Pek çok ekonomiste göre Türk ekonomisi can çekişiyor. Sadece son iki yıldaki uygulamalar nedeniyle geride büyük bir enkaz kalıyor.
Seçimlerden sonra iktidarın değişme durumunu öngörenler, yeni yönetimin bile “enkazı” kaldırmakta çok zorlanacağını ifade ediyor.
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre işler “hiç de öyle” değil.
16 Nisan’da Şanlıurfa yaptığı açıklamada, “Ekonomik sıkıntı ve hayat pahalılığını yine biz çözeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gün sonra İstanbul’da yaptığı konuşmada ise, “Ekonomide sıkıntılar varmış, yoo… Biz gayet yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İşte bu durumu gören iktisatçılar, kuralsızlığın hakim olduğu ekonomilerde güvensizliğin baş göstermesi ve yaşanılanların kabul edilmemesi nedeniyle hiçbir sonunun çözülemeyeceğini savunuyor.
Sadece o da değil. Erdoğan katıldığı bir televizyon programında, “Faizi düşürdük. Ne oldu, battık mı” diye sordu.
Veriler gidişatın iyi olmadığını gösteriyor
Bu soruya yanıt Prof. Dr. Veysel Ulusoy’dan geldi. ENAGrup’un açıkladığı veriler nedeniyle hakkında soruşturmalar başlatılan Ulusoy’un Erdoğan’a cevabı, “Battık” şeklinde oldu.
Aslında Ulusoy’u haklı çıkaracak birçok gösterge var. Veriler, gidişatın iyi olmadığını ortaya koyuyor.
Ülkelerin ekonomik durumuna ortaya koyan tüm kalemleri tek tek yazıp listeyi uzatmaya gerek yok.
Sadece yüksek enflasyon, işsizlik, faiz oranı, ithalat ve ihracat rakamları her şeyi gözler önüne seriyor.
Türkiye, Birleşmiş Milletler üyesi tüm devletlerin arasında en yüksek enflasyonun yaşandığı 7’nci ülke.
Enflasyon oranı yüzde 50,51
Malum Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tartışmalı verilerine göre ülkedeki enflasyon oranı yüzde 50,51.
Türkiye bu rakamlar en yüksek enflasyonun olduğu dünyadaki ülkeler arasında ilk sıralarda bulunuyor.
En yüksek enflasyonun olduğu ülkeler şunlar:
Devlet | Enflasyon oranı |
Lübnan | 190 |
Suriye | 139 |
Arjantin | 104 |
Zimbabve | 87,6 |
Sudan | 63,3 |
İran | 53,4 |
Türkiye | 50,1 |
G20 ülkeleri arasında ise Türkiye en yüksek enflasyonda Arjantin’in ardından ikinci sırada yer alıyor.
Arjantin’deki enflasyon oranı 104. Türkiye’de ise TÜİK rakamlarına göre bu yüzde 50,51.
Türkiye’ye en yakın sırada yer alan ülke ise İngiltere.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “piyasası çöktü”, “kuyruklar var” ve “raflar boş” dediği İngiltere’nin enflasyon oranı yüzde 10,1.
Diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerde Avustralya’da 7,8 İtalya’da 7,6 ve Almanya’da ise 7,4.
Avrupa’da Türkiye birinciliği kimseye kaptırmıyor
Avrupa kıtasında yer alan ülkelerle kıyaslandığında ise Türkiye birinciliği kimseye kaptırmıyor.
Bu durum uzun süredir de değişmedi. Türkiye’deki enflasyon oranı Avrupa kıtasındaki ülkelerden kendisine en yakın olanın oranının iki katı kadar.
Türkiye’nin ardından ikinci sırada yer alan Moldova’da enflasyon oranı yüzde 25,2 iken, savaşta yer alan Ukrayna’da ise bu oran yüzde 21,3.
İşsizlik meselesine gelince de Türkiye yine en yüksek işsizliğin olduğu ülkeler sıralamasında 3’üncü.
İthalat her ay rekor tazeliyor. Dış ticaret açığının kapanmasının hayali bile kurulamıyor. 2022 yılında gerçekleşen dış ticaret açığı 109 milyar doları geçti.
“Çift dolar kuru”
Cari açık ise 50 milyar dolara yaklaştı. Tüm baskıya rağmen dövizdeki artış ise sürüyor.
Üstelik yeni bir kavram daha gündeme geldi: “Çift dolar kuru”
Bu konudaki uyarı Prof. Dr. Özgür Demirtaş ve Mahfi Eğilmez’den geldi.
