Dilek Doğan’ı Armutlu’da ailesiyle birlikte yaşadığı evde silahıyla vurarak öldüren özel harekât polisi Yüksel Moğultay’ın “ihmali davranışla kasten öldürme” suçundan soruşturma ve yargılama aşamaları boyunca tutuksuz olarak yargılandığı davada önceki gün karar çıktı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, polis Yüksel Moğultay’a bilinçli taksirle öldürme suçundan önce 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Mahkeme ardından bu cezayı “iyi halden” 6 yıl 3 aya indirdi. Yargılama süresince Doğan ailesi avukatlarının sanığın tutuklanması yönündeki taleplerini reddeden heyet, kararla birlikte tutuklamaya ilişkin bir hüküm de kurmadı.
Kamuoyunun da vicdanını yaralayan bu kararın ardından Cumhuriyet’ten Canan Coşkun anne Aysel Doğan ve baba Metin Doğan ile konuşmak üzere Armutlu’daki evlerinde buluştu. Eve, Dilek’in vurulduğu yerden geçerek girdik.
-Böyle bir karar bekliyor muydunuz?
Aysel Doğan: Avukatların zoruyla verdiler bu cezayı da. Karardan sonra paramparça oldum. Dilek’in yarası buramda duruyor. O yaram tekrar kanıyor şimdi. Her şeyimize zehir kattılar adeta. Bize dünyayı dar ettiler. Biz öyle birbirine bağlı bir aileydik ki, Dilek 5 dakika gecikse biz yanar tutuşurduk. Ağabeyleri bir saat görmese dayanamazdı. Hayallerimizi, umutlarımızı hiç ettiler. Dilek’in vurulacağını bilseydim önüne dururdum. Biz gelin etmeye kıyamıyorduk. Adam oldu bittiye getirdi.
Metin Doğan: Davanın kamuoyundan kaçırılmasından belliydi böyle olacağı. Senaryo daha önceden hazırlanmıştı. Baştan beri kaç tane heyet değişti? Aynı heyet olsaydı dosyaya hâkim olabilirlerdi ama dosyayı ne kadar araştırdılar, soruşturdular? Her gelen heyet ayrı bir yorum yapıyor. Bir hukukçu nasıl böyle bir mütalaa verebilir? (Savcı, Moğultay hakkında taksirle öldürme suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası talep etmişti). Kendisine de “Siz hukukçu değilsiniz” dedim. Hiçbir şey diyemedi. Savcı resmen polisin avukatlığını yaptı.
DURMAYALIM BU ÜLKEDE…
Aysel Doğan: Karardan sonra “Bu ülkede durmayalım” dedim. Diğer çocuklarımın da öldürülmesini istemiyorum.
Metin Doğan: Dilek tepki bile göstermemişti. Nazikçe “Ayağınıza galoş giyerseniz seviniriz” dedi. Bana bile izin vermezdi eve ayakkabıyla girmeye. Burada bir aile oturuyor. Kendi evini öyle kullanıyor olabilirsin ama burası benim evim. Kışkırtıcı, tahrik edici bir istek değil bu. Armutlu’da yaşamıyor olsaydık, Dilek ölmeyecekti belki de. Biz nerede hata yaptık diyoruz. Karşı gelseydik, arbede yaşansaydı Dilek ölmezdi. Birimize gelirdi yine o kurşun ama Dilek’e gelmezdi.
BİR SÜRÜ AYDIN İÇERİDE
-Adalete inancınız kaldı mı?
Aysel Doğan: Hiç kalmadı.
Metin Doğan: Ülkenin durumu belli. Ülkede adaletsizliğin had safhada olduğunu zaten herkes söylüyor. Adalet olsa gazeteciler cezaevinde ne arasın? Özgürlük olsa düşünce suçlaması olur mu hiç? Bir sürü aydın kişi içeride. Türk adaletine inanmıyorum. Hukuk bitti. Ama ‘bitti’ diye de davayı bırakmayacağız. Dilek’in kanı yerde kalmayacak. Hafif bir ceza ile geçiştirebilirler ama üst mahkemeler var. Biz mücadelemize devam edeceğiz. Hukuken Dilek’in kanını yerde bırakmayacağız. Yüksel Moğultay korunup kollansa da üst mahkemeler var. Daha olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Dilek tekrar gelmeyecek, biliyoruz. Başka Dileklerin yatağından kaldırılıp tek bir kurşunla ölmemesi için mücadele edeceğiz.
HÂLÂ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE
Aysel Doğan: Onu nasıl büyüttüm ben bilirim. Gözümüzün önünde çocuğumu yatağından kaldırıp vurdu. O masumiyetin bedeli bu olmamalıydı. O polis öldürmeye gelmişti eve. Çocuklarıma o gece Dilek vurulmadan önce Kürtçe “Bu adamı gözüm tutmadı, gelin salonda oturun” dedim. O soru soruyordu biz de cevaplıyorduk. Dilek’in yanına gidene kadar mücadele edeceğim. Ben de o toprağa girene kadar o adaleti söke söke alacağım. Her gittiğim yerde de o hâkimi, o savcıyı, bu devletin o polisini anlatacağım. Gücüm, ömrüm yettiği kadar kızımın davasının peşindeyim. Ben öldükten sonra da elim onların yakasında olacak. Ben de biter mi bu acı? Benden gider mi Dilek’in yarası? O düşüşü benim gözümün önünden gider mi? Onu zindanlara sokana kadar çabalayacağım.
‘POLİS DEVLETİ OLMUŞUZ’
-Sanık polisle göz göze geldiniz mi duruşmada?
Aysel Doğan: Önceleri yüzümüze bakamıyordu. Ama son duruşmada kendine güveni yerine gelmişti. O polisi görünce aynı şeyleri hatırlıyorum. “Ben vurmadım” dese de ben onu gördüm. Kendi gördüğüme mi inanayım, ona mı? Yalan yanlış bir şeyler uydurduklarında tahammül edemiyorum.
Metin Doğan: İlk duruşmalarda küçücük kalıyordu karşımızda. Ama son duruşmada öyle bir kendine güveniyordu ki “Ben vurmadım” dedi. Hatta bizi kendi kızımızı vurmakla suçladı.
-Dava kamuoyundan kaçırıldı ya polislerden?
Metin Doğan: Dava zaten kamuoyuna kapatıldı. Polis orada hâkimiyet kurmuş. Çevik kuvvet bile vardı. Polis devleti olmuşuz. Sanki mahkeme heyetinin hiçbir fonksiyonu yoktu.
Aysel Doğan: Mahkeme salonuna girmeye çalışıyoruz. Koridor polis dolu.