HABERDAR / EVRİM KURDOĞLU – Bacağında linç akşamından kalma aksaklıkla Köln sokaklarında yürürken buraya 37 sene evvel ilk geldiğimde ‘karnaval’ vardı, ‘ben de yüzümü boyayıp karnavala katılmıştım’ diyor. Sürgünde olmanın tanıdık kokusu hemen burnuna çarpıyor. Alman lisesinden kalan Almancasıyla kahvesini sipariş ederken bir yandan da kendisini tanıyanlara gülümseme ile selam veriyor.
Üç hafta bir imza vermek için Türkiye giden Şansal ikinci evi artık Belçika. Ancak kendini dünya vatandaşı gören ünlü modacı pek çok ülkeyi ziyaret ediyor. ‘Hukuk bu iktidarın muhaliflere karşı kullandığı bir silah olmuş’ demesine rağmen uğradığı mağduriyetlerin hesabını sormak için hukuk yolunda ilerlemeyi tercih ediyor.
”Korkuyor musunuz?” diye sorulduğunda ”Hiç korkmuyorum, korkular bizi kontrol etmek için vardır” diyor.
Cezaevinde yatmış bir modacı olarak ‘tek tip kıyafet’ uygulamasına esprili diliyle ”Nur yapsın, tüllü payetli cezaevine renk gelsin” diyor.
Haberdar’a verdiği özel röportajda Barbaros Şansal şunları söylüyor:
”TERZİLİĞE 7 YAŞINDA BAŞLADIM”
Kadın terziliğine başlamaya nasıl karar verdiniz?
Babaannem terziydi dönemin ünlüleriyle çalışıyordu. Mevhibe İnönü, Toto Karaca. Dul bir kadındı. Dedem teşkilatı muhassadan Osmanlı’dan Cumhuriyete geçerken levazım albayı olarak Sarıkamış’ ta görev yapıyordu. Etlerin saklandığı buzdolabına kapatılarak öldürüldü. Ben de yaz tatillerinde onun yanında 7 yaşında terziliğe düğme dikerek, sülfile basarak, iplik toplayarak, ilik açarak başladım.
Terzi yamağı da oradan mı geliyor? (Şansal kendini sosyal medya hesaplarından terzi yamağı olarak tanıtıyor)
Terzi Yıldırım Mayruk. Yıldırım gibi bir duayen kendine ‘kadın terzisi’ derken ben ne diyebilirim ki?
Peki elit bir ailenin çocuğusunuz. Terzi olmaya karar verdiğiniz de nasıl karşıladılar?
Her soylu aile de bir soysuz çıkarmış (gülüşmeler). Bana karışmadılar. Ben meslek tercihimi kendim yaptım.
Sıradışı ve protest çocukluğunuz lisede kendini solcu olarak göstermiş? Türkiye’nin adım adım askeri darbeye gittiği o yıllarda nasıl bir gençtiniz?
Ben her zaman sosyalisttim, her zaman devrimciydim. Ben öyle doğdum. Ben Çarşı’lıyım herşeye karşıyım. Sabahları aynaya baktığımda ”bugün yine başına ne işler açacaksın?” diyorum.
”80 İHTİLALİNDE KIRMIZI CONVERSE GİYDİĞİM İÇİN GÖZALTINA ALINDIM”
Eylül 1980’nde siz de Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldınız. Ne ile suçlanmıştınız?
Hakkımda açılan bir dava yoktu. Bir gün Karaköy’den vapura bindim. Ayağımda da kırmızı converse ayakkabılarım. O zaman vapura binerken askerlere kimliğimizi gösteriyorduk. Vapurdan indiğimde asker beni durdurdu yine kimlik sordu. Ben de dedim ki ”kardeşim vapura Karaköy’den bindik. Deniz’den binilmiyor. Benimde binerken gösterdim. İnerken niye soruyorsun” Baktı baktı ”Kırmızı pabuçları var komünist bu alın bunu” dedi.
Beni öyle aldılar.
İçeride ne kadar kaldınız?
Selimiye’de 2 hafta kaldım ama Sansaryan’da 6 gün kaldım. Babam Bülent Ulusu’nun arkadaşıydı. Çıkardılar sonra Balkan havayollarıyla kaçak bir şekilde Londra’ya kaçtım. 9 yıl dönmedim.
9 yıl Avrupa’da hayat nasıl gitti?
