Avrupa Komisyonu’na bağlı Kopernik İklim Değişikliği Servisi verilerine göre küresel hava sıcaklığı bu yıl haziran, temmuz ve ağustos aylarını kapsayan yaz mevsiminde, 1991-2020 yaz mevsimleri ortalamasının 0,66 derece üzerine çıkarak 16,77 dereceyle rekor kırdı ve dünya en sıcak yaz mevsimini yaşadı.
Yaz mevsimi geride kalsa da sıcaklıklar eylül ayında rekor kırmaya devam etti. Eylül ayı küresel ortalama sıcaklık ortalaması, 1991-2020 yılları arasında 15,45 derece olarak hesaplanırken, bu yıl sıcaklığın 16,38 derece ölçüldüğü eylül ayı tarihin en sıcak eylülü, tüm aylar içinde de tarihteki en sıcak 18. ay oldu. Ortalamanın üzerindeki 0,93 derecelik fark, şu ana kadar tüm aylar içinde görülen en büyük sapma olarak kayıtlara geçti.
Eylül ayında rekor kıran sıcaklıklar, kuraklık başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde getirirken barajlardaki su seviyesini de olumsuz etkiledi.
İSKİ verilerine göre ağustos sonunda yüzde 29,22 olan İstanbul barajlarındaki doluluk oranı, eylül sonunda yaklaşık 6,5 puan azalarak yüzde 22,7’ye geriledi. Sıcaklıkların eylül sonrasında da ortalamanın üzerinde devam etmesinin etkisiyle 6 Kasım itibarıyla doluluk oranı yüzde 17,31’e düştü.
Bu rakam, geçmiş yılların aynı tarihiyle kıyaslandığında son 10 yılın en düşük doluluk oranı olurken, sıcaklıkların normalden yüksek seyretmesi, eylül ayındaki günlük ortalama su tüketiminin, yaz mevsimi ortalamasının üzerinde gerçekleşmesine neden oldu. İstanbul’da haziran ayında 3,15, temmuzda 3,35, ağustosta 3,34, yaz mevsimi ortalamasında ise 3,28 milyon metreküp olan günlük tüketim, eylülde 3,29 milyon metreküp olarak gerçekleşti.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliğinin en fazla etkileyeceği bölgenin Akdeniz Havzası olduğunu, bu bölgede bulunan Türkiye’de de dünyadaki hava olaylarının yansımasının görüldüğünü söyledi.
“Yaz bir türlü bitmiyor”
El Nino’nun iklim kriziyle birleştiğini ve eylül ayının, beklentilerin üzerinde sıcak geçmesine yol açtığını kaydeden Kurnaz, “Tarihte eylül ayı kadar açık bir fark yok. Normalden çok daha sıcak bir ekim yaşadık, bütün dünyada ekim ayı her gün bir rekor kırdı ancak eylüldeki rekorlar daha da açık farklı rekorlardı.” dedi.
Son yıllarda yaz mevsiminin önceki yıllara kıyasla daha uzun ve sıcak geçmesi, kış mevsiminin daha geç başlaması ve sonbahar ile ilkbaharın yavaş yavaş kaybolmasıyla yaz ve kış dönemlerinden oluşan iki mevsimli dönemlere geçiş yapıldığını anlatan Kurnaz, kış mevsiminin yaz mevsimine göre daha fazla ısındığının altını çizdi.
Kasım ayına girilmesine karşın sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesinin anormal koşullar oluşturduğunu vurgulayan Kurnaz, “Kasım ayına geldik ve yaz bir türlü bitmiyor. Anormal olan bu, yaz çok genişledi.” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğine bağlı olarak hem Türkiye’yi hem de dünyayı vuran kuraklık dalgasının tarım sektörünü ciddi boyutlarda etkilediğine değinen Kurnaz, şunları söyledi:
“Türkiye’de tarım, artık gökten düşecek yağış, hava sıcaklığı gibi faktörleri dikkate alarak yaşamak zorunda. Orta Anadolu’da biliyorsunuz çok sayıda obruk oluşmaya başladı. Bunun arkasındaki temel sebep gökten düşen suya bakmadan yer altı suyunu çekerek tarım yapmaya başlamamız. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız gerek. Bir haber geldi, Rusya 2024 yılı için buğday ihracatını durduruyormuş, bizim de önemli miktarda buğday kaynağımız orası olduğu ciddi bir sorun yaşayacağız. Kendi buğdayımızı kendimizin yetiştirmesi gerekiyor.”
İstanbul’daki barajların doluluk oranlarının alarm verdiğini dile getiren Kurnaz, belediyelerin, devletin ve vatandaşların suyun daha verimli kullanılması için birlikte hareket etmesi gerektiği değerlendirmesini yaptı.
“Suyun yüzde 4,5’i, nüfusun yüzde 25’i Marmara’da”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, İstanbul barajlarındaki doluluk oranlarının yüzde 18’in altına gerilediğini hatırlatarak Marmara havzasında Türkiye’nin suyunun yüzde 4,5’inin bulunduğunu buna karşılık bölgenin, toplam nüfusun yüzde 25’ini barındırdığını belirtti.
Albay, “Trakya’dan, Melen’den su getiriyoruz, yetmeyecek. İstanbul’da barajların tamamı dolu olsa bile 800 milyon metreküpün üzerinde su eder. Burada Türkiye’nin en büyük şehrinden bahsediyoruz ki yılda 1,3 milyar metreküp su kullanıyor yani neredeyse 2 katı su lazım.” dedi.
Yağış yetersizliği nedeniyle barajlarda su tutmanın zorlaştığına işaret eden Albay, bu nedenle yolda suyun kaybolmaması için barajların daha yüksek rakımlı bölgelere inşa edilmesi gerektiği görüşünü paylaştı.
Kasım sonundan itibaren ciddi bir şekilde yağmur yağmaması ve ocak-şubat aylarında kar yağışı gerçekleşmemesi durumunda büyük bir sıkıntı yaşanacağı uyarısında bulunan Albay, şöyle devam etti:
“Kuraklıkla beraber İstanbul için herkes Melen Çayı’na güveniyor ama debisi düşecek ve İstanbul daha sıkıntılı günler yaşayacak gibi görünüyor. Baraj havzalardaki sıkıntılar iklim değişikliğiyle birlikte daha da artacağı için İstanbul gibi büyük şehirlerde nüfus planlaması ile su planlamasını birlikte yapmamız gerekiyor. Sadece yağmura güvenmeyelim çünkü kar yağmazsa devasa bir sorun bizi bekliyor. Bunu sürdürmek mümkün değil. Su bitti mi, her şey bitti demektir, bunu anlamamız lazım.”
Halk arasında su tasarrufu konusunda hala bir bilinç oluşturulamadığı ve suyun çok ölçüsüzce kullanıldığı eleştirisinde bulunan Albay, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
“Geri dönüşüme muhtacız. Suyun arıtılarak tarımda, bahçelerde, evde kullanılması mümkün. En önemlisi tasarruf olan bireysel tasarruf, büyük bir şehirde 2-3 barajın yeniden kullanılması demektir. Çok küçümseniyor ama ben özellikle diş fırçalarken, yüz yıkarken, tıraş olurken, bulaşık yıkarken, temizlik yaparken, gereksiz tüketimden kaçınarak tasarruf edebileceğimizi düşünüyorum.”