“İnsanlar bavulla kapalı çarşıya gidiyor”
Herkesi ciddiyete davet ettiğini belirten Demirtaş, Twitter hesabında şunu paylaştı:
“Serbest piyasa ve bankalarda oluşan çift dolar kuru sağlıklı değil. Bu konunun çözülmesi lazım. Bankalarda dolar kuru 19,39’dan, Kapalıçarşı’da 20,09’dan bozuluyor. İnsanlar bavulla çarşıya gidiyor!”
Mahfi Eğilmez ise “Çift paralı bir piyasa sistemi içinde ilk hata faizi enflasyonun altında belirlemektir. O zaman önce kur ve ardından enflasyon fırlar. İkinci hata kuru ve piyasaları baskılamaya çalışmaktır. O zaman karaborsa oluşur. Üçüncü hata bu iki hatada ısrar etmektir. En kötüsü budur” ifadelerini kullandı.
Ekonomist Mustafa Sönmez ise Türkiye’nin CDS’ine dikkati çekti. Dünyanın yüzde 3 ile borçlandığını hatırlatan Sönmez, Erdoğan’a şu şekilde seslendi: “Sen borç istersen sana yüzde 8-9. Neden? Senin risk primin 5-6 puan. Yani güvenilmezsin” dedi.
“Çalışanlar hayal bile kuramıyor”
Erdoğan’ın çıkışını Independent Türkçe’ye değerlendiren ekonomist Prof. Dr. Esfender Korkmaz’a göre iktidarının faiz inadı yüzünden Türk lirası yüzde 40 oranında daha düşük duruma geldi.
Cari açığın sürekli arttığını, Türkiye’nin pek çok kaynağını kaybettiğini, kur artışının enflasyonu yükselttiğini bunun sonucunda ise ücret-fiyat dengesi bozulduğunu vurgulayan Korkmaz, “Çalışanlar ev ve araba hayali dahi kuramıyor. Halk daha da yoksullaştı” dedi.
“Temerrüt riski var”
“İthal girdi oranı yüzde 45’lere yükseldi” diyen Korkmaz, “Üretim dışa bağımlı oldu. Sanayisizleşme başladı. Son çeyrek sanayide büyüme eksi oldu. Bütün bu nedenlerle fiili işsizlik oranı yüzde 17’nin üstünde seyrediyor. İdeolojik eğitim nedeniyle genceler Türkiye’yi terk ediyor, beyin göçü yaşanıyor. Dış borçlarda temerrüt riski var. Çünkü Merkez Bankası rezervleri ekside ve CDS oranı 550 baz puandır” diye konuştu.
“Her şey yolunda değil”
Prof. Dr. Aziz Konukman ise “Ekonomide her şey yolunda iddiası doğru değil. Her şey yolundaysa neden kopyala yapıştır yöntemiyle yeni bir seçim beyannamesi yayınlandı” diye sordu.
İktidarın 2023 hedeflerini sil baştan değiştirdiğini belirten Konukman, “İlk açıkladıklarında 10’uncu kalkınma planında yer almıştı. Sonra 11’inci planda yer aldı. Ayrıca orta vadeli programın 2023 hedeflerinde yer aldı. Her seferinde revize edildi çünkü hedefler tutmadı. Kişi başı milli gelir 25 bin dolar iken birden yarı oranında düşürdüler” ifadelerini kullandı.
“Yeni ekonomi modeli çöktü”
2023 programın neden revize edildiği hususunun da açıklanmadığını savunan Konukman, “Bu tüm programın çöktüğünü gösteriyor. Ekonominin iyi yolda olmadığı çok belli” yorumunda bulundu.
“Türkiye ekonomi modeli” olarak adlandırdıkları modelinde çöktüğünü dile getiren Konukman, şunları kaydetti:
Hatırlayalım yapılan açıklamalarda işsizlik azalacak, cari işlemler dengesini iyileşecek, hatta cari fazla verilecekti. İhracat patlayacaktı. İthal ikameci sanayileşme modeli değişmediği sürece ithal girdilere bağımlı Türkiye ekonomisin yapısal sorunları çözülmeden böyle bir hedef gerçekleşebilir mi? Açıklandığında da bunun gerçekleşmeyeceğini söylemiştik, nitekim olamayacağı da görüldü. Hedefler fiyaskoyla sonuçlandı. Durum budur.”
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ABDULHAKİM GÜNAYDIN