Akkaya, “Biliyorsun Trump’ın ne yapacağı belli olmaz. Ama benim her zaman anarşist bir ruhum var. Belki Türk ve Karadenizli olmamdan kaynaklanan bir cesaret. Böyle de bir adamım” dedi.
Posta gazetesine konuşan Hakan Akkaya’nın açıklamaları şöyle:
Son defilen çok konuşuldu. Hikayesini senden dinleyelim…
Defilemdeki ilham kaynağım Fransa Kraliçesi meşhur Marie Antoinette’ti. Hayatını araştırdım ve bu defiledeki yolculuğa birlikte çıktık. Artık uluslararası platformda olduğum için herkesin dikkatini çekecek işler yapmalıyım. Ben kadın karakterleri çok severim. Babamı erken kaybettiğim için hayattaki rol modelim annem oldu. Sanırım bunda onun da etkisi var. Son üç ayım gece gündüz atölyemde geçti.
Defileden sonra selam vermek için podyuma geldin ama Nur Yerlitaş sahneye çıkıp sana sarıldı ve kapanış selamı yarım kaldı. Ne diyeceksin?
Defile sonrası selamlama anı çok önemlidir. Altı ay deli gibi çalışıyorsun. Defile günü de 250 kişi emek harcıyor. Onların hepsi adına verilir selam. Bunu yapan Nur olmasaydı tavrım çok ama çok daha farklı olurdu. Başkası olsa görmezden gelirdim. Neyse… Bu da unutulmayacak bir anı olarak hafızalarımıza kazındı.
Bu yıl vahşi doğa motifleri ve renkleri moda ama senin koleksiyonun sadece kırmızı siyah…
Ben dünya modasını ve renklerini dikkate almak zorundaydım. Hakan Akkaya markası 11 yaşında. Artık sadece kendi istediğimi yapmak gibi bir lüksüm var. Bunu giymek isteyen giysin. Kırmızı da siyah kadar güçlü bir renk. Bu iki güçlü rengi bir araya getirdim.
Türk erkeği renk konusunda çok tutucu. Bu kıyafetleri kim giyecek, satabilir miyim gibi kaygıların yok mu?
Şov dediğin şey siyah takım elbiseyle olmuyor. Ben Fatih Ürek’e de dikiyorum. Mahmut Ziylan’a, Emir Sarıgül’e de. 70 yaşında son derece ciddi bir iş adamına da dikiyorum. Ben Türkiye bazlı çalışan bir tasarımcı değilim. Sıradan biri değilim. Tabii normal taraflarım da var, marjinal taraflarım da. Bu mesleğin zaten içeriği bu. Sen buna sahip olmazsan maalesef bu mesleği yapamazsın.
Senin kıyafet konusunda kırmızı çizgilerin var mı?
Ben donla da sokağa çıkar yürürüm, smokinle de eşofmanla da. Kimseyi ilgilendirmez. Önemli olan benim ne hissettiğimdir.
Hakan Akkaya stil kodunu üç kelimeyle tanımlar mısın?
Cesur, şık ve klas.
Türk kadınının giyim kuşamdaki yanlışları neler?
40 yaşındaki bir kadın 18 yaşındaki bir kızın vücuduna sahip olabilir ama asla 18 yaşındaki bir kızın gardrobundan giyinemez. 18 yaşındaki bir kız için de bu geçerli. Herkesin sınırlarını ve haddini bilmesi gerekiyor. Bir kere Türk kadınını çok süslü buluyorum. Ben Orduluyum. Anadolu ne demek çok iyi bilirim. Çocukluğum annemle altın günlerinde geçti. Anadolu’daki ‘tak takıştır’ durumu var bizde. Kadınların çoğu “Desinler” için giyiniyor. Kısa boylu, kilolu, hatta çirkin olabilirsin. Bunlar önemli değil. Önemli olan senin bir kıyafeti nasıl taşıdığın, bunu nelerle bir araya getirdiğin.
İşinde en çok hangi konularda zorlanıyorsun?
Düğün anneleri beni en zorlayan şey. Özellikle yaz aylarında anneler ‘pastel tonlarda uçuş uçuş bir elbise’ ister. Bu cümleyi duymak bütün sinir sistemimi alt üst ediyor. Buraya çiçekli elbise diktirmeye gelip, düğüne, davete, mezuniyet balosuna siyah elbise ile katılır. Ben bir kadının veya erkeğin vücuduna baktığımda onun kusurlarını ve o kusurları kapatmak için neler yapmam gerektiğini görüyorum. Bu kapıdan içeri giren kendini bana teslim ederse sonucundan ikimiz de mutlu oluruz. Benim en büyük iddiam o gecenin kraliçesini, en çok konuşulan kıyafetini yaratmaktır.
Ünlü isimlere styling yapıyorsun. Zor mu onlarla çalışmak?
Şu kapıdan içeri kim girerse girsin burası mesleki olarak Hakan Akkaya krallığı. Benim görevim elbise dikmek. Ben hala elbise paçası kıvırırım, ütü yaparım, dikiş dikerim. İşimden gocunmam. Bana gelenler de bunu bilir ve ona göre gelir. Ünlü olmakla ilgili bir sıkıntım yok. Haaa, ama buraya gelip bana alt-üst ilişkisi hissettirmeye çalışanı da yerle bir ederim.
Türkiye’de marka takıntısı diye bir şey var. Bunun sebebi sence ne?
Temel sebebi stilsizlikten, özgüvensizlikten kaynaklanıyor. New York bu takıntıdan çoktan vazgeçti ancak Orta Doğuluları marka isimleriyle görebilirsin. İnsanlar marka giyerek kendini değerli kılacağını sanıyor. Kullandığımız markalar bizi yüceltmiyor ya da düşürmüyor. Bir mağazada giydirilmiş mankenin üzerindekileri tepeden tırnağa almakla stil sahibi olmuyorsun!
Senin lükslerin neler?
İstediğimi yapmak, istediğimi yemek, istediğim yere gidebilmek… Ben evimde bir tabak makarna da yesem onu kraliyet masasında yermiş gibi yerim. Çünkü kendime değer veririm. Hayatım keyif alma üzerine kurulu. Peynir ekmek yesem de aynı, havyar yesem de aynı.
Aşk hayatın nasıl?
20 yıldır sevgilim yok. İşime o kadar aşığım ki. İşime harcayacağım zamanı başka bir yere kaptırırım diye ödüm kopuyor. Televizyonu da bu yüzden bıraktım zaten. Sevgiliden de bu yüzden vazgeçtim. Psikoloğum da “Hayatının önceliğini iş yapmamalısın” diyor. Ama ne yapayım, yapım böyle.
Gerçekten new york moda Haftası resmi takvimindeki tek türk müsün?
Şu an uluslararası platformda resmi takvimde olan tek Türk tasarımcı benim ve New York Moda Haftası’nda resmi takvime girmek çok önemli! Londra, Paris, New York moda haftalarına bakın. O kadar çok Türk modacı var ki. Ama resmi sitelerine girin. Hiçbirinin resmi site takviminde yeri yok. Neden kimse bunu konuşmuyor?
Bu fırsattan yararlanan modacılar için düşüncen nedir?
Ben onlara ‘yancı’ diyorum. çünkü yancılar.
Dünyadaki toplumsal ve politik olaylar modayı etkiliyor mu?
Tabii ki! kendi tepkimi nasıl dile getirdiğimi anlatayım. New York’ta ilk defilemi yapıyordum. Trump o dönem yeni başkan olmuştu. Müslüman ülkelerin vatandaşlarının Amerika’ya girişini yasaklamıştı. Ben de podyuma kara çarşaflı mankenleri çıkarttım. Bu benim ona olan tepkimdi ve bu tepkim New York Times’a bile haber oldu. Aslında bunu yaparken çok da korktum. Biliyorsun Trump’ın ne yapacağı belli olmaz. Ama benim her zaman anarşist bir ruhum var. Belki Türk ve Karadenizli olmamdan kaynaklanan bir cesaret. Böyle de bir adamım.