11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kıbrıs adasında 50 yıldır süregelen statükonun sonsuza kadar devam edemeyeceğini ve adada çözüm için Birleşmiş Milletler’in arabuluculuk yapacağı bir anlaşmaya son bir şans verilmesi gerektiği görüşünde olduğunu ifade etti.
Yunanistan’ın önde gelen yayınlarından Kathimerini’ye konuşan Gül, Kıbrıs sorununun Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin daha da gelişmesinin ve “Doğu Akdeniz’in gerçek potansiyelinin ortaya çıkmasının” önünde bir engel olduğunu ifade etti.
2004’te adada federatif yapıda bağımsız bir tek devlet kurulmasını öngören Annan Planı’nın reddedilmesini tepilmiş bir fırsat olarak nitelendiren Gül, ” Eğer ada bir bütün olarak Avrupa Birliği’ne katılsaydı böyle bir sorun olmayacaktı” dedi.
Adadaki mevcut durumun sürdürülemez olduğunu düşündüğünü belirten Abdullah Gül, “Benim kişisel görüşüm, Kıbrıs sorununa adadaki gerçeklere dayalı olarak adil, kalıcı, sürdürülebilir ve her iki taraf için de kabul edilebilir bir çözüme varılması hedefiyle bir anlaşmaya arabuluculuk yapması için BM’ye sınırlı bir süre sunarak son bir şans verilebileceği yönünde” dedi.
Gül, bu senaryoda da kalıcı bir çözüme ulaşılamazsa iki tarafın da bir adada bir arada yaşayabilmesini sağlayacak bir çözüm için müzakere yöntemleri belirlemesi gerekeceğini; bu süreçte de birbirlerinin egemen eşitliğini ve eşit uluslararası statülerini de dikkate almaları gerekeceğini ifade etti.
Kıbrıs sorununun çözümünüm enerji tedariğinden bölgesel güvenliğe, NATO-AB işbirliğinden sorunlu pek çok konunun çözümüne katkı sağlayacağı, Akdeniz’e refah getireceği yönünde görüş sunan Gül, maksimalist yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğini vurguladı.
“Kopenhag ve Maastricht kriterleri AB üyeliği olmasa da karşılanmalı”
Türkiye’nin AB üyesi olamasa bile Maastricht ve Kopenhag Kriterleri’nin gerekliliklerini yerine getirmesinin önemli olduğunu belirten Gül, “Bu kriterler herhangi bir ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak daha dirençli hale getirir” dedi.
Gül, “Günün sonunda Türkiye’nin AB üyeliği iki tarafın da vereceği siyasi karara bağlı. O yüzden o dönemi şartlarına göre pozitif olarak da negatif olarak da sonuçlanabilir. Ancak bu standartlara ulaşmak bizim için faydalı olacaktır” dedi.
Türkiye’nin AB üyelik sürecinin beklendiği gibi gitmemesinde iki tarafın da sorumluluğu olduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi:
Son yıllarda Türkiye’nin iç zorluklar ve başarısız darbe girişimiyle zor zamanlar geçirdiğini kabul etmeliyiz. Bu gelişmelerin gerekli kriterleri karşılama yolunda elimizi kolumuzu bağladığı açık. Şimdi Türkiye’de hükümet AB ile pozitif gündemi ilerletmeye ve üyelik sürecini canlandırmaya istekli. Bu yaklaşımın AB tarafından görülmesi ve desteklenmesini destekliyorum. Tango yapmak için iki taraf gerektiğini unutmadan iki tarafın da paylaştıkları ortak olumlu gündemi gerçek bir stratejik vizyon ile sürdürmeleri gerekiyor. Böyle bir sonuç, Türk-Yunan ilişkilerini de geliştirmek için uygun bir ortam sağlar” dedi.