Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekili Meral Danış Beştaş, kapatılan Özgür Gündem gazetesine dayanışma amacıyla bir günlük yayın yönetmenliği yaptığı için ceza alarak cezaevine giren yazar Celalettin Can’a iki gün boyunca ekmek ve su verilmediğini söyledi.
1 yıl 3 ay hapis cezası verilen yazar Celalettin Can, 1 Eylül’de cezaevine girdi.
Yeşil Sol Parti milletvekili Meral Danış Beştaş, kişisel sosyal medya hesabından Can’ın son durumunu paylaştı.
Beştaş paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
1- Dünya Barış Günü olan 1 Eylül’de Metris cezaevine getirilen Celalettin Can’a 2 gün su ve yemek verilmemiştir. Üstelik suyu içeceği ilaç için istediği halde verilmemiştir.
2- Silivri Cezaevine gittiğinde ise kalmak istediği koğuş sorulmuştur. Bekir Kaya, Can Atalay, Osman Kavala ve Gezi tutukluları talebi kabul edilmemiş, tek başına kalma talebi de sağlık durumunun kötü olması nedeniyle kabul edilmemiştir.
3- Daha evvel birlikte kaldığı ve tanıdığı bir mahpus ile kalma talebi ise mahpusun ‘tarafsız olmadığı’ belirtilerek kabul edilmiştir. Koğuştakiler ise bu koğuşta kalanların denetimli serbestlikten yararlandırılmadığını ifade etmiştir ki bu durum diğer cezaevi görevlileri tarafından da üstü kapalı bir şekilde teyit edilmiştir.
Demek ki, denetimli serbestlik, koşullu salıverilme gibi yasal hakların uygulanması kişinin kaldığı koğuşa bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Merak ediyoruz gerçekten, insanları sizin gibi düşünmedikleri için cezaevine koyuyorsunuz. Ve cezaevinde de düşüncelerinden taviz vermiyorlar diye yasal haklarını vermiyorsunuz. Pardon, dünyanın hangi yerinde mevzuat, kalınan koğuşa göre farklı uygulanıyor!
Demek ki cezaevleri keyfiyetin ve işkencenin adresi olmuş durumdadır. Demek ki adalet, bölgeye, kimliğe, düşünceye ve KOĞUŞA göre farklı tecelli ediyor!
Hangi kanunda koğuşa göre denetimli serbestlik hakkının kullandırılıp, kullandırılmayacağı yazıyor.
Celalettin Can ve yüzlerce mahpus sadece kaldıkları koğuş sebebiyle keyfi olarak cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Bu keyfiyeti hiç birimize kabul ettiremeyeceksiniz…”