
Kavala Gezi Parkı davasından 18 Şubat 2020’de beraat etmesi ve hakkında tahliye kararı bulunmasına karşın ertesi gün bu kez darbe girişimi soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Kavala 9 Mart’ta 2020’de ise bu kez casusluk suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Kavala haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle 4 Mayıs 2020’de AYM’ye başvurmuş, başvuru 29 Aralık 2020’de reddedilmişti.
Mahkemenin gerekçeli kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayınlandı. Kararda, yüksek mahkemenin, tutuklama süresinin soruşturma aşaması için kanunda öngörülen süreyi aşması, dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ‘başvuru yollarının tüketilmemesi’ nedeniyle ‘kabul edilemez olduğuna’, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ‘ihlal edilmediğine’, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ‘ihlal edilmediğine’ oy çokluğuyla karar verdiği görüldü.
Gerekçede, başkan dahil yedi üyenin karara şerh düştüğü görüldü.
Arslan’ın muhalefet şerhinden öne çıkan kısımlar şöyle:
‘Görüşmelerin içeriğine ilişkin bilgi yok’
“Soruşturma mercileri, başvurucunun Henri Jak Barkey ile bağlantısıyla ilgili olarak somut veriler ortaya koyamamışlardır. Gerek tutuklama kararında gerekse iddianamede birtakım varsayımlardan hareketle bazı çıkarımlar yapılarak yöneltilen soyut iddialar atılı suçun işlendiğine dair olgular olarak ifade edilmiştir. Bunun ötesinde başvurucunun Barkey ile telefonla veya yüz yüze yaptığı belirtilen görüşmelerinin içeriğine ilişkin somut hiçbir bilgiye yer verilmemiştir.”
(İddianamede Amerikalı akademisyen Henry Barkey’nin 15 temmuz 2016’da İstanbul’a gelerek Büyükada’daki Splendid Otel’de kaldığı, Barkey’nin 18 Temmuz 2016’da Kavala ile Karaköy’de buluşup Türkiye’den ayrıldığı, darbe girişimi öncesi ve sonrası ikilinin arasında yoğun irtibat bulunduğu savunuluyordu.)
‘Basit şüphe bile ortaya konamadı’
“Somut başvuruyla ilgili en önemli mesele başvurucunun tutuklandığı siyasal veya askeri casusluk suçunun varlığına dair kuvvetli belirti bir yana basit şüphenin dahi ortaya konulamamış olmasıdır.”
‘Hangi gizli bilgiyi temin etti?’
“Somut olaya bakıldığında kuvvetli suç şüphesinin varlığını tespit etmeye yönelik temel soru şudur: Başvurucu devletin gizli kalması gereken hangi bilgilerini temin etmiştir? Bu sorunun cevabı ne tutuklama kararında ne de iddianamede bulunmaktadır. Daha da önemlisi başvurucunun hangi gizli bilgileri kimden, nasıl ve nerede temin ettiğine dair herhangi bir açıklama olmadığı gibi, kendisiyle ‘yoğun irtibatı’ olduğu varsayılan Barkey’in hangi gizli bilgilere sahip olduğu ve bunları nasıl temin ettiği de soruşturma belgelerinden anlaşılmamaktadır.”
‘STK’lar işlevsiz hale getirilebilir’
“Sivil toplum örgütlerinin en önemli görevi ülkenin sosyo-ekonomik ve politik meseleleri üzerine araştırmalarda bulunmak, analizler yapmak, raporlar hazırlamak ve öneriler üretmektir. Kuşkusuz sivil toplum kuruluşları da casusluk amacıyla kullanılabilir. Ancak bir kuruluşun casusluk olarak nitelendirilebilecek faaliyetler yürüttüğünün veya bu tür faaliyetlerin örtülmesi amacıyla kullanıldığının soyut ve genel suçlamalarla değil, somut bilgi, belge ve olgulara dayanılarak gösterilmesi gerekir. Aksi takdirde her STK, benzer suçlamalarla etkisiz ve işlevsiz hale getirilebilir. Somut başvuruya konu soruşturma belgelerinde başvurucunun ilişkili olduğu STK’lerin hangi gizli bilgileri elde ettikleri, Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde bunları nasıl kullandıkları ve hangi ülkelere verdikleri açıklanmış değildir.”
‘Neden üç yıl beklediniz?’
“Başvurucunun Barkey ile gerçekleştiği iddia edilen görüşmeleri 2013-2016 yıllarına ilişkindir. Bu bilgilerin sürecin başlangıcından itibaren soruşturma makamlarının elinde olduğu bilinmektedir. Başvurucunun 9 Mart 2020 tarihinde casusluk suçundan tutuklanmasına delil olarak gösterilen irtibata dair bilgiler genel hatlarıyla üç yılı aşkın bir süreden beri soruşturma dosyasında mevcuttur. Bu süre içinde bir de casusluk suçundan tutuklamayı haklı kılacak, söz konusu irtibatın içeriğine dair yeni bir olgu ortaya konabilmiş değildir. Bu nedenle Barkey ile irtibatın tespitinin üzerinden üç yılı aşkın bir süre geçtikten sonra başvurucunun casusluk suçundan tutuklanmasının neden gerekli olduğu soruşturma makamları tarafından gösterilmemiştir.”
‘Tutukluluk makul değil’
“İlk olarak 18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alınıp 1 Kasım 2017 tarihinde tutuklanan başvurucu, bireysel başvurunun karara bağlandığı gün itibarıyla bireysel başvurucuya konu dava dosyası bakımından suç isnadına bağlı olarak yaklaşık iki yıl 10 aydır tutuklu bulunmaktadır. Başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti oluşturmayan aynı delillere dayalı olarak bu karar uzun süredir devam ettirilen tutukluluğun makul olduğu kabul edilemez.”
‘Yurt dışına çıkmış ancak kaçmamış’
“Başvurucu hakkındaki tutuklamaya konu suçlama bakımından delil olarak gösterilen bilgilerin önemli ölçüde toplandığı ve bunların toplandığı tarihten yıllar sonra tutuklama tedbirine başvurulduğu, en önemlisi bu süre içerisinde soruşturma mercilerin de ifade edildiği üzere başvurucunun birçok kez yurt dışına çıkmış olmasına rağmen kaçmadığı ve her seferinde Türkiye’ye döndüğü dikkate alındığında ‘kaçma’ veya ‘delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme’ gerekçelerinin tümüyle soyut kaldığı, inandırıcı somut olgularla desteklenmediği görülmektedir.”
KAYNAK: DİKEN – CANAN COŞKUN


















