Türkiye’de 2012’den bu yana 406 bin 201 hektar orman, başta enerji ve maden olmak üzere başka faaliyetlere açıldı. Bu alan 77 Belgrad Ormanı’na denk gelirken Rize’nin yüzölçümünden de büyük.
Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla 11 ilde 1 milyon metrekarenin üzerinde alanın orman sınırları dışına çıkarılması tartışma yaratırken gözler son yıllarda ormanlardan madencilik ya da enerji gibi çeşitli faaliyetler için verilen izinlere çevrildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) yayınladığı resmi verilere göre 2012 ile 2022 arasında ormanlardan verilen izin miktarı 406 bin 201 hektarı buluyor. Bu alan 572 bin 114 tane futbol sahasına denk gelirken, yaklaşık 77 Belgrad Ormanı ediyor. Söz konusu alan ayrıca Rize, Osmaniye, Kocaeli, Bayburt gibi illerin yüzölçümlerinden de büyük.
Enerji ve maden ilk sıralarda
Resmi verilere göre orman alanlarında en fazla madencilik ve enerji faaliyetleri için izin verildi. Son 11 yılda 109 bin 884 hektar orman madencilik faaliyetine açılırken, enerji faaliyetleri için izin verilen orman alanı 142 bin 980 hektar oldu.
Enerji izinlerinin 82 bin 218 hektarını enerji iletim hatları, 11 bin 29 hektarını hidroelektrik, 678 hektarını termik santral, 8 bin 613 hektarını rüzgar santrallerine verilen izinler oluşturdu. Diğer izinler başlığı altında ulaşım için 55 bin 155, altyapı için 673, eğitim tesisleri için 1445, sağlık tesisleri için 581, katı atık bertarafı için 2 bin 413 hektar ormanlık alandan izin verildi.
Tüm ormanların yüzde 3,5’i kadar
Peki verilen bu izinler Türkiye’nin orman varlığı ile kıyaslandığında ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Orman Genel Müdürlüğü ve Antalya Orman Bölge Müdürlüğü verilerine göre; 2023 yılında Türkiye’deki toplam orman alanı, 23 milyon 245 bin hektar olarak belirlendi.
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Türkiye’de ormanlardan verilen tüm izinlerin miktarının 2022 sonu itibarıyla 811 bin hektara ulaştığı bilgisini veriyor. Bunun yaklaşık yarısının 2012-2022 yılları arasında verildiğine işaret eden Tolunay, “Bu miktar 23,2 milyon hektar olan ormanlarımızın yüzde 3,5 kadarına karşılık geliyor. Son 10 yıldaki orman izinleri ise orman alanlarımızın yüzde 1,7’si kadar” diyor.
Orman alanlarında kamu yararı ve zaruret gerekçesiyle izin verilen maden, enerji, turizm ve diğer tesislerin ormansızlaşma nedeni olduğunu vurgulayan Tolunay, ekliyor: “Çünkü bir orman alanı gerekçesi ne olursa olsun en az 10 yıl süreyle vasfını kaybediyorsa ormansızlaşma olarak kabul edilir. İzne konu olan orman alanlarının çoğunun yeniden ormanlaştırılması da pek mümkün değil.”
Hangi olumsuzluklara neden oluyor?
Ormanlardan verilen izinlerin neden olduğu olumsuzlukların en başında karbon yutak alanlarının kaybı geliyor.
2004-2022 yılları arasında yıllık ortalama 29 bin 460 hektar orman alanının başka kullanımlara tahsis edildiğini söyleyen Tolunay’a göre bunun sonucunda yıllık ortalama 9,5 milyon ton karbondioksit eşdeğeri bir sera gazı emisyonu oluştuğunu söylemek mümkün.
Ormanların tuttuğu karbon miktarı Türkiye’nin 2053 yılında ulaşmayı taahhüt ettiği net sıfır karbon emisyonu açısından da önemli.
Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonunun 2021 itibariyle 564 milyon ton karbondioksit eşdeğeri kadar olduğunu söyleyen Tolunay, net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için bu emisyonların ormanların yıllık karbon tutum miktarına düşürülmesi gerektiğine işaret ediyor.
