BRICS zirvesi bu yaz Güney Afrika’da yapılacak. Hakkında uluslararası yakalama emri olmasına rağmen Putin de zirveye katılacak. Peki bu nasıl olacak?
BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) devlet başkanları, önümüzdeki Ağustos ayında yapılacak zirve için Güney Afrika’da buluşacak. Ev sahibi ülkenin Dışişleri Bakanı Naledi Pandor, toplantıya ilişkin davetiyenin Moskova ile birlikte diğer üç başkente de gönderildiğini açıkladı.
Bu toplantı, uluslararası hukuk açısından son derece kritik. Zira Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında uluslararası yakalama emri bulunuyor. Normal şartlar altında Güney Afrika topraklarına ayak basması halinde, Rus liderin tutuklanması ve teslim edilmesi gerekecek. Geçtiğimiz Mart ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Ukrayna’da savaş suçu işlediği gerekçesiyle Putin hakkında uluslararası yakalama emri çıkartmıştı.
Ağustos’taki BRICS zirvesinin ev sahipliğini üstlenecek olan Güney Afrika, UCM’nin temelini oluşturan Roma Anlaşması’na taraf. Bu da ülkenin Putin’i UCM’ye teslim etmek zorunda kalacağı anlamına geliyor. Ancak hükümet üyeleri daha önce yaptıkları açıklamalarda, dokunulmazlığa atıfta bulunmuşlardı: “Uluslararası konferansların tüm katılımcıları, Güney Afrika’da dokunulmazlığa sahiptir.”
Dokunulmazlığın sınırları var
Ancak Uluslararası Nürnberg İlkeleri Akademisi Direktörü ve Erlangen-Nürnberg Üniversitesi’nde ceza hukuku ve uluslararası hukuk profesörü olan Christoph Safferling, “Dokunulmazlıklar, uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilere işlerlik kazandırmak için vardır” diyor. Nihayetinde devlet ve hükümet görevlileri, ulusal mahkemeler tarafından suçlanma ya da yargılanma endişesi olmadan bir araya gelebilmeli.
Ancak dokunulmazlığın da sınırları var. UCM’nin birçok kararında devlet başkanlarının bile dokunulmazlığının uluslararası mahkemeler önünde sona erdiğine hükmediliyor. Safferling, “Statüye göre yasalar böyle emreder ve bunun bir istisnası yoktur” diyor. Başka bir deyişle, uluslararası bir suçtan aranan bir devlet başkanı hakkında, konferanslarda dokunulmazlık zırhına sahip olması, yargı muafiyeti sağlamayabilir.
Buna Güney Afrika yasaları da dahil. Zira bu konuda bir emsal var. Vladimir Putin, UCM’nin hakkında tutuklama emri çıkardığı ikinci devlet başkanı. İlki, o zamanki Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’di. Ne büyük rastlantı ki, Beşir de 2015 yılında bir konferans için yine Güney Afrika’ya gitmişti.
Güney Afrika’nın, Ömer el Beşir’i iade etmesi gerekiyordu. Ancak bir gece ülkeyi gizlice terk etti. Olayın devamını Leibniz Enstitüsü Hessen Barış ve Çatışma Araştırmaları Vakfı (HSFK) uzmanı Kristoffer Burck şöyle anlatıyor: “Ardından Güney Afrika Anayasa Mahkemesi, El Beşir’in tutuklaması gerektiğine, ancak Güney Afrika hükümetinin kendi yasalarını ihlal ettiğine karar verdi. Söz konusu prensip kararı bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Yani Putin’in UCM’ye teslim edilmemesi hem uluslararası hukuku hem de Güney Afrika hukukunu ihlal edecektir.”
Putin tutuklanma riskini göze alacak mı?
Peki Putin, tüm bunlara rağmen yine de Güney Afrika’ya gidecek mi? Hukuk profesörü Christoph Safferling’e göre teorik olarak evet, çünkü UCM’nin çok az yaptırım gücü var:
“Mahkeme bir kınama açıklaması yayınlayarak, tutuklama emrinin varlığına ve uygulanması gerektiğine işaret edebilir. Aynı zamanda Güney Afrika’nın bu konuda ihmalkâr davrandığına vurgu yapabilir. Hepsi bu kadar. Çünkü ulus devletlerin aksine UCM’nin, mevcut yasaları uygulayan bir polis gücü yok.”
Dolayısıyla UCM’nin yaptırım gücü, kuruluş sözleşmesine imza atan devletlerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmesiyle doğru orantılı. Safferling, durumu şöyle açıklıyor:
“Bunu yapmayan ve uygulamaya yardımcı olmayan herkes mahkemeyi zayıflatır. Bu çok açık. Aksi takdirde UCM’nin, o tutuklama emrinin yazılı olduğu kâğıt parçası kadar bile değeri kalmaz” saptamasını yapıyor.
Putin hakkındaki tutuklama emri aslında önemli bir mesaj anlamına da geliyor: Putin kadar güçlü bir siyasetçi bile kendini yasal kovuşturmadan muaf hissetmemeli! Uluslararası hukukun dünya çapında gederek daha fazla önem kazandığını belirten Safferling, “Uluslararası Ceza Mahkemesi, sesini herkese çok net bir şekilde duyurmak için böyle bir tutuklama kararı çıkarttı. ‘Ben buradayım, bunu yapabilirim, bunu istiyorum ve bunu uygulayacağım’ mesajını vermek için” diyor.
El Beşir’in Güney Afrika’ya gittiği 2015 yılından farklı olarak, bu konunun önceden uluslararası arenada gündeme geldiğini ve tutuklama emrinin ciddi olarak algılandığını belirten Alman hukuk profesörü Christoph Safferling, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Artık hiçbir şey yokmuş gibi davranmak kolay değil, zira ortada bir tutuklama emri var. Diplomatik müzakerelere bunu da dahil etmek zorundayız. Aksi bir davranış mümkün değil. Bu aslında oldukça iyi bir gelişme.”
Meslektaşı Burck’un değerlendirmesi ise o kadar iyimser değil. Böylesine önemli bir şahsiyet hakkındaki tutuklama kararının, UCM açısından bir bumerang haline gelmesinden endişe ediyor:
“Bir kişi hakkında iddianame hazırlayıp dava açılmasına rağmen, söz konusu zanlının yıllarca yakalanamaması tehlikesi son derece yüksek. Aslında Putin, herhangi bir hata yapmazsa tutuklanmayacaktır. Bu da önümüzdeki on yıllar boyunca dava dosyasının açık kalacağı anlamına geliyor. Bir mahkemenin asıl işlevi olan hükümler yoluyla adalet dağıtma görevi açısından çok tehlikeli.”
Henüz çok fazla dava yok. Putin, tutuklama emriyle aranan ikinci devlet başkanı. Safferling’e göre UCM’nin ne kadar başarılı olacağı, büyük ölçüde üye ülkelere bağlı: “Her şeyin oturması için zamana ihtiyaç var. Dava büyük olasılıkla bizi bir süre daha meşgul edecek.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE