Türkiye yeniden orman yangınlarına sahne olurken veriler son beş yılda yanan orman alanlarının dörde katlandığını gösteriyor. Geçen yıl çıkan orman yangınlarının yüzde 41’i ise bilinmeyen nedenlerle gerçekleşti.
Türkiye’de son günlerde devam eden orman yangınları, “Yangınlara hazırlıklı mıyız?” sorusunu bir kez daha akıllara getiriyor.
Türkiye’de 1 Mayıs ve 31 Ekim tarihleri arası yangın mevsimi olarak kabul ediliyor. Bu dönem içinde ise en riskli aylar Temmuz ve Ağustos. Orman yangını riski sıcaklıkların arttığı ve buna karşılık yağışların ve hava neminin azaldığı zamanlarda yükseliyor. Bu nedenle genel olarak yaz aylarında yangın riski daha yüksek oluyor.
Yangınları önlemek mümkün değil mi?
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Türkiye’nin diğer aşırı hava olaylarına olduğu gibi orman yangınlarına da çok hazırlıklı olmadığı görüşünde:
“Çünkü halen yıllar önceki alışkanlıklar ve müdahale anlayışı devam ediyor. Örneğin kamuoyu orman yangınlarıyla mücadeleyi uçak ve helikopter sayısına indirgiyor” diyen Tolunay ekliyor: “Yangınlarla mücadele için hava filosu gereklidir. Ancak uçak ve helikopterler yangınların başlangıç aşamasında etkindirler. Yangınlar büyüdükten ve şiddetlendikten sonra havadan atılan su ağaçlara ulaşamadan buharlaşır. Bu aşamada yer ekipleri önem kazanır. Hava filosu ise yer ekiplerinin yangına müdahale etmesine yardımcı olmaya çalışır.”
“Yangın işçi sayısı yeterli değil”
Türkiye’de 2021 yılı yangınlarından sonra uçak, helikopter ve yangın gözetleme için İHA sayısının arttığını, hava araçları kiralamak yerine hava filosu oluşturmak için adımlar atılmaya başlandığını dile getiren Tolunay, “Bunlar olumlu ancak orman yangın işçi sayısı 2021 yılına göre artsa da henüz yeterli değil” diyor.
Orman Genel Müdürlüğü’nün Haziran ayında yayınladığı 2022 yılı istatistiklerine göre, geçen yıl çıkan 2 bin 160 orman yangınında 12 bin 799 hektarlık orman alanı zarar gördü. Türkiye’de 2021 yılı ise orman yangınları konusunda bir felaket yılı olarak tarihe geçti. Son 50 yıl içinde gerçekleşen en büyük 20 yangının 11’inin yaşandığı 2021 yılı içinde toplam 2 bin 793 yangında 139 bin 503 hektar orman alanı zarar gördü.
Yanan alan miktarı artıyor
Türkiye Ormancılar Derneği’nin 2023 yılı raporuna* göre son yıllarda yangın sayısı oransal olarak çok fazla artmamış olsa bile, yanan alan miktarının ciddi oranlarda artmış olduğu, bunun da yangına erken müdahalede ve yangınla mücadelede yaşanan yetersizliklerden kaynaklandığı görülüyor.
Rapora göre son 20 yıl, beş yıllık dört eşit parçaya bölündüğünde yangın sayısı ikinci beş yıllık dönemde yüzde 15, üçüncü dönemde yüzde 30 arttı. 2017 ile 2021 yıllarını kapsayan dördüncü dönemde ise yangın sayısı yüzde 2 kadar çok küçük bir oranla azaldı. Ancak aynı dönemde yanan alan miktarında olağanüstü artışlar ortaya çıktı. 2007 ile 2011 yıllarını kapsayan ikinci beş yıllık dönemde, önceki beş yıllık döneme göre yanan alan miktarı yüzde 73 artarken, sonraki dönemde yüzde 29 azalan yanan alan miktarı, son dönemde yüzde 406’lık rekor artışla 7 bin 481 hektardan 37 bin 889 hektara ulaştı.
Türkiye Ormancılar Derneği’ne göre son 10 yıl içinde meydana gelen yangınlar, yanan alan büyüklüklerine göre beş ayrı sınıfa ayrıldığında, bin 500 hektardan büyük 25 yangının 19’unun 2021 yılında, üçünün de 2020 yılında yaşandığı görülüyor. Bu durumda sadece ülkede yaşanan en büyük yangınların değil, bin 500 hektardan büyük yangınların da bu iki yıl içinde ağırlıklı olarak yaşanmış olduğu anlaşılıyor.
Tek sorumlu küresel ısınma mı?
Türkiye orman yangınlarında Akdeniz’in en riskli ülkeleri arasında kabul ediliyor. Ağaçların ya da çalıların yapılarında yeterli su olmaması, o bölgenin yeterince yağış almaması ve toprağın nemi tutmaması ormanların kuru olmasına yol açıyor. Bu durum yangınların daha kolay yayılmasında etkili oluyor.
Yaz mevsimi giderek kuraklaşırken, çok kurak dönemler üst üste geldiğinde oluşan fönlü hava tipi de orman yangınlarını artırıyor.
Ancak yangınların tek sebebi küresel ısınma değil. Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre geçen yıl çıkan orman yangınlarının sadece yüzde 16’sı doğal sebeplerle gerçekleşti. Yanan alanların ise sadece yüzde 4’ü doğal sebeplerle yandı.
86 bin hektarın yanma nedeni “belirsiz”
Türkiye Ormancılar Derneği’nin raporu ise nedeni resmi makamlarca saptanamayan orman yangınlarındaki artışa dikkat çekiyor.
Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 2012 ile 2021 yılları arasındaki on yıllık dönemde yaşanan orman yangınlarının yüzde 5,3’ü kasıt, yüzde 34,5’i ihmal ve kaza, yüzde 11,9’u da doğal nedenlerle gerçekleşti. Yangınların yüzde 48,3’ünün ise nedeninin bilinmediğine dikkat çeken rapora göre, bu nedeni bilinmeyen yangınlarla zarar gören orman ekosistemi miktarının son 11 yılda 86 bin hektarı bulduğu vurgulanıyor.
Yanan orman alanlarının beşte ikisinin neden yandığının tespit edilemediğine işaret eden raporda, “Nedeni bilinmeyen bir soruna karşı mücadele etmek de oldukça zor olduğu için, bu belirsizlik içinde orman yangınlarıyla mücadelede başarılı olma şansı da azalıyor” tespiti yapılıyor.
Resmi verilere göre geçen yıl da orman yangınlarının yüzde 41’i, yanan orman alanlarının ise yüzde 17’si bilinmeyen nedenlerle gerçekleşti.
Enerji tesislerinin kazalarda beşte bir payı var
Öte yandan Ormancılar Derneği’nin raporu, son 10 yılda kazaya dayalı çıkan yangınlarda enerjinin yüzde 20,44’lük oranla açık ara başı çektiğini gösteriyor. Raporda, “Burada dikkat çeken nokta, sayı olarak enerji tesislerinden çıkan yangınların payı yüzde 3,38 iken, bu yangınlardan zarar gören orman alanının payının yüzde 20,44’e çıkıyor oluşu. Şu hâlde, enerji üretim ve iletim tesislerinin mümkün olduğunca orman alanlarından uzakta bulunmasında, orman alanlarında ya da yakınlarında bulunan enerji tesislerinde ise çok daha sıkı önlemlerin alınmasına ihtiyaç var” uyarısı yapılıyor.
Geçen yıl çıkan orman yangınlarının da sayı itibarıyla yüzde 4,5 enerji tesisleri kaynaklı oldu. Toplam yanan orman alanının yüzde 18,5’ine denk gelen 2 bin 371 hektarlık alan enerji kazalarından dolayı yandı.
“İklim değişikliği sadece hızlandırıyor”
Prof. Dr. Doğanay Tolunay da iklim değişikliğinin yıldırımlar haricinde doğrudan orman yangını çıkmasına yol açmadığını belirterek, yıldırım kaynaklı yangınların tüm yangınların sadece yüzde 10’unu oluşturduğu, yıldırımlarla yanan orman alanı oranının ise çok daha düşük olduğu bilgisini veriyor.
Doğanay Tolunay, iklim değişikliğinin ise neredeyse tamamı insanların kaza, kasıt ya da ihmali sonucunda başlayan yangınların kısa sürede hızla büyümesine ve geniş alanlara yayılmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Böylece orman yangınlarının söndürülmesinin de güçleştiğine işaret eden Tolunay, “Yangınlar büyüdükten sonra da korların taşınması ya da alevlerin önündeki ağaçların ısı transferiyle tutuşmasıyla yeni yangınlar başlar” diyor.
Tolunay’a göre orman yangınları, seller, kuraklık, fırtına, dolu gibi afetlerin yol açtığı kayıplar arttıkça iklim değişikliği suçlanıp bir bakıma günah keçisi ilan edilse de sıklığı, şiddeti, etki alanı genişleyen aşırı hava olaylarına karşı önlem alınması mümkün.
Nasıl mücadele edilmeli?
Doğanay Tolunay’a göre orman yangınlarının azaltılması için öncelikle kriz yönetiminden afet yönetimine geçilmesi gerekiyor.
Afet yönetiminin afetler öncesi, esnası ve sonrasında alınacak önlemleri kapsadığını ancak Türkiye’de deprem dahil tüm afetlerde, afet anında müdahalenin ön plana çıktığını söyleyen Tolunay, orman yangınları özelinde de afet öncesinde önleyici tedbirler olarak adlandırılan uygulamaların yaygınlaşması gerektiğini vurguluyor.
“Örneğin yerel olarak yangınların neden çıktığının analiz edilmesi ve bunların ortadan kaldırılması ilk adımdır. Bu kapsamda piknik kaynaklı yangınlar fazlaysa pikniğin yasaklanması ve denetimlerin arttırılması yapılabilir. Ya da elektrik nakil hatları yangına neden oluyorsa bunların kaldırılması, bakımlarının yapılması ya da hatların altındaki yanıcı maddelerin uzaklaştırılması düşünülmelidir” diyen Tolunay, yangın risk haritaları oluşturulması ve bu haritaların her yıl güncellenmesinin de önleyici tedbirlerden olduğunu aktarıyor.
“Yangın mevsiminden önce önlem alınmalı”
Buna göre söndürme araçlarının nerelere konuşlandırılacağı, yangına nerelerde müdahale edilebileceği, riskli bölgelerdeki insanların nasıl tahliye edileceği gibi konuların yangın mevsimi öncesinde belirlenmiş olması gerekiyor.
Araçların ve yolların bakımının yapılması, yangın işçilerinin, ormanla iç içe yaşayanların eğitimi, orman içi ve kenarındaki yerleşimlerin yangına karşı dirençli hale getirilmesi, yol kenarlarındaki kuru ot ve yaprakların uzaklaştırılması gibi alınabilecek çok sayıda önlem olduğuna işaret eden Tolunay, “Yaz aylarında ülke genelinde günde 100 kadar yangın çıkabildiği dikkate alındığında, yangınların başlamasının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bunlardan birine dahi geç müdahale edildiğinde binlerce hektar ormanın yanabileceğini hiç unutmadan, yangın çıkmasının engellenmesine odaklanmak gerek” ifadelerini kullanıyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER