Türk Eğitim Sen İstanbul Şubesi Başkanı Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada, sendikanın doçentlik sınavına ilişkin Danıştay 8. Dairesinin verdiği karar ile Doçentlik Sınav Yönetmeliği’nde bazı maddelerin yürütmesinin durdurulduğunu belirtti.
Bostan’ın açıklamasında Danıştay’da dava açılan Doçentlik Sınav Yönetmeliği’nin 6. Maddesinin 6. Fıkrası’nın 3. Cümlesinde yer alan “…en erken izleyen ikinci dönemde…” ibaresi ile 4. Cümlesinde yer alan “…en erken izleyen ikinci dönemde…” ibaresinin, 5. cümlesinde yer alan “…en erken izleyen üçüncü dönemde…” ibaresi ile yine 6. maddesinin 20. fıkrasında yer alan “en erken izleyen ikinci sınav döneminde” ibarelerinin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması kararı verildiği kaydedildi.
Açıklamada Danıştay 8. Dairesi’nin, eser incelemesi veya sözlü sınav aşamalarında başarısız sayılan adayların yeniden başvuruda bulunabilmeleri için ciddi zaman sınırlamasıyla karşı karşıya kalmalarına sebebiyet veren yönetmelikteki ilgili maddelerin yürütmesinin durdurulması kararı verdiği ifade edildi.
Sendika’nın açıklamasında Danıştay’ın verdiği yürütmenin durdurulması kararının gerekçesi de yer aldı. Buna göre Danıştay, yürütmenin durdurulması kararıyla ilgili şu gerekçeyi açıkladı: “Doçentlik Sınav Yönetmeliğinin Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılması ve Yönetmelik hükümlerinin yürütülmesi yetkisinin de Yükseköğretim Kurulu Başkanında olduğu hesaba katıldığında ayrı bir tüzel kişiliği olan Üniversitelerarası Kurulun bu Yönetmelikle bağlı yetki içerisinde tutulması yetki kurallarına ve hukuka uygun olmayacaktır. Her ne kadar doçentlik sınavı ile ilgili 2547 sayılı yasada Yükseköğretim Kuruluna verilen yetki genel bir yetki olsa da, Üniversitelerarası Kurul’un görev ve yetkilerini belirleyen özel ve yasal düzenlemeler karşısında Yükseköğretim Kurulunun anılan alanda (başarısız olan adayların hangi dönemlerde başvurabileceği) düzenleme yapılabileceğinin kabulü mümkün değildir. Diğer yandan Üniversitelerarası Kurulun dava konusu yönetmeliğe olumlu görüş vermesiyle Kanunda geçen bu yetkiden feragat etmesi düşünülemeyeceği gibi bu yetkinin devri için de açık bir yasal düzenleme gerektiği de tartışmasızdır.’’