Filistinli militan grup Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yönelik başlattığı saldırı, ölçek ve şiddet açısından eşi benzeri görülmemiş bir olaydı.
Hiçbir uyarı yapılmadan gerçekleştirilen saldırı, İsrailliler ve Filistinliler arasında on yıllardır süregelen gerginliğin bir sonucuydu.
Hamas saldırılarının ardında bir dizi neden olduğunu söylüyor.
Burada bunlardan dördünü ele alıyoruz.
Gazze
Gazze Şeridi, İsrail, Mısır ve Akdeniz arasında 41 km uzunluğunda ve 10 km genişliğinde bir bölge. Yaklaşık 2,3 milyon kişiyi barındırıyor ve dünyadaki en yüksek nüfus yoğunluklarından birine sahip. Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile birlikte Filistin topraklarının bir bölümünü oluşturuyor.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i uluslararası yardıma bağımlı ve yaklaşık bir milyon kişi de günlük gıda yardımına muhtaç.
Bu da orada yaşayan insanlar için günlük hayatın zor olduğu anlamına geliyor. BM’ye göre 2021 yılında elektrik günde sadece ortalama 13 saat verilebildi.
Dünya Sağlık Örgütü, bir insanın içmek, yıkanmak, yemek pişirmek ve banyo yapmak için günde 100 litre suya ihtiyacı olduğunu söylüyor. Gazze’de ortalama tüketim yaklaşık 88 litre.
İsrail Gazze üzerindeki hava sahasını ve kıyı şeridini kontrol ediyor, sınır kapılarından kimlerin ve hangi malların giriş çıkışına izin verileceğini kısıtlıyor.
Aynı şekilde Mısır da Gazze sınırından kimlerin girip çıktığını kontrol ediyor. Bunun güvenlik için hayati olduğunu savunuyorlar.
Şimdi ise İsrail hükümeti Cumartesi günkü saldırıya yanıt olarak Gazze’ye yönelik “tam abluka” ilan etti.
Gazze’de her gün elektrik kesintileri yaşanıyor.
Gazze, İslamcı grubun şiddetli bir anlaşmazlığın ardından o zaman iktidardaki Filistin Yönetimi’ne sadık güçleri geri çektiği 2007’den bu yana Hamas’ın kontrolü altında.
2014 yılında Hamas’la yaşanan kısa süreli çatışmanın ardından İsrail, kendisini roket saldırılarından ve militanların sızmasından korumak için Gazze çevresinde bir tampon bölge ilan etti, ancak bu bölge insanların yaşaması ve tarım yapması için mevcut arazi miktarını azalttı.
Mescid-i Aksa
İsrailliler ile Filistinliler arasındaki gerilimi Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dan daha fazla simgeleyen çok az yapı var. Bir tepede yer alan Mescid-i Aksa, İslam’ın en kutsal üçüncü mekanı ancak aynı zamanda onu Harem-üş Şerif olarak bilen Yahudiler için de en kutsal yer.
Hamas’ın askeri kanadı El Kassam Tugayı’nın komutanı Muhammed el Deif, saldırı sırasında yayınlanan bir ses kaydında, şiddetin, “Mescid-i Aksa’nın avlusunda Peygamber Efendimiz’i aşağılamaya cüret eden İsraillilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik günlük saldırılarına” misilleme olduğunu söyledi.
Son yıllarda İsrailli köktendinci milliyetçilerin yerleşkeye olan ziyaretlerini artırması Filistinlileri endişelendiriyor.
Yerleşkede ibadet eden Filistinlilerle İsrail güvenlik güçleri arasında sık sık çatışmalar yaşanıyor. Nisan ayında İsrail polisi, dini faaliyetlerle ilgili çıkan bir anlaşmazlığın ardından ses bombası ve plastik mermi kullanarak camiye baskın düzenledi. 2021’de bir İsrail baskını, İsrail ile Hamas arasında 11 günlük çatışmaya yol açtı.
Hamas’ın Lübnan’daki üst düzey temsilcisi Osama Hamdan, BBC’ye İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa kompleksiyle ilgili niyetlerinden endişe duyduklarını belirterek, herhangi bir değişikliğin “çok açık bir kırmızı çizgi” olacağını söyledi. İsrail yetkilileri burada ibadet özgürlüğünü korumaya kararlı olduklarını söylüyor.
Yahudi yerleşimleri
İsrail’in 1967 savaşından sonra toprakları işgal etmesinden bu yana, başta Batı Şeria’da olmak üzere Yahudi yerleşimlerinin sayısı artmaya devam ediyor. BM, işgal altındaki bölgede 2022 yılında yaklaşık 700.000 Yahudinin yaşadığını tahmin ediyor.
BM ve pek çok ülke, yerleşimleri uluslararası hukuk nezdinde yasa dışı buluyor, ancak İsrail aynı fikirde değil.
Bu yıl aşırılıkçı İsrailli yerleşimcilerin işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinli sivillere karşı uyguladığı şiddette önemli bir artış oldu ve BM’ye göre ayda 100’den fazla olay bildirildi. BM, 2022’nin başından bu yana yaklaşık 400 kişinin topraklarından sürüldüğü uyarısında bulunuyor.
Tartışmalı topraklardaki Yahudi yerleşimleri İsrailliler ile Filistinliler arasında gerilim kaynağı olmaya devam ediyor.
Hamas’tan Osama Hamdan’a göre Filistinliler, İsrail’in “Filistinlileri Batı Şeria’dan atmayı planlamasından” korkuyor.
İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler
İsrail, 1979 ve 1994’te imzalanan barış anlaşmalarının ardından sadece iki Arap komşusu, Mısır ve Ürdün ile tam diplomatik ilişkilerini sürdürüyor. Ancak son yıllarda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi diğer önemli bölgesel aktörlerle de benzer anlaşmaların önünü açtı.
Eylül ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, ABD merkezli televizyon kanalı Fox News’e ülkesinin İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye “her geçen gün yaklaştığını” söyledi.
Suudi Arabistan daha önce herhangi bir anlaşmanın bir Filistin devletinin kurulması yönünde ilerleme gerektireceğini ifade etmiş olsa da Hamas, normalleşmenin İsrail’in Filistin taleplerini tanıması yönündeki baskıyı hafifleteceğini söyleyerek, bu adıma karşı çıkıyor.
Hamas lideri İsmail Haniye, 7 Ekim’de televizyonda yayınlanan konuşmasında Arap ülkelerinin İsrail’e karşı uzlaşmacı bir tutum benimsemesini hedef aldı.
“Bu kuruluşla imzaladığınız normalleşme anlaşmalarının hiçbiri bu çatışmayı çözemez” dedi.