AP Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye-AB ilişkileri konusunda euronews’e önemli açıklamalarda bulundu.
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye ile AB üyelik sürecinin artık işlevsiz hale geldiğini düşünüyor. Ankara ile 2005 yılında başlayan üyelik müzakerelerinin, gelinen noktada Türkiye’de demokrasinin gelişimine katkı sunmadığını söyleyen Sanchez Amor, “süreç işlevsel değilse, ki benim görüşüme göre işlevsiz hale geliyor, başka bir format aramamız gerekir” dedi.
Yaklaşık dört yıldır Türkiye raportörü görevini sürdüren İspanyol Nacho Sanchez Amor, euronews’e Türkiye-AB ilişkileri konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
euronews:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliği konusunda AB üyelik şartını öne sürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nacho Sanchez Amor, AP Türkiye raportörü
Aslında şaşırtıcı olan da bu, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumundaki değişim normal olabilir. Ancak İsveç’in NATO üyeliğinden, Avrupa Birliği üyeliğine geçişi düşünmek tamamen beklenmedik bir hamleydi ve bu zaten mümkün de değil. Çünkü burada iki farklı kanal var, farklı rasyonel yapılara sahip iki farklı örgüt var; NATO, diyelim ki askeri ve güvenlikle ilgili. Avrupa Birliği ise hala katılım sürecinin merkezinde yer alan bir demokrasiler kulübüdür. Her ülke Kopenhag kriterlerini yerine getirmek zorunda. O halde Türkiye’nin mevcut durumunu değerlendirmeliyiz. Mevcut durumda hiçbir değişiklik yok. Hiçbir reform yok. Aksine, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında tam bir geriye gidiş söz konusudur. Bu da katılım sürecinin özünü oluşturmakta. Elbette pek çok teknik konuyu tartışmak zorundayız, ancak değerlendirmemiz gereken ve benim raporlarımda da başkalarının komisyon raporlarında da değerlendirilen temel şey, ülkeyi tam teşekküllü bir demokrasi haline getirmek için görünürde bir siyasi irade olmadığıdır.”
euronews:
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gün sonra İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı. AB, Türkiye’de herhangi bir konuda bir söz verdi mi?
Nacho Sanchez Amor:
İsveç’in katılımı dünyada kimsenin anlamadığı garip bir olay oldu. Türkiye’nin güvenlikle ilgili meşru endişelerini tamamen destekliyorum. Ancak bu NATO ile ilgili bir durum değil çünkü ortada bir savaş var. Bu normal bir durum değil. Savaş var ve Erdoğan savaş anında kuzey kanadımızın takviyesini geciktiriyor. Bunun bir yardım olduğu (Rusya’ya) konusunda çok açık oldum. Bu, Rusya’nın askeri ajandasının onaylanması anlamına geliyor. Sonunda Erdoğan’ın vetoyu kaldırdığını görmekten çok mutluyum çünkü bu çok ama çok acı verici bir durumdu. Bu son adımı takdir ediyoruz. Ayrıca Avrupa’da PKK’ya yönelik politikamızda daha tutarlı olmamız gerektiğini de düşünüyorum. Türkiye’nin yaklaşımımızla ilgili (terör konusunda) bazı meşru endişeleri var. Ayrıca, Türkiye (…) gerçekten daha az anormal bir terör kavramı yaratırsa, güvenlik sorununu ele almak kolaylaşır. Ama PKK’yı konuşmaya başlarsanız, Feto’yu koyarsanız ve diğer Kürt örgütlerini koymaya başlarsanız, bu mümkün değil. PKK’yı bir terör örgütü olarak listeledik ve Türkiye’nin buna uymamızı talep etme konusunda tam bir meşruiyeti var. Ancak Türkiye’deki küçük siyasi eleştirileri terörizm olarak değerlendirirseniz, bu Türkiye’nin güvenliğine yardımcı olmaz. Vetonun kaldırılması iyi oldu. Bunun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım süreciyle hiçbir ilgisi yok ve PKK’yı bir terör örgütü olarak görme politikamızla tutarlı olmak zorundayız. Türkiye’nin de bizden bu politikalarda tutarlı olmamızı talep etme hakkı vardır.”
euronews
AB, İsveç’in NATO üyeliği karşılığında Ankara’ya herhangi bir konuda söz verdi mi?
