Ekonomi uzmanları enflasyonun daha da yükseleceğine dikkat çekerken Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selva Demiralp, “Peki ne oldu da talebin böylesine düştüğü bir krizin ortasında enflasyon rakamı bu kadar yüksek geldi?” sorusuna yanıt veriyor.
Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için kaleme aldığı yazısında “Enflasyon neden yükseldi sorusuna en kolay cevap; düşük faiz ve bol kredi ile coşan talebin fiyatları yükseltmesi olurdu. Düşük faizin talebi canlandırması ve enflasyonist baskıları tetiklemesi uzun vadede elbette beklenir. Ancak böyle bir talep açıklaması için henüz erken olduğunu düşünüyorum” diyor.
Haziran ayında aylık bazda en fazla artış gösteren üç kalemin sırasıyla ulaştırma, lokanta ve oteller, ve eğlence ve kültür olduğunu belirten Demiralp, “Her üç kalemin de servis sektörüne ait olması, fiyat artışlarının yüksek talebin sonucu olduğu açıklamasını zayıflatıyor. Çünkü COVID-19 salgınında talebin en çok daraldığı kalemlerin yakın temas gerektiren servis sektörüne ait olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
“Talep düşerken arz da düşerse enflasyon artabilir” diyen Demiralp, şunları söylüyor:
“Arzdaki düşüşün görece büyüklüğü de enflasyonist süreci uzatır. Salgın endişesi ile tüketimini azaltan ve kolay kolay da salgın öncesi seviyelerine getirmeyecek kitleleri bir kenara bırakalım.
Bu gruptan ayrı olarak, haziran ayında sosyal izolasyon tedbirlerinin gevşemesi ile tüketime dahil olan küçük bir grup, fiyata çok hassasiyet göstermeyecek, güçlü ve inelastik bir talebi temsil ediyor olabilir.
Bu durum arz kaynaklı fiyat artışları için daha uygun bir zemin oluşturabilir.”
Demiralp, “Az hangi şartlarda azalır?” sorusuna da şöyle yanıt veriyor:
“Covid-19 nedeni ile arz zincirinde aksamalar olması, özellikle ithal ara malına bağımlılığı daha yüksek olan sektörlerde talepten daha büyük bir arz daralmasını beraberinde getirebilir. Gerçekten de Haziran ayı enflasyonunun en yüksek olduğu ulaştırma sektörü ithal ara malı bağımlılığı yüksek olan bir sektör olarak karşımıza çıkıyor.
Tedarik zincirindeki aksamalara ilave olarak dış borcu yüksek olan sektörlerin de COVID-19’dan daha fazla etkilenmeleri söz konusu. Bu noktada lokanta ve oteller, emlak, inşaat ve ulaştırma sektörleri dış borcu yüksek ve dolayısı ile kurdaki dalgalanmalara hassas sektörler olarak gözümüze çarpıyor. Yaptığımız analiz, GSYH cinsi maliyetin yüksek olduğu sektörlerin döviz cinsi borcu görece yüksek olan sektörler olduğunu gösteriyor.”
Son altı aylık dönemde kurda yüzde 15 civarında bir değer kaybı olduğunu belirten Demiralp, şöyle devam ediyor:
“Normal şartlar altında kur geçişkenliğinin enflasyonu iki puan kadar artırması beklenirdi. Ancak bu etkinin talebin bu kadar zayıf olduğu bir ortamda etkili olabilmesi oldukça zor. Analistleri şaşırtan da büyük ölçüde bu oldu. Cevdet Akçay bu durumun beklenti etkisiyle gelen kısmi bir fiyatlama davranışına işaret ettiğini vurguluyor. Kurdaki mevcut seviyelerin rezerv kullanarak kontrol edildiği bir ortamın sürdürülebilir olmaması durumunda, bu inancın ileriye yönelik beklentileri artırarak fiyatlama davranışlarını etkileyebileceğine işaret ediyor.
Arzdaki azalmanın bir diğer sebebi de yılların getirdiği enflasyon yapışkanlığının QE ile daha da güçlü bir hal alması. Enflasyonun düşeceğine dair bir inanç oluşmadıkça ve tahvil alımları ile piyasaya sürülen ciddi para arzının bir noktada geri çekileceğine dair inandırıcı bir iletişim sinyali gelmedikçe beklentiler ve dolayısı ile maliyetler düşük talebe rağmen azalmıyor.”