Okudum, çalıştım, evlendim, bir kızım oldu, ayrıldım.
9 YIL SONRA LONDON BOY TÜRKİYE’DE
1989’da Türkiye’ye yeniden döndüğünüzde nasıl hissetiniz? Çok değişmiş miydi?
Ben çok değişmiştim. Pöti kare siyah beyaz ceket, omuzlardan dökülen lüle lüle saçlar, halka küpeler, rugan ayakkabılar, London boy… (gülüşmeler)
Adapte olabildiniz mi yeni Türkiye’ye, ya da Türkiye yeni size?
Adapte oldum ama tabi ki çok değişmişti. Bakkal’dan tutuklanmadan Camel sigarası alabiliyordun, yurt dışına üç yılda bir çıkma kuralı kalmıştı. Değişiyordu. Ama Kapitalizm de ellerini üzerimize atıyordu. Cinsel yönelimler, mezhep farklılıkları, siyasi tercihler öcü gibi gösteriliyordu. Döndüğümde Yıldırım Mayruk ile çalışmaya başladım. Semra Özal, Berna Yılmaz, Nermin Erbakan, Tansu Çiller gibi isimlerle çalıştım.
Bu isimlerden sizi en çok etkileyen hangisi oldu?
İçlerinde en zayıf ve kibar olan hanımefendi Berna Yılmaz ve Semra Sezer ne servis ne hediye hiçbir şey kabul etmedi bu iki kadını unutamam.
Türkiye’yi yöneten isimlerin eşleri veya kendileriyle çalışma fırsatını Türkiye’ye döndükten sonra mı yakaladınız?
Ben büyük bir aileden geliyorum. Benim ailem Menderes zamanında yönetici konumundaydı. Zaten o çevreyi biliyordum. Kime elbise diktiğinin bir önemi yoktur. Nasıl yaptığın önemlidir. Çünkü iktidarlar geçidir. Ayakta alkışlanırlar ta ki iktidardan düşüp nefret edilinceye kadar.
”BEN POLİTİKAYI SERMAYEDARLARIN EŞLERİNDEN ÖĞRENDİM”
Politikayı anlamanızda veya bilgilenmenizde politikacı eşlerinin bir katkısı oldu mu?
Ben politikayı politikacı eşlerinden değil, sermayedarların eşlerinden öğrendim. Politikayı onlar öder. Holdinglerin, medya patronlarının, büyük tüccarların, büyükelçilerin bunların hepsinin eşleri benim müşterim oldu. Dünyayı onlar yönetirler. Politikacılar sermayenin hizmetkarıdır.
Cezaevinden çıktıktan sonra neler oldu?
Sarıyer’deki evimin bodrum katından dışarı çıkamadım. Devlet koruma vermedi. Tehditler devam etti. Tam evimin karşısındaki evde gidip oy kullanamadım. Polis vermedi devlet böylece seçme ve seçilme hakkımı gasp etti. Uluslararası baskıyla devlet bana koruma verdi. Bir de korumayı mı koruyacağım? Benim yanıma birini verecekler özel hayatım dahil herşeyi jurnalleyecekler.
”BANA YAPILAN HİÇBİR ŞEY BİREYSEL YAPILMADI”
Size yapılanlar aslında sizin üzerinizden bir korku salma amacı mı taşıyordu? Nasıl değerlendirdiniz?
Bana yapılan hiçbir şey bireysel yapılmadı. Yapılan herşey Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinedir. Uğradığım haksızlığı hukukun üstünlüğüne olan tam inancımla dile getirip haklılığımı ispatlayacağım. Açtığım tüm davaları kazanacağım, zamanla göreceksiniz. Haklı haksız ortaya çıkacak. İç hukuk yollarını deneyeceğim olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gelecek davalar, bedelini ödeyecekler. Benim bu mücadelem şahsi mağduriyetimden kaynaklı değil, benden sonrakilere yapılmasını engellemek istiyorum.
Toplumsal korkuya karşı da bir mücadele veriyorsunuz diyebilir miyiz?
Korku en büyük silah olarak kullanılıyor ve en büyük düşmana dönüşüyor. Korkular bize sonradan yüklenir, bizi idare etmek için kullanılır. Benim korkum yok, hiçbir şeyden korkmuyorum.
Ama yine de sorayım, yeniden tutuklanmaktan ya da linç edilmekten ya da fazlasından korkmuyor musunuz?