Nacho Sanchez Amor:
“Hayır. AB, NATO üyeliğiyle ilgili hiçbir şey sunamaz. NATO’nun farklı bir yapısı, farklı bir kodu, farklı bir gerekçesi ve üye olmak için farklı bir prosedürü vardır. Bu adımın iyi bir hamle olduğunu takdir edebiliriz ve siyasi açıdan daha iyi bir ortam yaratabilecek ve güvenin yeniden yaratılmasına ya da yeniden kazanılmasına yardımcı olabilecek bir adım olduğunu düşünüyoruz. Ancak resmi olarak birbiriyle bağlantılı değiller. Vetonun kaldırılmasının Amerika’dan ya da başkalarından gelecek askeri teçhizatla bir ilgisi olup olmadığını bilmiyorum. Siyasi olarak bunu takdir ediyoruz ve vetonun kaldırılmış olmasından dolayı mutluyuz. AB olarak NATO üyeliğiyle ilgili herhangi bir pazarlık yapamayız.”
euronews
Üyelik sürecinin tıkanmasının tek sorumlusu Türkiye mi? AB tarafında bir isteksizlik söz konusu mu?
Nacho Sanchez Amor:
“Bu yüzyılın başında, Avrupa Birliği’nde herkes ılımlı İslamcı demokrasiye sahip Türkiye ile güçlendirilmiş bir AB’nin iyi olabileceği konusunda hemfikirdi. O süreç başladığında mükemmel bir an vardı. Daha sonra Sarkozy yüzünden, Almanya yüzünden, Kıbrıs yüzünden bir ruh hali değişikliği oldu. Biz bunun tamamen farkındayız. Raporumda çok açık bir şekilde ifade ettim; eğer katılım sürecini yenilersek, eğer Türkiye doğru şeyler yapmaya başlarsa, eğer Türkiye sürecin sonunda reformlara uyarsa, hiçbir şekilde kimliksel, dini ya da demografik konulara geri dönemeyiz. Böyle bir şey olmayacak. Katılım sürecinin yeniden başlaması konusunda anlaştıysak, bundan emin olmalıyız. Eğer Türkiye buna uyarsa, biz de uymak zorundayız. Türkiye’yi Avrupa’ya kabul etmek zorundayız. Ben şahsen, farklı kültürel geçmişlere sahip olsalar bile diğer komşularla kimliği güçlendirmenin Avrupa Birliği için iyi olacağını düşünüyorum. Ancak bunun için hem Türkiye’nin tam teşekküllü bir demokrasi olma yönünde politikalar yürütme konusundaki siyasi iradesini değerlendirmemiz hem de kendi tarafımızda teklifimizden emin olmamız ve sürecin sonunda ya da ortasında bu kimlik, dini, demografi dediğim şeye geri dönmememiz gerekiyor.”
euronews
Siz birkaç yıldır bu görevdesiniz. Türkiye bir gün AB üyesi olabilecek mi sizce?
