Depremde en çok yıkımın olduğu Hatay’da altı aydır şebeke suyu yok, barınma sorunu devam ediyor. Şehir plancıların deyimiyle depremzedeler çözümü “depremkondu”larda buluyor. DW Türkçe’den Aynur Tekin’in izlenimleri.
6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden altı ay sonra Hatay’dayız. Henüz yıkımına başlanmayan ağır hasarlı evlerin kapladığı Uğur Mumcu Bulvarı’nda sessizlik hakim. Konteynerlere kurulmuş birkaç restoran ve seyir halindeki üç beş araçtan başka bir şey görünmüyor. Bulvardan Gaziler Mahallesi’ne doğru yol alırken küçük bir yeşil alana kurulu 8-10 çadır göze çarpıyor.
65 yaşındaki Leyla Şeker, bu çadırlardan birinde tek başına yaşıyor. Yıkımın çok şiddetli olduğu Armutlu Mahallesi’nde göçük altında kalan annesi ve kız kardeşinin acısı hâlâ taze:
“Sadece onlar mı? Amcaoğlum 15 kişilik ailesiyle dünyadan silindi, torunları bile kalmadı.”
Depremden önce dört oğluyla aynı sokakta birbirine komşu evlerde süren hayatı, şimdi ıssız. İlk aylarda oğluyla beraber İzmir’de, ardından kız kardeşiyle Hatay’ın Altınözü ilçesinde kalsa da kimseye yük olmak istemiyor. Tek başına kaldığı çadırda daha huzurlu hissediyor.
Diyabet ve tansiyon hastası olan Leyla Şeker, kaymakamlık tarafından dağıtılan yemekleri yiyemiyor:
“Yanımızda market de yok. Komşular gittikleri zaman bana sebze-meyve ne varsa getirirler, ben küçük tüpte yemeğimi yaparım.”
Konuşmamız zaman zaman üzüntü ve öfkeden ileri gelen göz yaşları ile kesintiye uğruyor. Şeker “Burası artık Antakya değil bir hayalet dünyası” diyor.
“Deprem konutlarının kredisini ödeyemem”
Her gün çadırının önünü yıkamadan rahat edemeyen Leyla Hanım’a çocukları, komşuları ve kardeşleri bidonlarla su taşıyor. Tuvalet ve duş ihtiyacı içinse orta hasarlı bir eve girmek zorunda:
“Canımıza tak etti. Altı aydan beri bir damla su yok. Bazılarının kuyuları var, çekiyor dolduruyor ama bizim bir şeyimiz yok. Burada mikroptan, sinekten başka bir şey yok.”
Yıkımı geçen ay yapılan ağır hasarlı evini, eşinin 32 yıl boyunca yurt dışında çalışarak biriktirdiği parayla almış. Şimdi kaldığı çadıra yürüme mesafesinde olan enkaza gidip eski günlerini anıyor.
Vefat eden eşinden kalan 5 bin 500 liralık Bağ-Kur maaşıyla yaşamını sürdürüyor. Deprem konutlarının kredisini ödeyebilmek onun için uzak bir ihtimal:
“Ne gücüm var ne de ömrüm.”
Tek dileği zemin incelemesi yapıldıktan sonra evinin aynı yerde inşa edilmesi. Şeker, “Evimin yerini bırakmam. Borç, harç bulur yaparım” diyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise evi yıkılan hak sahipleri için deprem konutu ve yerinde dönüşüm seçeneklerini duyurmuştu. Hatay’da Altınözü, Payas, Gülderen gibi bölgelere inşa edilecek konutların maliyetinin yüzde 60’ını devlet yüzde 40’ını ise depremzedeler karşılayacak. Bu ödemeler için de hak sahiplerinden, ilk iki yıl ödeme alınmayacak kalan 18 yıl eşit taksitle faizsiz olarak ödeme yapılacak. Bankaların düşük gelirli kişilere kredi vermeyeceği belirten uzmanlara göre önerilen ödeme planı uygulanabilir değil.
“Karşıyım ama herkesin başına gelen bir şey”
48 yaşındaki Rüstem Çoklu, metanetli bir yüz ifadesiyle 20 yıl yaşadığı aile apartmanını yıkan iş makinelerini izliyor. Çoklu, depremin ardından Antalya’ya giden oğlunu görüntülü arayarak yıkım anını onunla da paylaşıyor.
2003 yılında yerleştikleri aile apartmanı, 6 Şubat depremlerinde ayakta kalmayı başarmış, ancak 20 Şubat’taki 6.4 büyüklüğündeki Defne depreminde ağır hasar almış. İlk depremden bu yana eşi ve annesiyle beraber çadırda kalıyor. Gıda ve su yardımlarından memnun. Ancak hijyen problemleri, aşırı sıcaklar ve sivrisinekler nedeniyle zor zamanlar yaşandığını ekliyor.
