“25 Eylül 2017’de Kürdistan halkı barışçıl bir şekilde seçimini yaptı ve bu meşru seçim, başarıyla sonuçlandı. Irak, komşu ülkeler ve uluslararası toplumun Kürdistan halkının barışçıl seçimi karşısında tavrı zalimceydi, insanlık ve birlikte yaşama prensiplerinden uzaktı. Sanki bütün taraflar, Kürdistan halkının acı çekmesi konusunda hemfikirdi ve hayat, inkarcı zihniyetin sürmesinden yanaydı. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyordu.”
Bu sözler eski Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) Başkanı Mesud Barzani’ye ait.
Barzani, bu sözlere IKB’nin yakın tarihi, bağımsızlık referandumu sürecinde yaşananlar, 16 Ekim olayları, Amerika ziyareti, Irak ve bölgeye dair değerlendirmeleri kaleme aldığı “Tarihe Not” adlı kitabında yer verdi.
Avesta Yayınları tarafından yayımlanan 224 sayfalık kitap “ilginç” bilgi, belge, gözlem ve anekdotlardan oluşuyor.
Kitabın kurmanci tercümesi olan “Bo Dîrokê” de yine aynı yayınevi tarafından geçen mayıs ayının son haftasında yayımlandı.
“Milletimizin kanlarıyla kızıla boyanan o ellerle tokalaştık”
Barzani, “Tarihe Not” kitabında, Kürtlerin meşru ve barışçıl taleplerine silah, zulüm ve şovenizmle yaklaşıldığını vurguluyor.
Kitapta ailesinden 38, aşiretinden 8 bin ve ulusundan 182 bin kişinin vahşice katledilmesine rağmen “şahsi kininden dolayı görüşmek istemedi” denilmesin diye Bağdat’a giderek Kürt milleti için bir çözüm fırsatı bulmaya çalıştığını aktaran Barzani, şunları kaydediyor:
“Rahmetli Mam Celal (Talabani) ile birlikte görüşmeler için Bağdat’a gittik. Doğrusu, Irak devletinin Kürdistan halkına karşı işlediği bütün o vahşice işlenen suçlar gözümün önündeydi ve kan nehri içinde yürüdük. Milletimizin kanlarıyla kızıla boyanan o ellerle tokalaştık. Ancak asıl niyetimiz barışın tesisi için yeni bir sayfa açmaktı. O karar hayatımın en zor kararıydı.”
Henüz 2010 yılında 2003 sonrası kurulan yeni Irak’ın uçurum ve tekçiliğe doğru gittiğini hissettiğini ve bunu birçok toplantı, görüşme ve açıklamada tehlikeye dikkat çektiğini ifade eden Barzani, “Anayasanın ihlalinin devam etmesi ve ortaklığın gözetilmemesi halinde Irak’ın çok büyük talihsizliklere uğrayacağına dair bütün tarafları bilgilendirmeye çalıştım. Maalesef uyarı ve işaretlerin dikkate alınmaması nedeniyle ülkenin durumunda ve IKB ile Bağdat’ın ilişkilerinde gün geçtikçe sorunlar arttı” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Ömrümüz Kürdistan’ın bağımsızlığı görmeye yetecek”
Mayıs 2015 ABD ziyaretinde Başkan Barak Obama’ya “Kürt halkı geçen yüzyılda büyük acılar çekti. Bütün yolları denedik, bu durumdan yorulduk. Kürtler yüz yıldır bedel ödüyor. Bütün semavi din, insani yasa ve örflere göre her ulusun kendi kaderini tayin etmesi, kararını vermesi hakkıdır. Referanduma gidiyoruz ancak şu an için önceliğimiz IŞİD ile savaştır. Bağdat ortaklığımızı kabul etmiyor ve bizde tebaa olmayı kabul etmiyoruz” dediğini kaydeden Barzani, Obama’nın sözlerine dikkatle kulak verdiğini, Kürtler ile ilgili okumalar yaptığını ve Kürdistan halkının talihsizlikleri hakkında bilgisi olduğunu belirterek, devamında şu ifadelere yer veriyor:
“Obama, Kürt ve Irak dosyasının Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın elinde olduğunu ve Biden ile oturup konuşmamızı söyledi. Ertesi gün Biden ile uzun bir görüşmemiz oldu. Irak ile olan yüz yıllık tarihimizden ve Kürdistan’ın bağımsızlığından açık bir şekilde söz ettik. Biden, ülkesinin Kürdistan’ın bağımsızlığı, Ortadoğu’daki sorun ve karmaşalarla ilgili görüşlerini açık bir dille anlattı ve sözlerini sonunda ‘İkimizin de ömrü Kürdistan’ın bağımsızlığını kendi gözlerimizle görmeye yetecek’ dedi.”
“Amerikan silahlarıyla Peşmerge’ye saldırılabileceğini asla öngörmüyorduk”
16 Ekim’de Kerkük’te yaşananlara da değinen Barzani, bağımsızlık referandumun bahane olduğunu, referandum yapılmasa bile planın her şekilde uygulanacağını aktarıyor.
Referandumun başarısından sonra Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) bir kanadının Haşdi Şabi ile Kerkük’ün teslim edilmesi için bazı pazarlıkların döndüğüne ilişkin birtakım şeylerin konuşulduğuna da değinen Barzani, devamında Kerkük’ün Haşdi Şabi, İran ve Iraklı güçlere teslim edilmesine yol açan anlaşmadan KYB Politbürosu’nun bir bölümün de haberi olmadığına yer vererek şu bilgileri paylaşıyor:
“Haşdi Şabi güçleri, İran askerlerinin yardımı ve İlbalpur isimli pasdarın emriyle 16 Ekim’de Kerkük ve tartışmalı bölgelere saldırı düzenledi. Amerika’nın gözetiminde ve silahlarıyla Peşmerge’ye saldırılabileceğini asla öngörmüyorduk. İçerdeki bir gücün kendi milletinin iradesine, sesine ve IKB’nin kurumlarına tecavüzde bulunacağını, Kürdistan topraklarını işgal etmek için Haşdi Şabi liderleriyle anlaşacağını da öngörmemiştik. 17 Ekim günü ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Douglas Silliman, bize ‘Dünya değişti, bugün dün değildir. Kendinizi gözden geçirmelisiniz’ mesajını gönderdi. Abadi ve Haşdi Şabi öyle gurura kapılmıştı ki Erbil ve Duhok’u da almayı hesaplıyorlardı. 20 Ekim’de Erbil’e doğru ilerleyen Haşdi Şabi Pirdê de (Altınköprü) Peşmerge büyük kahramanlık sergileyerek saldırıları püskürttü. Haşdi Şabi tarafından kullanılan Abrams tankı tarihte ilk kez Peşmerge güçleri tarafından imha edildi. Bu zaferden sonra Silliman’ın mesajına ‘Bugün dün değildir, yarın da bugün gibi olmayacak’ yanıtı verilmesini istedim.”
“Hiçbir zaman sırtınızı başkasına yaslamayın”
Kürdistan halkı için büyük ulusal kazanım olan referandumun başarılı olduğunu ifade eden Barzani, “Son Söz” bölümünde “Diğer parçalardaki Kürt milletine duruşları, ilgi, alaka ve destekleri dolayısıyla dayanışma gösteren bütün Kürtlere sonsuz şükranlarımı takdim etmeyi bir borç bilirim” diyerek, Kürt birey ve siyasetçilere şu tavsiyede bulunuyor:
“Hiçbir zaman sırtınızı başkasına yaslamayın. Dünya çıkarlar dünyasıdır. Çıkarları Kürtler ile örtüşürse dost olurlar, örtüşmezse sırtlarını dönüp tanımazlar. Bu yüzden sırtınızı sadece Allah’a ve kendinize verin. Eğer kendi Peşmergemiz ve gücümüz olursa Kürdistan kendini koruyabilir. Güçsüz olursak korunamadığımız gibi biz yok ederler. Referandumda Kürdistan düşmanlarının kin, nefret, şovenist ve kötü kalpli kişilerin iç yüzleri ortaya çıktı. Onların geçmişten asla nasihat almayacağı netleşti… Kürdistan halkının barışçıl sesine silah, savaş ve zorbalığa başvuranların da geçmişten ders çıkarmadığı ortaya çıktı. Onlar önce kendilerine ve ülkelerine zulmetmişler. Kürdistan halkının meselesi meşru bir siyasi, coğrafi, ulusal, tarihi ve yasal bir meseledir. İradesinin kırılması, yok edilmesi ve meşru davasının ortadan kaldırılması için yüz yıldır her türlü silah kullanıldı. Ancak Kürdistan halkı var olmaya devam etmiştir.”
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ABDULHAKİM GÜNAYDIN