Anayasa Mahkemesi (AYM) cezaevinde olan Can Atalay’ın bireysel başvurusu ile ilgili görüşmesini ileri bir tarihe erteledi. Raportör, “Can Atalay’ın hakları ihlal edildi” şeklinde rapor hazırlamıştı.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi davasında aldığı 18 yıl hapis cezası kesinleşen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bireysel başvurusunu görüşmeyi ileri bir tarihe erteledi.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın başvurusunu, toplantıda bir üyenin dosyaya hazırlanamadığını belirtmesi üzerine ileri bir tarihe ertelediği öğrenildi.
Raportör “hak ihlali” dedi
AYM’nin görüşmesinde milletvekili yasama dokunulmazlığına istisna getiren Anayasa’nın 14. maddesini eleştiren AYM’nin Ömer Faruk Gergerlioğlu kararındaki bu içtihadını sürdürüp sürdürmeyeceği belli olacak. Toplantı öncesinde başvuruya ilişkin çalışmasını tamamlayan AYM raportörü de raporunda, Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiği yönünde görüş bildirdi.
TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Gezi Davası’nda Osman Kavala ile birlikte yargılanan sekiz sanıktan biriydi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Nisan 2022 tarihinde Gezi Davası’nda Osman Kavala’yı “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Can Atalay’ın arasında bulunduğu yedi sanığı ise darbeye teşebbüse yardım suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırdı ve Atalay’la birlikte yedi sanığın da tutuklanmasına karar verdi. Oysa aynı davada mahkeme, daha önce beraat kararı vermiş ancak Yargıtay tarafından karar bozulmuştu.
Yargıtay durma kararı vermedi
Can Atalay, cezaevinde tutuklu bulunurken 14 Mayıs seçimlerinde TİP’ten Hatay milletvekili seçildi. Ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay’ın yasama dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesiyle yargılamada durma kararı verilmesi ve tahliye edilmesi talebini reddetti. Daire, 28 Eylül 2023 tarihinde Osman Kavala, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mader, Tayfun Kahraman’ın cezasını da onadı.
Yasama dokunulmazlığı tartışmasına kim ne diyor?
Peki, Can Atalay’ın davasında da gündeme gelen yasama dokunulmazlığı tartışmasına yargı organları nasıl bakıyor?
Yasama dokunulmazlığı, Anayasa’nın 83. Maddesinin ikinci fıkrasında, “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya, Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır” şeklinde düzenlendi.
Bu maddede yasama dokunulmazlığına getirilen istisna ise “Anayasa’nın 14. Maddesindeki durumlar” ifadesiyle yer aldı. Yani bu maddeye göre, seçilmeden önce Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında bir suç işleyen kişi, daha sonra milletvekili seçilse de yasama dokunulmazlığından faydalanamıyordu. “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması” başlıklı maddede, bu hükmün ayrıntısı şöyle yer alıyordu:
“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”
AYM’nin görüşü: 14. madde öngörülebilir değil
Anayasa Mahkemesi, tutuklu milletvekilleri konusunda geçmişte birçok ihlal kararına imza attı. Leyla Güven ve Ömer Faruk Gergerlioğlu başvuruları son güncel kararları oldu. Gergerlioğlu kararında özel olarak Anayasa’nın 14. maddesine yönelik eleştiriler yapıldı.
Gergerlioğlu davası neydi
Gergerlioğlu, Kocaeli’nde terör örgütü propagandası yapmak suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası almış, karar kesinleşmeden HDP’den milletvekili seçilmişti. Ancak Yargıtay 14. Ceza Dairesi, milletvekili olmasına karşın Gergerlioğlu’nun yargılamasını durdurmamış ve cezasını onamıştı. Kararda, Anayasa’nın 14. Maddesi kapsamında suç işleyenlerin Anayasa’nın 83. maddesindeki yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı savunulmuştu. Kesinleşen kararın 17 Mart 2021’de TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla da Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüş ve HDP’li vekil cezaevine konulmuştu.
Gergerlioğlu AYM kararıyla Meclis’e döndü
Ancak Anayasa Mahkemesi, 1 Temmuz 2021 tarihinde başvuruyu görüşerek Gergerlioğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, kararın bir örneğinin de mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması ile yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme, AYM’nin kararına uyarak yargılamada durma kararı verdi ve böylece Gergerlioğlu yeniden Meclis’e milletvekili olarak döndü.
Kararın gerekçesi
Kararın gerekçesinde, özellikle yasama dokunulmazlığına istisna getiren, “Anayasa’nın 14. Maddesindeki durumlar”a yönelik eleştiriler yapıldı. Mevcut hâliyle söz konusu yöntemin, ilk olarak yargı makamlarının takdir yetkisini düzenleyen ve keyfî davranışların önüne geçebilmek için gerekli usule ilişkin bütün güvenceleri içermediği belirtildi.
