktada aynı yerde TAEK ölçüyor ve sıfır değerini görüyor bu kabul edilebilir bir şey değil. Bizim ülkemizde yıllarca radyasyon devlet eliyle inkar edildi. Çayda radyasyon yok , fındıkta radyasyon yok dendi ve bunlar çocuklara yedirildi. Çay temiz çayla karıştırılıp halka içirildi. Sonra da kanser vakaları neden 10 kat arttı?”
Bölgede hala radyoaktif madde var: “Manisa ortada Aydın Söke ortada. Gaziemir herkesin gözünün önünde, yırtınıyorum. Yapılan ne? Hiçbir şey.”
Bölge halkı çalışmaları nedeniyle Küçükgül ve ekibi hakkında suç duyurusunda bulunmuş: “Niçin biliyor musunuz ? Bu haberleri yaparak köydeki emlak fiyatlarını düşürmüşüm. Trajikomik. Akıldışı bir şey. Teşekkür edeceklerine Avrupa’ya buradan çok çilek gidiyormuş, çilek satamayız sizin yüzünüzden demezler mi?”