Tolunay, “Sera gazları envanterimize göre uzun yıllar yılda 62-68 milyon ton civarında karbondioksiti atmosferden alan ormanların yaptıkları bu birikim, 2018 sonrasında sürekli olarak azalarak 2021 yılında 34 milyona kadar geriledi” diyor.
Diğer yandan ormanlardan verilen izinler habitat parçalanmasına da yol açıyor.
Tolunay, OGM’nin Sürdürülebilir Orman Yönetimi raporlarına göre 2008 yılında sayısı 55 bin kadar olan 10 hektardan daha küçük orman parçası sayısının 2019 yılında 121 bine çıktığını belirtiyor. Buna karşılık bin hektardan büyük orman parçası sayısının aynı dönemde 1414’ten 1187’ye düştüğüne dikkat çeken Tolunay, “Habitat parçalanması öncelikle biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli faktör. Parçalanan habitatlarda aynı türün farklı popülasyonları arasındaki bağlar kopar, türler suya ulaşamaz ve beslenme alanları daralır” diye konuşuyor.
Ormanlardan verilen izinlerin yol açtığı problemlerden biri de orman yangınları.
Prof. Tolunay’ın verdiği bilgiye göre, son 10 yılda çıkan yangınların yaklaşık yüzde 3’ünden orman içindeki enerji tesisleri sorumlu. Son 10 yılın ortalaması olarak yılda 22 bin 588 hektar orman alanı yangınlardan zarar görürken, bunun 4 bin 414 hektarı enerji tesislerinden kaynaklanıyor. Zarar gören orman alanlarının yüzde 20’si enerji tesisleri nedeniyle yanıyor.
Envanterde orman görünüyor
Öte yandan Türkiye’de orman alanları resmi verilere göre sürekli artıyor. Orman alanları 1973 yılında 20,2 milyon hektar iken, 2012 yılında 21,7 milyon, 2022 yılında ise 23,2 milyon hektara çıktı. Ancak rakamların güvenilirliği tartışmalı.
“Orman Kanunu’na göre orman alanları yerleriyle birlikte orman sayıldığı için orman envanterinin ormanlarımızın gerçek durumunu yansıttığını söylemek mümkün değil” diyen Tolunay, örneğin yanan alanlarda fiilen orman olmasa da envanterde orman olarak gösterilmeye devam ettiğine işaret ediyor.
Benzer durum ormanlardan verilen izinler için de geçerli.
Tolunay’ın verdiği bilgiye göre ormancılıkta orman alanlarının envanteri aynı noktalara 10 yılda bir gidilerek yapılıyor. İki envanter arasında geçen sürede buralardan verilen izinlerle kaybedilen orman alanları envanterden düşülmüyor. İzin verilen alanlar ancak bir sonraki envantere ağaçsız orman alanı olarak kaydediliyor.
Uydu görüntüleri gerçeği gösterebilir
Prof. Tolunay, bu nedenle orman envanterinin daha kısa sürelerde (örneğin beş yılda bir) uydu görüntüleri üzerinden yapılması halinde orman alanlarının gerçek durumunun daha net yorumlanabileceği görüşünde.
Orman alanlarının uydu görüntüleri üzerinden belirlendiği sera gazı envanterinin ormanların fiili durumu hakkında daha net bilgi verebileceğini belirten Tolunay, ekliyor: “Sera gazları ulusal envanterimize göre 1990 yılında 23 milyon hektar olan orman alanı, 2020 yılında 22,8 milyon hektara gerilemiştir. Başka bir ifadeyle 30 yılda orman alanları 200 bin hektar kadar azalmıştır.”
Orman dışına çıkarılan alanlar
Orman dışına çıkarılan alanlar ise ormanlardan verilen izinlerin haricinde bir alanı kaplıyor.
Türkiye’de ormanlardan konut izni bazı istisnai durumlar dışında verilmiyor. İstisnai durumlar daha çok depremlerden sonra yeni yerleşim alanları oluşturulmasının gerekmesi durumunda veriliyor. Ancak konut için olmasa da örneğin spor tesisi, hayvan barınağı, sağlık tesisi, mezarlık, üniversite yerleşkesi, turizm tesisi gibi yerleşimle ilişkili tesisler kamu yararı ve zaruret gerekçesiyle ormanlara kurulabiliyor.