Yerinde dönüşüm projesi kapsamında verileceği duyurulan hibe ve krediden faydalanarak evini aynı yerde, Küçükdalyan Mahallesi’nde yapmak istiyor. Bunun mümkün olup olmayacağını öğrenmek için mühendislerin bir an önce zemin tespit çalışması yapmasını bekliyor.
Çelik ustası Rüstem Çoklu, deprem konutları için öngörülen 20 yıllık ödeme planı onu hayal kırıklığına uğratmış olsa da çalıştığı sürece krediyi ödeyebileceğini belirtiyor. “Karşıyım ama herkesin başına gelen bir şey. Biz de kabulleneceğiz. Bizden hiçbir şey talep etmemeli aslında. Devletten bunu beklerdim” diyor.
“Çadırın içi 45 derece”
Deprem konutlarının ya da yerinde dönüşümün yakın gelecekte tamamlanamayacağını düşünen depremzedeler, kendi imkanlarıyla yeni evler inşa ediyor. Kent merkezinden uzak tarım alanı olarak kullanılan parsellerde inşa edilen bu evler, çelik, alçıpan gibi malzemelerle yapılıyor.
Aradan geçen altı aya rağmen ağırlı hasarlı evinin yıkımına bile başlanmadığını vurgulayan Savaş Bey, “Devleti beklemeye mecalimiz kalmadı” diyor. Yeniden inşa sürecinde hak kaybı yaşamaktan endişelendiği için soyadını vermek istemiyor. Üç çocuğuyla beraber yaşadığı çadır hayatından kurtulmak için bulabildiği tek çıkış yolunun kendi evini inşa etmek olduğunu söylüyor:
“Çaresizlikten yapıyoruz bunu. Başka şehirlerde millet kalıcı konutlara geçti biz daha enkazın kaldırılmasını bekliyoruz. Bize altı aydır selam bile veren yok. Banyo, lavabo, diş fırçalamak, temiz kıyafet giyebilmek bunların hepsi bir mesele. Çadırın içi fırın gibi, 45 derece.”
Onu harekete geçiren faktörlerden biri de lise sona geçen oğluna ders çalışabileceği bir ortam sunmak:
“Başarısı yüksek bir çocuk. Ders çalışmasına bir zemin hazırlamazsam geleceği perişan olur.”
Samandağ’da babasına ait bir mandalina bahçesine inşa ettiği evin yapımına Nisan ayında başlamış. Yapıya yer açabilmek belli bir sayıda mandalina ağacını kesmek zorunda kaldığını üzülerek anlatıyor. Dayanıklı olması için iskeletinde çelik konstrüksiyon kullanılan ve etrafı alçıpanla çevrilen evin maliyeti ise bir milyon TL’yi bulmuş. Finansmanı, arabasını satarak ve biriktirdiği altınları bozdurarak sağladığı eve Ağustos ayı bitmeden taşınabilmeyi umuyor.
Depremzedelerin kendi arazilerine kendi imkanlarıyla inşa ettiği birçok yapıda olduğu gibi bu evin de iskanı bulunmuyor. Savaş Bey, ilerleyen dönemlerde de iskan alabileceğini düşünmüyor:
“Ben bu evi yapıp oturacağım, ondan sonrası Allah’a kalmış. Ne ruhsat var ne de başka bir şey. Mandalina bahçesinde elektrik, su aboneliğimiz var, onlardan faydalanacağım. Biz buna mecburuz, devleti daha fazla bekleyemeyiz. Her şeyin dört dörtlük olduğu yerde bırakın bir tek benim evim gecekondu olarak kaçak kalsın.”
“Hatay depremkondu doldu”
Hatay Şehir Plancıları Odası İl Temsilcisi Serkan Koç depremden sonra düzensiz bir şekilde inşa edilen prefabrik, betonarme ve çelik binlerce yapının şehrin tamamına yayıldığına ve çarpık kentleşmeye sebep olduğuna dikkat çekiyor:
“Bir meslektaşımız, bu yapılara depremkondu dedi ve bu tabiri terminolojiye soktu. Şu anda Hatay’da deli gibi depremkondu yapılıyor.”
Hatay’da şimdiye kadar yalnızca üç bin konutun temelinin atıldığınıancak evsiz kalan insan sayısının 600 bin olduğunu vurgulayan Koç şöyle devam ediyor:
“Kent canlı organizma gibidir. Sen insanların barınma ihtiyacını çözmezsen insanlar barınma ihtiyaçlarını bir şekilde kendileri çözmek zorunda. İmkanı olan insanlar kendi parsellerinde bir şekilde bir yapı yapıyor. Yarın sizin bu yapıları yıkma şansınız yok. Yeni bir imar affına doğru gidiyoruz önümüzdeki süreçte. Peki, hiçbir mühendislik hizmeti almamış bu yapıları nasıl kayda alacaksınız? Yarın bu vatandaşlar sizden elektrik isteyecek, su isteyecek, internet isteyecek. Altyapı hizmetlerini götürmek zorundasınız bu insanlara. Yapma diyemiyorsun çünkü sen barınma sorunu çözemiyorsun.”
80 bin binada 300 bin bağımsız bölüm yıkılmayı bekliyor
Hatay Şehir Plancıları Odası’nın valilikten aldığı bilgiye göre, yaklaşık 80 bin binada bulunan 300 bin bağımsız bölüm hâlâ yıkılmayı bekliyor. Hatay’daki enkaz kaldırma çalışmalarının ise Aralık sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.
“Bu çalışmaların hızlı veya yavaş olması değil, insan ve çevre sağlığı açısından gerekli tedbirlerin alınarak tekniğine uygun yapılması önemli” diyen Hatay Şehir Plancıları Odası İl Temsilcisi Serkan Koç, güvenlik önlemlerine uyulmadığı için ölümlü kazaların yaşandığını belirtiyor.
“Birçok operatör ve iş makinesi enkazın altında kaldı. Fazla yük dolduran kamyonlardan insanların kafasına molozlar düştü. Hız yapan kamyonların sebep olduğu ölümlü trafik kazaları yaşandı.”
Asbest ve kurşun tehlikesi sürüyor
Deprem konutlarının inşa edildiği bölgelerden biri olan Altınözü’nün Karsu Köyü, Antakya’nın 28 kilometre dışında yer alıyor. İlçenin girişine doğru ilerlerken tozla kaplanmış zeytin ağaçlarının rengi kirli beyaza dönüyor. Birkaç kilometre ileride, tarım arazilerinin ortasında konumlanmış devasa enkaz döküm alanındaki iş makineleri durmadan çalışıyor.
Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Şahin’e göre, tarım arazilerine ulaşarak toprağa ve suya karışan asbest yakında sofralara da gelecek. Kuralsız yapılan yıkım, taşıma, dökme ve ayrıştırma işlemleri gebeler, çocuklar ve yaşlılar için büyük bir tehdit oluşturuyor:
“Fazla para harcamak istemiyorlar. 10 TL kazanmak yerine 15 TL kazanmayı tercih ediyorlar. İnsanların sağlığından daha çok önem veriliyor metal parçalarına.”
Öte yandan yıkımlarda su kullanılmaması, kamyon ve tır kasalarına yüklenen molozların branda ile kapatılmaması nedeniyle kent merkezinin havası bir toz bulutu görünümünde. Molozların, tarım arazileri yerine önceden taş ocağı olarak kullanılan zemini sert bölgelere dökülmesi ve etrafının file ile çevrilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Hatay’da altı aydır şebeke suyu yok
Kentteki tüm konuşmaların su ve toz eksenine sıkıştığı Hatay’da altı aydır şebeke suyuna erişilemiyor. Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Şahin, Antakya’nın yalnızca yüzde 10’nuna, Defne’nin ise yüzde 35’ine su verilebildiğini ifade ediyor:
“Şebeke suyu sağlamak Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin görevi. Ancak belediye elektrik ve su faturası tahsil edemediği ve çöp vergisi alamadığı için bu onarımı gerçekleştiremiyor. Halbuki belediyelerin merkezi bütçeden de desteklenmesi söz konusu.”
Şebeke suyunun yokluğu salgın riskini de arttırıyor. Kentte sık sık ishal vakaları görülüyor. Şahin’e göre bu vakaların artmasında, hijyen koşullarını sağlamadan yiyecek satan ve yeterince denetlenmeyen restoranlar büyük bir rol oynuyor.
Uzmanların ortaklaştığı görüş, 6 Şubat depremlerinin en çok etkilediği il olan Hatay’a “özel afet bölgesi statüsü” verilmesi. Hatay’ın ancak bu şekilde ayağa kalkabileceği belirtiliyor.
Kaç konut yapılacak?
Hatay’da şimdiye kadar 3 binden fazla konut için temel atıldığı ve konutların Aralık ayında teslim edilmeye başlanacağı belirtiliyor.
Temmuz ayında bir açıklama yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Hatay’a 220 bin 66 afet konutu, 34 bin 129 köy evi olmak üzere toplam 254 bin 195 konut inşa edileceğini söylemişti.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – AYNUR TEKİN