14 Mayıs seçimleri için düzenlenen kampanyalarında Türkiye’de belki de en çok dezenformasyon iddialarının gündeme geldiği bir seçim dönemi yaşandı. Türkiye’de sosyal ağlardaki dezenformasyon ve yanlış bilgileri tespit etmek için kurulan doğrulama platformu teyit.org’un kurucularından Gülin Çavuş, yalan haberlerin seçim kampanyasına etkisine ilişkin DW’den Uta Steinwehr’in sorularını yanıtladı.
Türkiye’deki önceki seçimlere kıyasla bu seçimlerdeki dezenformasyon kampanyası ne kadar büyük oldu?
Diğer seçimlerde de tabii ki dezenformasyon yaşadık. Ancak bu seferkini diğer seçimlerle karşılaştırırsak, siyasetçilerin daha fazla miting yaptığını ve TV’lerde daha fazla yer aldığını söyleyebiliriz. Çünkü daha fazla farklı aktör var. İnsanlar bu seçimi oldukça kritik değerlendiriyor. Herkes çok gergin. Bu tür belirsiz zamanlarda insanların korkuları oluyor ve bazen de heyecanları. Bu durum, sosyal medyada bilgiyi nasıl tükettiğimizi etkiliyor. Böyle zamanlarda insanlar dezenformasyona karşı daha savunmasız. Kutuplaşma, Türkiye’deki seçimleri ve yanlış bilgi miktarını derinden etkiliyor. Önceki seçimlerde olduğu gibi benzer yanlış bilgilendirmeler görüyoruz. Ancak bu seçimde farklı türde dezenformasyonlar gördük, Deepfake nedir ve nasıl tespit edilir? mesela deep fake videolar gibi.
Dezenformasyonla kim hedefleniyor?
Aslında herkes. Siyasetçiler yanlış bilgi ve dezenformasyonu mitinglerde de paylaşıyor. Her parti ve adayın kendi trol ordusu var. Birbirlerine özellikle Twitter ve diğer sosyal medya platformları üzerinden saldırıyorlar. Türkiye’nin medya ekosisteminin atmosferi ve dinamiklerini anlamak gerçekten çok önemli. İnsanlar aslında basına çok güvenmiyor. Haberleri sosyal medya kanallarından alıyor ve tüketiyor. Bu seçimlerde liderlerin trol orduları seçmenlerin partilere, liderlere ve kampanyalara yönelik tavrını değiştirmek için çok şey yaptı. Herkes diğer adaylar hakkında dezenformasyon paylaştı.
Daha çok cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili dezenformasyon mu söz konusu yoksa parlamento seçimleri de buna dahil mi?
Daha çok cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili. Ancak şimdi karışmaya başladı. İnsanlar adaylar ve siyasi partilerin liderleri hakkında da dezenformasyon yayıyor.
Geçtiğimiz haftalarda sizi etkileyen bir sahte haber hikayesini örnek verebilir misiniz?
İstanbul’da bir kampanya mitingi sırasında (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan, muhalefetin adayı (Kemal) Kılıçdaroğlu’nun kampanyasına aitmiş gibi görünen bir video gösterdi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu PKK lideri Murat Karayılan ile birlikte olduğu bir video gösterdi. Bu aslında bir montajdı, sahte bir videoydu ve bir kampanya videosu değildi. Bu örnek gerçekten önemli, çünkü bundan manipüle edilmiş bir videonun çevrimdışı dünyada mitingleri etkileyebileceğini görebiliyoruz. Seçimlerde farklı türlerde dezenformasyon var. Mesela muhalefet ve hükümet mitinglerine kaç kişinin katıldığı. Seçim günü insanların kararlarını gerçekten etkiler, çünkü kalabalık insanlara adayın güçlü olup olmadığını gösterir. Hem hükümet hem de muhalefet mitinglerine kaç kişinin katıldığı konusunda yanlış bilgiler paylaşıyor. Daha iyi görünmeye çalışıyorlar. Rakamları karşılaştırırken alanlara kaç kişinin sığabileceğini hesaplamak için harita-kontrol araçlarını kullanıyoruz. Bu seçim sırasında bir başka model ve çok önemli bir dezenformasyon türü. Bir diğeri ise asimetrik propaganda değimiz model. İnsanlar sahte seçim broşürü hazırlıyor. Mesela Kılıçdaroğlu broşürü gibi görünüyor. Ancak aslında muhalif aday hakkında karşı propaganda yapmak için yapılmışlar. Bu broşürleri sokakta insanları manipüle etmek için dağıtıyorlar.
Dezenformasyonun yayılmasının arkasında başka kimlerin olduğunu biliyor musunuz? Siyasi partilerin trol ordularından bahsettiniz, peki ya olası uluslararası oyuncular?
Söylemesi çok zor. Seçimlerden sonra bunun arkasındaki aktörleri anlamak için bir rapor hazırlamayı düşünüyoruz. Ancak şu anda yerel siyasi grupların daha çok Türk sosyal medyasındaki dezenformasyon atmosferini şekillendirmeye çalıştığını tahmin ediyorum. Belki raporları hazırladığımızda başka aktörleri de görürüz. Ama şimdilik diğer uluslararası aktörler hakkında bir şey söyleyemem.
Geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi, yalan haber yaymanın üç yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngören ve sosyal medya yasası olarak da adlandırılan bir yasayı kabul etti. Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kampanya mitingi sırasında manipüle edilmiş bir video göstermesinden bahsediyoruz. Türkiye’deki yetkililerin bu yasayı uyguladığını görüyor musunuz?
Seçim sürecinde bu yasanın kullanılmasına yönelik herhangi bir girişim görmedik. Ama aslında hükümet bazı web sitelerini yasaklamak için farklı teknikler kullanabiliyor. Bence hükümet şimdilik bu dezenformasyon yasasını muhalefete karşı kullanmayı tercih etmedi, çünkü zaten hâlihazırda kullanabilecekleri farklı araçlar var.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE