Kara Harp Okulu’ndan 1965’te mezun olan, Almanya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) kontr-terör ve kontr-gerilla kurslarına katıldığı söylenen, 1974’te Kıbrıs Harekâtı’nda paraşüt birliklerine görev alan, daha sonra Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) çeşitli kritik pozisyonlarda çalışan Korkut Eken, Türkiye gündemine 1996’da devlet-mafya-siyaset üçgenindeki ilişkileri açığa çıkaran Susurluk skandalıyla birlikte girdi.
MİT’te Kontr-Terör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür’le birlikte çalışan Eken, Eymür’ün 1988’de Birinci MİT Raporu üzerine teşkilattan emekli olması üzerine, kendisi de MİT’ten ayrılmıştı. Daha sonra Antalya’da Eken ile ortak buz fabrikası kuran Eymür, faili meçhul cinayetler soruşturmasında Eken’in adını şöyle andı:
“Çakıcı’yı benim tanımam 1988 yılından öncedir. Kendisini bizzat İstanbul Bölge tavsiye etmiştir. Aslında yapı itibarıyla korkak bir insandır, ürkektir, bu ürkekliği ve korkaklığından dolayı da birçok sıkıntı yaşamıştır. Bu bize geldikten sonra kendisini yurt dışında kullanmak amacıyla onu ve ekibini çalıştırmaya karar verdik. Bu kapsamda Korkut Eken kendilerini eğitti. Tabii bu arada Eken, Çakıcı ve ekibini eğitirken Çakıcı’nın etkisinde kaldı, biraz mafyavari hareketlere ve babalığa özendi. O dönemlerde bana gittiği yerlerde hesap ödemediği, biraz kabadayıvari davrandığı şeklinde kulağıma haberler geldi. Benim duymamdan Eken rahatsız oluyordu.”
Emniyet’te Ağar’la birlikte çalıştı
Korkut Eken 1993’te Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gelen Mehmet Ağartarafından Emniyet’e müşavir yapıldı. Eken, bu görevde bizzat Özel Harekat Daire Başkanlığı’ndaki özel timcilerin eğitimini de üstlendi. Bu özel timciler, daha sonra Türkiye’yi karanlığa gömecek faili meçhul cinayetlere bulaştı. Eken, kirli ilişkilerin ortaya döküldüğü Susurluk davasından sonra da Türkiye gündeminden pek çıkmadı. 1997’de İstanbul 6 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan 11 sanıktan biri olan Eken, dava sırasında verdiği ifadede sanıklardan Özel Harekât Dairesi Başkanı İbrahim Şahin’in ilk talebesi olduğunu belirtmiş ve diğer özel timci sanıkları da öğrencileri olması dolayısıyla tanıdığını anlatmıştı.
Ancak dava boyunca ve sonrasında adı faili meçhullerle anılan Eken’in özel timcilerle ilişkisinin sadece “öğretmen-öğrenci” ilişkisi olmadığı anlaşıldı.
Susurluk skandalında Eken’le yakın ilişki içinde olduğu bilinen dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın adı da geçmiş ve savcılığın dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlamasına rağmen dokunulmazlığı kaldırılmayan Ağar, 1997’deki ilk Susurluk davasında yargılanamamıştı.
Eken’in Susurluk’ta ortaya çıkan bağlantıları
Eken, bu davada “Susurluk çetesi sanıklarıyla birlikte, cürüm işlemek üzere silahlı çete oluşturduğu, aranan sanığı yetkili makamlara bildirmediği, Susurluk kazası sonrası ortaya çıkan 20 kayıp UZİ ve 10 beretta tabanca ve roketatarın İbrahim Şahin ile birlikte üzerine kayıtlı olduğu ve MİT’çi Tarık Ümit’in kaçırılarak öldürülmesi” suçlarından yargılandı. Yargılama boyunca ayrıca Eken’in, yakın tarihe adı Bahçelievler Katliamı olarak geçen, 1978’de Ankara’nın Bahçelievler semtinde Türkiye İşçi Partili yedi gencin öldürülmesinin sanıklarından Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı’yı, ayrıca Susurluk’un faili meçhullerinden biri olan “Kumarhaneler Kralı” Ömür Lütfi Topal’ın ortaklarından Sami Hoştan ile Ali Fevzi Bir’i tanıdığı anlaşıldı. Eken’in MİT’le ilişkisi olduğu söylenen Alaattin Çakıcı’yı eğittiği de bu süreçte gündeme geldi.
Eken, Susurluk kazasında hayatını kaybeden Çatlı’yı tanıdığını ve Çatlı’nın devlet için istihbarat çalışmaları yaptığı 27 Aralık 1996’da TBMM’deki Susurluk’u Araştırma Komisyonu’nda verdiği ifadede de söyledi. Uzun yıllar “Mehmet Özbay” sahte kimliğiyle yaşayan Çatlı’nın adı Milliyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’ye suikast düzenleyen ve Papa 2. Jean Paul’e de suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’nın 1979 yılında cezaevinden kaçmasına yardım edilmesinde de geçmişti.
Susurluk’tan ceza aldı: İmralı’da yatmak istiyorum
Yaklaşık dört yıl süren ilk Susurluk davasını 11 Şubat 2001 tarihinde karara bağlayan İstanbul 6 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) heyeti, sanıklardan İbrahim Şahin ve Korkut Eken’e TCK’nın 313. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları uyarınca “Cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek” suçlarından 6’şar yıl ağır hapis cezası verdi. Eken, o gün gazetecilere yaptığı açıklamada ise aldığı cezayı hak etmediğini, ama cezasını da rejim yemeklerinin sunulduğu İmralı Adası’nda geçirmek istediğini söyledi:
“Dava yoğun baskı altında geçti. Her insan baskı altında kalabilir. Ancak ben bu cezayı hak ettiğime inanmıyorum. Devletin fedakarlık etmiş olan insanları ortada sahipsiz bırakmaması gerekiyordu. Altı sene çok büyük bir ceza. Cezaevlerinin durumu ortada, bizim için büyük sıkıntı olacak. Cezayı rejim yemeklerinin sunulduğu İmralı Adası’nda geçirmek için talepte bulunacağım. Ben de hastayım.”
“Devlet adına kurşun atan da yiyen de şereflidir” ve “Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yla olduğu gibi, PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir” açıklamalarıyla akıllarda kalan dönemin Başbakanı Tansu Çiller ise Korkut Eken’in Susurluk’tan ceza almasını, “Bu devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de kutsaldır” sözünü tekrarlayarak, “Bu arkadaşlarımız ülkemizin bütünlüğü için kahramanlıklar yapmışlardır” şeklinde değerlendirdi. Çiller, Susurluk davasından karar çıktığında artık başbakan değildi ve bu açıklamayı Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olarak yapmıştı.
Korkut Eken, cezaevi günleri daha sona ermeden yeni iddialarla birlikte yeniden Türkiye gündemindeydi. Gazetelere, Susurluk çetesinin mahkûm olan hükümlülerinin mafya lideri Sedat Peker’in finansörlüğünde yeniden örgütlendiği ve Milli Yol adı altında bir dergi kurmayı planladıkları haberleri yayıldı. İddialara göre Peker, cezaevinde yattığı sırada Korkut Eken’e 50 bin dolar gönderdi, ancak ikili arasındaki ilişki para konusunda gerildi. Daha sonra, Peker’in desteğiyle kurulan Milli Yol Dergisi’nde Sedat Peker aleyhinde bir yazı yayınlanınca ipler de kopma noktasına geldi.
Eken: Kayıp silahlar yurt dışında
Eken, 2008 yılında Ergenekon soruşturmaları sırasında da anıldı. Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Susurluk hükümlülerinden İbrahim Şahin’in evinde bir kroki ele geçildi. Haberlere göre kroki, Gölbaşı yolu üzerinde ODTÜ’ye ait ormanlık arazideki bazı yerleri gösteriyordu. Ve daha sonra Gölbaşı’nda yapılan kazıda bulunan cephanelikler kayıp Susurluk silahlarını akıllara getirdi. Yargı, hâlâ faili meçhul cinayetlerde kullanıldığı iddia edilen silahların peşindeydi.