Ben buyum. Bu devirde bu iktidarda ben bütün davaları kazanırım. Cezaevinede girersem aldırma gönül aldırma şarkısını söyler yatarım ne yapayım. Cezaevinden bu kadar ürkmeyin. Orası daha güvenli. Hücrede ve tecrittesiniz size kimse ulaşamaz. Kapının dışında tehlikedesin.
Davalarınızın hukuki durumu nedir?
Kıbrıs İdari Mahkeme’sinde 20 Eylül’de duruşmamız var. Savcılık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümetini savunmayacağını açıkladı. Kıbrıs’ta yasadışı bir karara maruz kaldım. Bakanlar Kurulu’nun deport kararı olmadan gönderildim. Savcılık da İçişleri Bakanlığı’nı savunmayacağını açıkladı. Muhtemelen dava benim lehime sonuçlanacak. Kutlu Evren kendine avukat arıyor. İktidar hukuku kendine silah haline getirmiş, ama hukuk bir gün onları da vurur.
Başınıza gelenlerden sonra toplumun size bakış değişti mi?
Toplum linç olayından sonra politik görüşlerimin farkına vardı. Her işte bir hayır vardır. Toplum, modacı, zengin, eşcinsel, defile, manken böyle bir profilin altında benim devrimci, entellektüel, protest yanımı, dünya görüşümü anladı. Bu bence çok önemliydi. Aslında bana kötülük yapmak istediler ama pmosyonumu yaptılar.
”BANA HAKARET EDENLER SOKAKTA SELFİ ÇEKİYOR”
Peki sizi onaylamayanlar hatta tehdit, hakaret edenler nasıl tepki veriyor?
Sosyal medyada bana hakaret eden sokakta gördüğünde selfi çekiyor, beni manken yapsana, beni şu mankenle tanıştırsan diyor. Türkiye’de vergi rekortmeni genel ev işletmecisi Manukyan’dı, bunu unutma.
Türkiye’yi şu içinde bulunduğu günlerde nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’de depresyonlu bir hal var ama ben o kadar pesimist bakmıyorum. Türkiye’nin dinamikleri yetişmiş nufusları, aydın insanları var. Bugün Türkiye’nin aydını ve Batı’nın aydının kıyasladığında bizimkiler çok daha ileride, evet dünyaya entegre değil, evet orjinalin ne olduğu konusunda kafası karışık. Çünkü hep Febri Ebicioğlu ile kandırıldık. Kimler geldi kimler geçti Ajda Pekkan hala süper star. Yenilenmiyor. O yenilenmeyi de toplum kendi refleksleriyle birden yapar. Mesut Yılmaz’ın önüne kurabiye kondu basın express yolunda ağzında salya oldu diye ANAP seçim kaybetti. Türkiyedeki oyunlar, siyasi partilerin gücünde değildir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir zaten. Sistem işini bitirdiğini atar. Bunun örneklerini son zamanlarda ulu solcu partilerde de görmeye başladık. Tek tip dincilik, milliyetçlik, ulusalcılık bunlar toplumu bir arada tutmaz tam tersi parçalar. Farklılık ve çeşitlilik berekettir. Gelişmiş toplumlarda çeşitli seslerin olması gerekmektedir.
Türkiye kaotik bir dönemden geçiyor doğrudur. Meclisi var ama senatosu yok. Liyakat eksikliğinden büyük bir erozyan var. Ahbap çavuş ilişkisi büyük bir zarar veriyor. En büyük karmaşalardan çözümler doğar. Türkiye’yi çok iyi günler bekliyor her şey çok iyi olacak.
”TEK TİP KIYAFETLERİ NUR YERLİTAŞ YAPSIN”
Cezaevlerinde tek tip kıyafetler gündem hem bir terzi hem de her an yeniden tutuklanma ihtimali olan birisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nur Yerlitaş yapsın.
Neden?
O çok yetenekli. Tüylü payetli cezaevi renklenir.
Modayı bıraktığınızı açıkladınız ve dördüncü kitap yolda… Bu yeni kitapta neler okuyacağız kaleminizden?
Karanlık oda
Ne anlatacaksınız?
Okuyunca göreceksiniz.
İpucu da mı yok?
Kapkaranlık bir odaya gireceksiniz. Karanlık oda da fotoğraflar olur. Biraz siyah beyaz fotoğrafları ve kırmızı ampülleri konuşacağız.