Bunun dışında kamuoyunun 2-B olarak bildiği yasayla 31 Aralık 1981 tarihi öncesinde orman niteliğini kaybetmiş alanlar, orman sınırları dışına çıkarılabiliyor. Orman niteliğini kaybeden bu alanların önemli bir kısmında ormanların işgal edilerek tarım ve yerleşim alanına dönüştürüldüğüne dikkat çeken Tolunay, 2022 sonu itibarıyla 2-B uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarılan alan miktarının 645 bin hektara ulaştığı bilgisini veriyor.
2018 yılında ise Orman Kanunu’na eklenen “Ek 16’ncı Madde” ile 31 Aralık 1981 tarihinden sonra üzerinde yerleşim olan ya da yerleşime uygun verimsiz ve taşlık ormanların orman dışına çıkarılması mümkün hale geldi.
12 Aralık tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla toplamda 1 milyon metrekarenin üzerinde büyüklüğe sahip arazilerin ormanlık alan dışına çıkarılmasına gerekçe olarak da bu madde gösterildi. Orman dışına çıkarılan alanlar Antalya, Balıkesir, İstanbul, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Mersin, Sivas, Trabzon ve Yozgat’ta bulunuyor.
“Anayasa’nın 169’uncu Maddesi’ne aykırı”
Tolunay’ın verdiği bilgiye göre Ek 16’ncı Madde’ye dayanarak şimdiye dek bir Bakanlar Kurulu Kararı ve 24 Cumhurbaşkanı kararıyla onlarca ilde milyonlarca metrekare orman alanı orman sınırları dışına çıkarıldı. Orman sınırları dışına çıkarılan alanların bir kısmının 1982 yılından sonra işgal edilerek yapılaşmış alanlar olduğunu, bir kısmının ise yeni yerleşim alanı oluşturmak için orman sınırları dışına çıkarıldığını söyleyen Tolunay, Ek 16’ncı Madde’nin Anayasa’nın 169’uncu Maddesi’ne aykırı olduğunu vurguluyor.
“Çünkü Anayasamızda açıkça 31 Aralık 1981 tarihi öncesinde orman vasfını kaybeden alanların orman dışına çıkarılabileceği belirtiliyor” diye konuşan Tolunay, “Diğer yandan gerek 2-B uygulamasına gerekse Ek 16’ncı Madde’ye konu olan alanlar, orman niteliğini kaybetmemiş, insanlar tarafından işgal edilerek orman niteliği kaybettirilmiş alanlardır. Buraların yeniden ormanlaştırılması da mümkün. Her iki uygulamayla ormanları işgal edenler bir bakıma hem affedilmekte hem de ödüllendirilmekte” ifadelerini kullanıyor.
“Yeni izinlerin önünü açacak”
Tolunay’a göre, yerleşime açılmış alanlar ile yerleşime uygun alanların orman dışına çıkarılmasının bir diğer etkisi de ilerleyen yıllarda buralardaki yapılaşmayla yol, elektrik şebekesi, doğal gaz hattı gibi alt yapı ihtiyaçları nedeniyle Orman Kanunu’nun 17’nci Maddesi’ne göre kamu yararı ve zaruret gerekçe gösterilerek ormanlardan yeni izinlerin önünün açılması olacak.
Cumhurbaşkanlığı kararında, ayrıca orman dışına çıkartılan alanların iki katından az olmamak üzere devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (Milli Emlak Müdürlüğü) tarafından Orman Genel Müdürlüğü’ne orman tesis edilmek üzere tahsisinin yapıldığı ifade edildi.
Ancak Tolunay’a göre, Orman Kanunu’nun Ek 16’ncı Maddesi’nde yer alan bu hükmün şimdiye dek yerine getirilip getirilmediği belirsiz. Tolunay, bu durumun Sayıştay raporlarına da yansıdığını ekliyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER