Şırnak’ın İdil ilçesinde 3 Eylül akşamı sürücü olduğu zırhlı araçla çarptığı 7 yaşındaki Miraç Miroğlu’nun ölümüne neden olan polis memuru M.K., ifadesinde görgü tanıklarının beyanlarının aksine suçsuz olduğunu savundu.
İdil Cumhuriyet Savcılığı tarafından olayla ilgili “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan hakkında soruşturma başlatılan polis memuru M.K.’nin ifadesi olaydan 3 gün sonra alındı. Savcılık sorgusunda kendisine isnat edilen suçlamayı kabul etmeyen M.K., tutuklama talebiyle İdil Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.
Olay esnasında zırhlı araçta bulunan komiser M. G. ise, olayın görgü tanığı Ş.Ş.’nin “yüksek bir şekilde fren yada çarpma şeklinde bir ses” duyduğunu söylemesine rağmen ifadesinde aracın yavaş gittiğini öne sürdü.
20-25 KM HIZLA GİTTİKLERİNİ ÖNE SÜRDÜ
Komiser M.G, ifadesinde “Tali yoldan gelen araç ve şahısları uyarmak amacıyla yol kesişiminde korna çalmak suretiyle uyarı vererek geçişlerimizi sağlamaktayız. Söz konusu olay olmadan önce aynı şekilde davranarak dikkatli bir şekilde geçişimizi yapmıştık. Olay anında ve öncesinde aracımızın hızı yaklaşık 25-30 km civarındaydı. Eğer aksi bir durum olsaydı araç ağırlığında dikkate alındığında 2-3 metre aralığında durmamız mümkün olmazdı. Tüm anlatmış olduğum sebeplerden dolayı araç şoförü M. K.’nin herhangi bir kusuru yoktur. Bu olayla ilgili bildiklerim bunlardan ibarettir” beyanlarında bulundu.
SAVCILIK TUTUKLAMA İSTEDİ
Savcılığın tutuklanması talebinde bulunduğu polis memuru M.K. sevk edildiği Hakimlik’te kendisini “Turgut Özal Mahallesinde hız kurallarına riayet ederek seyir halindeydim. Turgut Özal caddesi ile 533 sokak kesişimine geldiğimde hızımı daha da yavaşlattım, kornaya basmak suretiyle sesli uyarımı da verdim.2019 yılından bu yana bu araçları kullanmaktayım, kavşaklarda yavaşlarım, gerekli ses uyarılarımı veririm, daha önce böyle bir kaza yaşamadım, trafik kurallarını her zaman için rivayet eden bir insanım ve olay anında da aynı şekilde davrandım. Kavşaktan geçtiğim esnada araçta bir sarsıntı oldu. Aracın arkasını gösteren araç içi kameramıza baktığımda arkada yerde yatan bir şahıs gördüm. Olay esnasında yanımda bulunan komiserim ile beraber ivedi bir şekilde şahsın yanına gittik. Zaman kaybolmasın diye 112’i aramadan kendim çocuğu yerden kaldırarak ekip otomun sağ ön koltuğuna zarar görmeyecek şekilde çocuğu yatırdım. Bu esnada aracın sağ arka kapısını tanımadığım bir bayan açtı. Binmek istedi engel olmadım. O da bizimle geldi. Çocuğu 5-6 dakikada hastaneye yetiştirdim” sözleriyle savundu.
Kavşağa yaklaştığı esnada hızımı azalttığını öne süren M.K, “Araç zırhlı olduğu için ve camlarında tel kafes bulunduğu için görüş açımız daralmaktadır. Ayrıca bahse konu kavşakta oval aynanın olmaması ve karşıdan güneş ışığının yüzüme vurması durumu da söz konusu oldu. Ayrıca ön cam ile yan camı bir birinden ayıran direk oldukça geniş, yan cam oldukça küçük olduğu için ve zırhlı araç yüksek olduğu için çok yakında bulunan çocuğu görmem imkansızdı, bununla beraber çocuk kör noktada kaldığı için göremedim” dedi.
İki yıldır araç kullandığını belirten M.K., 2 yıldır bugüne dek herhangi bir kazaya karışmadığını kaydetti. M.K., ifadesinin devamında kendisini şöyle savundu: “Ben hız kurallarına kurallarına riayet ettim ve gerekli tedbirli davranışları gösterdim. Ancak böyle üzücü bir kaza meydana geldi. Bu kazada benim kusurum yoktur. Ve ayrıca tutuklama tedbiri oldukça ağır ve haksız olacaktır. Ben sabit ikametgah sahibiyim ve kamu görevlisiyim. Kaçma yada delilleri karartma durumu söz konusu olamaz. Bu durumunda göz önünde bulundurulmasını talep ediyorum.”
