Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin Mehmet Şimşek’e geçmişte sarf ettiği sözleri hatırlatarak, “Neredeyse casuslukla suçladığı adama görevi devrederken ‘oh’ çekti” dedi.
Davutoğlu “Yolsuzluk alkolik olmaya benzer. Bir müddet alışırsınız, sonra abartırsınız, sonra bağımlı olursunuz. Yolsuzluk da yavaş yavaş meşrulaştırılmaya başlandı. Halkımızın bir kısmı da maalesef buna alıştı. Onları suçlamayalım kandırıldı onlar. Biz anlatmalıyız onlara” diye konuştu.
Partisinin 35. İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yeni bakan Mehmet Şimşek’e görevini devretti. Bir seçim kampanyası süresince dış güçlerin etkisinden bahseden ve Mehmet Şimşek’e, ‘beni İngiliz vatandaşıyla nasıl kıyaslarsınız’ diyen bakan yaptı bunu. Neredeyse casuslukla suçladığı adama görevi devrederken ‘oh’ çekti.
Bu artık siyasi utanmazlığın zirvesidir. Siyasi ahlak falan kalmamış. Ki ben Sayın Şimşek’in göreve gelmesini hoş karşıladığımı ifade ettim. Şimşek’in kendisi rasyonel politikalar diyerek zaten nazikçe dedi ki, ‘bizim 2016’da bıraktığımız zamandan sonra mahvettiniz’. Biraz utanması olsa orada kalkar giderdi. Bunlar şimdi aynı kabinede. Devlet kurumları böylesine zaaf göstermedi hiç.
Bazı bakanlar kabinede kaldı, bir çoğu kalmadı. Bakan Soylu’yu görevden alabilmek için bütün kabineyi görevden almaya karar verdi. Ama iki bakan kaldı. Soylu şimdi ne düşünüyor bununla ilgili? O iki bakanın imtiyazı ne? O ‘oh’ çeken bakan ne düşünüyor acaba? Yeni Türkiye Yüzyılı, geçmiş yüzyılın hastalıklarını taşıyan bir şekilde başladı.
“En büyük tehlike yolsuzluk”
Şimdi önümüzde bizi bekleyen en büyük tehlike yoksulluk. Bakanlık devredildi, dolar 23’ü, euro 25’i geçti. Yüzde 16’ya yakın değer kaybı oldu. 10 ay içinde bu değer kaybının az olmasının nedeni de doların baskılanması. Merkez Bankası rezerv sattı, rezervler eksi 75 milyar dolarlara kadar geriledi. Yetmedi sermaye kontrolü başladı. Bu zulüm politikalarıdır ya.
Yoksul insanlarımızı dini söylemleri kullanarak kandırdınız. O insanlarımız size inandı. Şimdi ise yoksulluklar artıyor. Bu denli bir yoksullaşma döneminde bizim de Gelecek Partisi olarak görevimiz vatandaşımızın yanında olmak. Bunlar şimdi diyordur ki, ‘Biz ne yolsuzluk yaparsak yapalım bu halk bize bir şey demez artık, bir ayet, bir hadis okur hallederiz’. Eskiden siyasette bir yolsuzluk olduğunda kimse bunun arkasında durmazdı.
Neden kabineden iki bakan kaldı, biri de geri döndü? Anlatayım. Teşvik primleri yüzünden… Bu hastaneler, o şirketler kime ait? Özel bir şirketi bu yüzden olanlar kamuda görev almamalı. Mesela imara açılması yasak olan yerler açılıyor. Bunların onayı da Çevre ve Şehirciliğe verildi bir düzenleme ile. Turizm Bakanlığı’nın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belli ellerde kalmasının nedeni bu.
“Halkın bir kısmı yolsuzluğu alıştı”
Yolsuzluk alkolik olmaya benzer. Bir müddet alışırsınız, sonra abartırsınız, sonra bağımlı olursunuz. Yolsuzluk da yavaş yavaş meşrulaştırılmaya başlandı. Halkımızın bir kısmı da maalesef buna alıştı. Onları suçlamayalım kandırıldı onlar. Biz anlatmalıyız onlara.
Yapanlara da hesabını soracağız. Camilerde bize hesap sormaya kalkanlara biz hesap soracağız. Gittiğimiz her yerde bize ‘siz kimlerlesiniz?’ diyenlere ‘asıl siz ne yapıyorsunuz?’ diyeceğiz.
Bir diğer tehlike de kutuplaşma. Seçimi kazanan Cumhurbaşkanı’na ‘hayırlı olsun’ dedik, kendisi çıktı konuşma yaptı. Ne dedi daha ilk andan? ‘LGBT’ciler, teröristler’ dedi. Biz bu kutuplaştırma politikasını ortadan kaldırmalıyız. Gelecek Partisi olarak biz bu tehlikenin önüne geçeceğiz.
Bir diğer tehlike otoriterleşmenin artması. Erdoğan, ‘o kadar iftira montaj yaptık ve halk bize inandı, demek ki bunu istiyorlar’ diyebilir. Otoriterleşme ülkede yerleşebilir. İnsanın, insan onurunun olduğu yerde yasak olamaz. O yeni bakanlara söyledim, ‘şahsiyet sınavındasınız.’ Şahsiyetinizi gösterin. Türkiye bir kişinin hamasetine boğulamaz.
Bir gül bahçesini henüz oluşturamadık ama siz o gül bahçesinin yetiştiricilerisiniz. Sakın rehavete kapılmayın, umutsuzluğa kapılmayın. Biz sefere çıktık arkadaşlar, zafer Allah’ın takdirinde. Ama zafer, bizim ellerimizde, bizim kalbimizdedir. Halkla birlikte yapıcı ve aktif bir muhalefet yapacağız. Sizler de alanlarda olacaksınız.”