**Nacho Sanchez Amor, AP Türkiye raportörü
**
“Türkiye raportörü olmasam bile o günü görmeyi gerçekten çok isterim. Gerçekten de güçlü ve demokratik bir Türkiye’nin, bu güçlü ülkenin aramızda olmasının Avrupa Birliği için mükemmel bir şey olacağını düşünüyorum. Bu benim kişisel görüşüm. Bunun, önce güveni yeniden kazanmak, sonra gerçekten müzakereye girişmek ve müzakere sonrasında da gerekenleri yapmak…bunların zaman alan bir süreç olduğunun farkındayım. Ben her zaman Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmasını destekledim. Ancak bunun jeopolitikle, mevcut savaş durumuyla hiçbir ilgisi yok. Bu, örneğin benim ülkemde, Yunanistan’da, Portekiz’de, Avrupa’nın doğusunda, Avrupa Birliği’ne üye olmaya elverişli bir demokrasi düzeyine ulaşan insanlarla ilgili. Türkiye’nin siyasi iradesini ikame edebiliriz. Bazen ‘teşvik’ fikrini duyuyorum. Türkiye’nin teşvik eksikliği nedeniyle üye olma fikrinden vazgeçtiği…biz birçok konuda teşvik edici mesajlar verebiliriz. Ancak demokrasi olmak tamamen Türk siyasi elitine ve Türk toplumuna düşen bir görev. Demokrasi olmak için siyasi iradeyi ikame edebiliriz. Teşvik diye bir şey yok. Ben bir İspanyol’um. Yani benim ülkem diktatörlükten çıktı ve beş yıl içinde yeni anayasa ve Avrupa Birliği’ne üye olmak için siyasi irade ile tam teşekküllü bir demokrasiye sahip olduk, jeopolitikle ilgili değil. Göz önünde bulundurulması gereken şey siyasi irade, reformlar, demokrasi seviyesidir ve daha sonra ticaretle ilgili, ekonomiyle ilgili diğer teknik konulara girilir. Ancak katılım sürecinin özünde, tekrar ediyorum, demokrasi olma yönünde siyasi irade yatmaktır.”
euronews:
AB üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılması tamamen Türk hükümetine mi bağlı?
Nacho Sanchez Amor:
“Bu Türk hükümetine bağlı ve onlar da bunun tamamen farkındalar. Parlamentonun her raporu, komisyonun her raporu, dünyadaki onlarca düşünce kuruluşunun raporları, 20 yıl önceki Türk demokrasisinin ortadan kaybolduğuna hak veriyor. Ve şimdi ülke, özellikle anayasa değişikliği referandumundan sonra, açık bir otokrasi olma eğiliminde. Demokrasi olmak için farklı bir siyasi irade olmalı. Evet, bu Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı ve yapması gerekenleri çok iyi biliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uymak için Kavala’yı serbest bırakmalı, HDP’li belediye başkanlarının görevlerine devam etmelerini engellememeli, medya özgürlüğüne müdahale etmekten vazgeçmeli, gazetecileri serbest bırakmalı. Demokrasinin ne olduğu çok açık çünkü siz ve vatandaşlarınız için bundan daha açık daha kapsayıcı bir Türkiye yok. Tekrar olmak istediğimiz şey de bu.”
euronews:
Osman Kavala’dan bahsettiniz. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye yönelik başlattığı bir ihlal süreci var. Bu süreçte son durum nedir, Türkiye’nin Konsey üyeliğinden çıkarılmasını bekliyor musunuz?
Nacho Sanchez Amor
“Buna karar verecek olan Avrupa Konseyi’dir. Prosedür, Türk makamlarının uyma konusundaki isteksizliği sonrasında açıldı. Bunu anlamıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da AKP bunun (AİHM kararı) doğru olmadığını düşünse bile, mahkeme kararına katılmasam bile karara uymak zorundayım. Bu kişinin (Osman Kavala) tehlikeli olabileceğini düşünsem bile, her iki durumda da uymak zorundayım. Bu kadar açık mahkeme kararları varken bu isteksizlik, hukuki değil siyasi bir duruş gibi görünüyor. Mesajlarımız Kavala’nın serbest bırakılması, Demirtaş’ın serbest bırakılması ya da HDP’li belediye başkanlarının görev almasına izin verilmesi ya da bazı gazetecilerin serbest bırakılması ve herhangi bir eleştiri için herhangi bir medyaya ceza verilmemesi yönünde. Uzun zamandır beklediğimiz şey bu. Türkiye’de iç politikada bir yön değişikliği olacağını umuyoruz.”
euronews:
Türk hükümeti vize serbestisi ve gümrük birliğinin güncellenmesi konularını gündeme getiriyor. Bu konularda neden ilerleme sağlanmıyor?