Kararın sonuç kısmında, şu değerlendirme yapıldı:
“Gerek yasama dokunulmazlığını koruma altına alan Anayasa’nın 83. maddesi ve gerekse temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını yasaklayan Anayasa’nın 14. maddesi ancak demokrasinin korunması bağlamında ve hak eksenli yorumlandıkları takdirde işlevlerini tam olarak yerine getirebilir. Mahkemeler söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamadıkları gibi onları böyle bir yorum yapmaya sevk edecek esasa ve usule ilişkin güvencelerin bulunduğu bir yasal sistem de bulunmamaktadır.
Netice olarak milletvekili seçilmesinden ve genel olarak yasama dokunulmazlığına sahip olmasından sonra yargılanmasına devam edilerek mahkûm edilmesinin başvurucunun Anayasa’nın 67. maddesi ile korunan haklarını ihlal ettiği ve ihlalin yasama dokunulmazlığının, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının korunmasına ilişkin temel güvencelere sahip, belirliliği ve öngörülebilirliği sağlayan anayasal veya yasal bir düzenlemenin bulunmamasından kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır.”
Yargıtay AYM içtihadına uymadı
Ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay kararında Anayasa Mahkemesi’nin bu içtihadına uymadı. Can Atalay’ın, bir plan dâhilinde yürütülen kalkışma hareketinin başlaması ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesi kapsamında faaliyetlerinin bulunduğu savunulan kararda, Atalay’ın Gezi Parkı eylemleri sürecinde yaptığı paylaşımlar ve eylem çağrıları ile şiddet olaylarının tırmanmasına neden olan Taksim Dayanışması’nı yöneten ve yönlendiren kişilerden olduğu savunuldu.
Sanığın dosya kapsamındaki eylemlerinin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu kapsamında kaldığı belirtilen kararda, bu suçun Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında yer alması ve soruşturmasına seçimden önce başlanmış olması dikkate alındığında, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kaydedildi.
Kararda ayrıca Yargıtay tarafından devletin birliği ve ülke bütünlüğü aleyhine veya Anayasa’nın öngördüğü siyasal düzeni değiştirmeye yönelik suçların, Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında kabul edildiği ifade edildi.
AYM’ye eleştiriler
Öte yandan Yargıtay, kararında Anayasa Mahkemesi’nin Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarını da doğrudan eleştirdi. AYM’nin Anayasanın 14. Maddesine ilişkin “belirlilik ve öngörülebilirliği sağlayacak şekilde yorumlamaya elverişli olmadığı” şeklindeki tespiti anımsatılan kararda, AYM’nin yürürlükte olan Anayasa normunu esastan iptal etme yetkisinin bulunmadığı savunuldu. Kararda, AYM’nin Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleyerek denetleyebildiği ve yürürlükte bulunan Anayasa normunun uygulanmasını bireysel başvuru yoluyla ortadan kaldıracak veya işlevsiz hale getirecek şekilde bir karar vermesinin hukuken mümkün olmadığı belirtildi.
Anayasa koyucunun 14. maddede bilinçli bir tercihin ürünü olarak bıraktığı boşluğun, yargı kararları ile doldurularak belirli hale getirilmesi, ilgili Anayasa normunun yürürlüğünün ve işlevinin korunması bakımından hukuk devletinin bir gereği olduğu ifade edildi. Belirlilik ilkesinin yalnızca kanuni belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade ettiği savunulan kararda, “Buna göre, hukuk kurallarının belirliliğinin sağlanması, yalnızca kanuni düzenleme ile sınırlama şeklinde gerçekleştirilemez. Normlara dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir nitelikleri haiz olması koşuluyla mahkeme içtihatları ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. O halde çözülmesi gereken hukuki mesele hangi suçların Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar kapsamında değerlendirileceğine ilişkindir” denildi.
Peki şimdi ne olacak?
15 üyeli Anayasa Mahkemesi, yarın Can Atalay’ın başvurusunu görüşecek. AYM raportörü, AYM’nin daha önce Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarını anımsatarak, Can Atalay’a yönelik ihlal görüşü hazırladı. AYM, toplantı sonunda ihlal kararı vermesi durumunda yerel mahkemeden şunları isteyebilir:
“Yeniden yargılama işlemlerine başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması ve ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması, başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi, yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi.”
Bu durumda ise AYM kararına ilişkin TBMM Başkanlık Tezkeresi’nin TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla birlikte Can Atalay yeniden milletvekili sıfatı kazanacak.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – ALİCAN ULUDAĞ