Kayıp silahlarla ilgili açılan ikinci davada da yargılanan Korkut Eken, silahların dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın sözlü talimatlarıyla kendisi tarafından teslim alındığını ve dış ülkelerde kullanıldığını ileri sürdü. TBMM’de kurulan komisyonda da kayıp silahların peşine düşüldü, ancak söz konusu silahların akıbeti hâlâ bilinmiyor.
Eken yeniden sanık sandalyesinde
Ergenekon döneminde Susurluk davasının hükümlülerinden özel timci Ayhan Çarkın’ın itirafları sonrasında başlatılan soruşturmanın ardından da Korkut Eken yine sanık sandalyesine oturdu. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan ve o dönemde Ergenekon davasından yargılanan Sedat Peker’in, 90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerden sorumlu tutulan, ancak izine hiçbir zaman ulaşılamayan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve Korkut Eken’le ilişkisi kayıtlara geçti. Peker, savcılığa verdiği ifadede “Eken, bana Yeşil’in beni takip ettiğini, Yeşil’in ve arkasındakilerin beni ortadan kaldırmak istediğini düşündüklerini söyledi. Ben de Yeşil’i takip ettirmeye başladım. En son gelinen noktada Yeşil’le düşman olmadık, oyun yapmışlar. Yeşil’le aramızı bozmak isteyen devlet görevlisinin Korkut Eken olduğunu düşünüyorum” dedi.
Çarkın’ın itirafları sonrasında başlatılan soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 1990’lı yıllarda öldürülen iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013’te iddianame düzenlendi. Toplam 19 sanığın yer aldığı dava dosyasında Mehmet Ağar birinci, Korkut Eken de iki numaralı sanık oldu.
İddianamede sanıklar, yakın tarihe faili meçhul cinayetler olarak geçen Ankara Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, ANAP Keskin İlçe Başkanı Metin Vural, Kürt iş insanları Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım’ın yanı sıra Recep Kuzucu, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lütfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan’ın öldürülmelerinden sorumlu tutuldu.
Sanıklar, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Mahkeme 13 Aralık 2019’da “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım halen “firari” görüldüğünden dosyasının tefrik edilmesine hükmeden mahkeme heyeti, Mehmet Ağar dahil tüm diğer sanıkların beraatine karar verdi. Beraat kararını delil yetersizliğiyle gerekçelendiren mahkeme, müdahil avukatların itirazlarını ise dikkate almadı. Ancak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin geçen nisan ayında verdiği bozma kararıyla birlikte faili meçhul cinayetler davasının yeniden görülmesi bekleniyor. Beraat kararını bozan istinaf mahkemesi, davadaki maddi delillerin yeterince araştırılmadığına hükmetti.
Yeni bir faili meçhul iddiası daha eklendi: Kutlu Adalı
Şimdi ise suç örgütü lideri olmakla aranan Sedat Peker’in son yaptığı açıklamalar sonrası Korkut Eken’in sorumlu tutulduğu faili meçhul cinayetlere Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı da eklendi. Peker, Korkut Eken’in kendisinden Adalı için tetikçi istediğini ve kendisinin de Eken’e kardeşi Atilla Peker’i önerdiğini, Eken’in Atilla Peker’le Kıbrıs’a gittiğini dile getirdi. Atilla Peker’in aynı yöndeki ifadesi de savcılık tutanaklarına geçti. Atilla Peker, Kıbrıs’ta denk gelemedikleri için Adalı’yı öldürmeden döndüklerini, daha sonra ise Eken’in kendisine “o işi hallettiklerini” söylediğini de iddia etti. Eken ve Peker’in Kıbrıs ziyaretini emekli Orgeneral ve eski Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi de doğruladı.
Korkut Eken de Sözcü gazetesine yaptığı açıklamada, Kıbrıs’a Mehmet Ağar’ın görevlendirmesiyle, PKK’nın faaliyetlerini incelemek üzere gittiğini, yanına da Atilla Peker’i aldığını, Kutlu Adalı ile bir ilgisinin olmadığını söyledi. Ancak Eken’in resmi bir görevi olmayan ve adı mafyayla anılan bir kişiyle Kıbrıs’a PKK’nın faaliyetlerini izlemek için neden gittiğinin yanıtı ise şimdilik yok.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – HÜLYA SCHENK