HAKİM TUTUKLAMA TALEBİNİ YERİNDE BULMADI
Hakimlik, kendisini bu sözlerle savunan polis memuru hakkında savcılıkça bulunan tutuklama talebini yerinde bulmayarak serbest bırakılmasına karar verdi.
Hakimlik, kararını şu gerekçelere dayandırdı: “Her ne kadar şüpheli hakkında taksirle ölüme neden olma (TCK/85 md.) suçlamasıyla tutuklama kararı verilmesi yönünde talepte bulunulmuş olsa da; İncelenen soruşturma dosyası içerisinde alınan ifade ve beyanlar, olay yeri görgü ve tespit tutanağı, CD çözümleme ve görüntü izleme tutanağı ile kaza tutanağı içeriğinde yer alan şüphelinin 2918 sayılı karayolları Trafik Kanunu 52/1-A maddesi uyarınca kusur durumu gösterir eylemi bir bütün halinde değerlendirildiğinde, şüphelinin kaçması, saklanması ile kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunmaması; öte yandan delilleri yok etme, gizleme, değiştirmeye matuf davranışlarının dosyaya yansımaması ile birlikte tanık, mağdur veya başkaları üzerinden baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarına dair bir bilgi/belge yer almaması durumları da göz önüne alındığında; tutuklama tedbirinin koruma tedbirlerinin içerisinde en ağır maliyette bulunup en son uygulanması gereken eş deyişle ‘Son çare ilkesi’ne tabi bir tedbir niteliğinde yer alarak cezalandırma fonksiyonu güden bir amacı da olmama hususları kül halinde değerlendirildiğinde; bu aşamada tutuklama kararıyla beklenilen yararın adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle sağlanabileceği kanaatine varılarak İdil Cumhuriyet Başsavcılığının tutuklama talebinin reddine karar verilmiştir.”
Hakimlik, haftanın bir günü imza vermek suretiyle adli kontrol uygulanmasına karar verdiği polis memuruna yine dışı çıkış yasağı getirdi.
Miraç’ın anne ve babasının ifadesi ise polisin serbest bırakılmasından iki gün sonra 8 Ağustos’ta alındı. Her ikisi de sanık polisten şikayetçi oldu.
‘BENİM CANIM YANDI KİMSENİN YANMASIN’
Baba Salih Miroğlu ifadesinde, “Olaya karışan polis memuruna ağır bir ceza verilmesini istiyorum. Benim canım yandı başkasının canının yanmasını istemiyorum. Sokaklarda zırhlı araçların geçmemesini ve geçtikleri güzergahlardan da yavaş geçmesini istiyorum. Olaya karışan polisten şikayetçi ve davacıyım” dedi.
ANNE: O POLİSLE YÜZLEŞMEK İSTİYORUM
Anne Nazife Miroğlu da verdiği ifadesinde oğlunun ölümüne neden olan polisten şikayetçi olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Olayın yaşandığı gün oğlum Miraç ile birlikte evin önünde oturuyorduk. O sırada lavaboya girmek için içeri girdim. Tekrar dışarı çıktığımda mahalleden birileri yanıma gelerek, ‘oğluna araç çarptı’ dedi. Ben de hangi ne aracı diye sorunca zırhlı aracın çarptığını söylediler. Mahalleden de zırhlı araçlar çok hızlı geçtiği için tamam benim oğlum öldü diye düşündüm. Olay yerine gittiğimde oğlum Miraç olay yerinde yoktu. Hızı bir şekilde beni İdil Devlet Hastanesine götürdüler. Daha sonra da hastanede çocuğumun olay yerinde ölmüş olduğunu öğrendim. Olayı gerçekleştiren polisin tutuklanmamış olmasını kabul etmiyorum. Hiçbir polise karşı kötü bir niyetim ters bir hareketim veya saygısızlığım olmamıştır. Tüm bunlara rağmen tutuklanmamış olmasını kaldıramıyorum. Gerekirse kazaya sebep olan polisle yüzleşmek istiyorum. Yaşanan olaydan dolayı suçsuz olduğunu ve hız yapmadığını bana ispat ederse kendisini affederim. İçimde rahatlamış olur. Yaşanan bu olaydan dolayı olaya karışan polisten şikayetçi ve davacıyım.”
KAYNAK: MEZOPOTAMYA AJANSI – ZEYNEP DURGUT