Nacho Sanchez Amor:
“Bu konularda hiçbir ilerleme yok çünkü Türk hükümetinin ele almadığı kriterler, koşullar var. Gerçek olan da bu. Türkiye’deki kamuoyuna Avrupa Birliği’nin buna uymadığı mesajı verildiğinden eminim. Göçle ilgili anlaşmada imzaladığımız şey, Türkiye bu kriterlere uyduğunda vize serbestisi sürecine yeniden katılmaya hazır olacağıdır. Bunlardan ikisi çok önemli. Terörle mücadele yasasındaki terörizm kavramının kapsamı ve veri koruma yasası. Ancak hükümetin geçen yıl bu reformu meclise gönderdiğini duymadım. O zaman son dönemde yaşananlar bu süreçten farklı. Bence vize konusunda gerçek çözüm vize serbestisine gidilmesidir. Bu arada, Avrupa ülkelerinin vize ofislerinde yeterli hizmet verilmediği ve vize almak için çok fazla gecikme olduğunun farkındayız. Bunun farkındayız, bu konuda endişeliyiz. Hizmetlerimizi güçlendirdik çünkü bildiğiniz gibi pandemiden sonra iş veya başka nedenlerle seyahat etmek için yoğun bir talep vardı. Raporumda önerdiğim çözüm, Avrupa’da Erasmus’a hak kazanmış öğrenciler için vize prosedürünün hızlandırılmasıdır. Bu bir yaklaşım olabilir. Erasmus öğrencileri hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Nihayetinde iş dünyası hakkında da konuşabiliriz, ancak sorunun gerçek çözümü belirli bir grup insanı seçmek değil, Türk makamlarının vize serbestisinden önce yerine getirmeleri gereken kriteri gerçekten onaylamak ve bunlara gerçekten uymaktır.”
euronews:
Türkiye, AB ile 2005 yılından bu yana üyelik müzakereleri yürütüyor. Bu müzakarelerin Türkiye’de demokrasi, eşitlik ve insan haklarının gelişimine katkısı oldu mu?
Nacho Sanchez Amor
“Hayır, bu çok açık. Benim endişelerimden biri de bu. Katılım süreci, siyasi irade olmadığı için reformların dayatılmasına yardımcı olmadı. Siyasi irade varsa, katılım süreci o zaman işlevsel olur. Bundan eminim, çünkü ülkemdeki kişisel deneyimim bu yöndeydi. Demokrasiye dönüşmek için siyasi irade yoksa süreç tıkanır ve ilerlemez. Bu nedenle raporumda, Avrupa Birliği’ndeki diğer kurumlardan istediğimiz şey, başka bir format arayalım. Son tartışmalarımız şu yöndeydi: Biz dondurulan katılım süreciyle ilgili yeni bir çerçeve mi aramalıyız ya da bu yeni arayış fikrine hiç yoğunlaşmadan bu süreci durdurmalı, iptal mi etmeliyiz? En sonunda, Parlamento’daki meslektaşlarımla iki şeyi paralel bir şekilde araştırmak konusunda anlaştık. Bazı dramatik değişiklikler olması ihtimaline karşı, katılım sürecini dondurulmuş bir şekilde devam ettiriyoruz, ancak aynı zamanda Avrupa Birliği’nin diğer kurumlarına başka bir çerçeve arayalım dedik, çünkü sonuçta başka bir çerçeve aramıyoruz çünkü katılım sürecimiz var. Ancak böyle bir süreç işlevsel değilse, ki benim görüşüme göre işlevsiz hale geliyor, gerçekten başka bir format aramamız gerekir. Türkiye ile görüşmemiz gereken pek çok konu var. Gümrük birliği, vize serbestisi, göç, ekonominin pek çok yönüyle ilgili üst düzey görüşmeler ve biz bu konularda Türkiye ile işbirliği yapmaya hazırız. Ancak katılım süreci üyelikle, üyelik de demokrasi düzeyiyle ilgilidir. Bunun değişmeyeceğini düşünüyorum.”
KAYNAK: EURONEWS TÜRKÇE – KAMURAN SAMAR