İstanbul Barosu avukatları, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde açıklama yaptı.
İstanbul Baro Başkanı Filiz Saraç şunları söyledi:
“Anayasa’nın, yüksek bir mahkeme olan Yargıtay tarafından çiğnendiği, yürütme erki temsilcilerinin yaptıkları açıklamalarla yargı bağımsızlığının olmadığını bir kez daha ortaya koyduğu, ama hepsinden vahimi bu olağanüstü hukuksuzluğun olağanlaştırılmaya çalışıldığı bir sürecin içerisindeyiz. Anayasa Mahkemesi 25 Ekim 2023 günlü kararıyla, Hatay Milletvekili ve Baromuzun üyesi Av. Şerafettin Can Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vermiş ve bu karar 27 Ekim 2023 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Kararın hüküm kısmında ‘İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne (E.2021/178) gönderilmesine’ denilerek ihlalin nasıl ve hangi mercii tarafından giderileceği belirtilmişti.
Buna rağmen bugün önünde açıklama yaptığımız adliyedeki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararıyla ilgili bir karar vermeden mahkeme başkanı imzasıyla dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermiş ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında yok hükmündeki kararıyla ilgili 1 Kasım 2023 tarihinde Baromuzca Hakim ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunulmuştu. Hukuk adına yapılması gereken Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade etmesi, Hakim ve Savcılar Kurulu’nun ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında derhal soruşturma açmasıydı. Ancak süreç hukuk çerçevesinde ilerlememiş, Yargıtay 3. Ceza Dairesi 08 Kasım 2023 tarihinde Türk hukuk sistemi ve Ceza Muhakemesi hukukunda olmayan bir şekilde, ‘…Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararına uyulmamasına,-hükümlü Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine, Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına’ şeklinde karar vermiştir.
“Yerel mahkemelerin de suç duyurusu yolunu açtı”
Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan ‘Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar’ şeklindeki açık hükmüne rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bu kararı vermesi TCK’nın 257.maddesi bağlamında görevin kötüye kullanılması ve TCK’nın 109. maddesi bağlamında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturacak niteliktedir. Hukuk Devleti açısından da kaosa yol açacak, yerel mahkemelerin de Yargıtay Daire kararlarına uymayıp suç duyurusunda bulunabilmesinin yolunu açmaktadır.
3 bin 235 üye imza verdi
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyelerinin yargıya duyulması gereken güveni zedeleyen ve suç oluşturan eylemleri dolasıyla İstanbul Barosu tarafından gerekli cezai soruşturma için Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Ayrıca gerekli disiplin soruşturması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu ve Hakim ve Savcılar Kurulu’na da suç duyurusunun bir örneği gönderilmiştir. Bu hukuksuzluğa hep beraber karşı durmak veya bir başka deyimle hukuka hep beraber sahip çıkmak için bu suç duyurusu tüm meslektaşlarımızın da imzasına açılmıştır. Bugün itibariyle 3 bin 235 İstanbul Barosu mensubu meslektaşımız da suç duyurusuna imza vermişlerdir, bu imzalarda bugün Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na iletilecektir.
“Bu durum açıkça suçtur”
Yine süreçte bazı basın organlarınca anayasa yargısını, anayasa yargısının fonksiyonu ve hukuk sistemindeki konumunu hiçe sayan ve anayasa yargısını itibarsızlaştırmaya yönelik ifade ve ithamlarda bulunulduğu gibi, Anayasa Mahkemesi üyeleri açıkça hedef gösterilmiştir. Bu durum Türk Ceza Kanunu’na göre açıkça suç teşkil etmektedir. Anayasanın 2. maddesine göre Cumhuriyetimiz demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkesi; devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunmasını, yasa koyucunun da her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı saymasını gerektirir. Bu bağlamda yasa koyucunun yasal düzenlemelerin yapılması sırasında yaparken ki takdir yetkisi, sınırsız ve keyfi olmayıp, hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır.
“Yargının bağımsız ve tarafsız olmaya ihtiyacı var”
Başka bir deyişle hukuk devleti kuralları belirli, bireylerin öncesinde kuralları ve yaptırımlarının öngörülebilir olduğu devlettir. Yürütmenin beğenmediği karar olunca müdahale ettiği sistemde hukuki öngörülebilirlik ve belirlemede yoktur. Böyle bir durum, Anayasa’nın değiştirilmez hükümleri içerisindeki hukuk devleti kavramını da temelden sarsar. Yargının hakemliğe değil, bağımsız ve tarafsız olmaya ihtiyacı vardır. İstanbul Barosu ve burada bulunan meslektaşlarımız adına siyasal erki elinde bulunduranlara sesleniyoruz. Yargıya müdahale etmekten vazgeçin.”