14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri’ne yaklaşık 1 ay kala, partiler ve ittifaklar vaatlerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladı.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da kendisini aday gösteren ittifak adına vaatlerini gerek sosyal medyada gerekse röportajlarda seslendiriyor.
Bu vaatlerden biri, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Kurban Bayramı’nda emeklilere iki maaş ikramiye verilmesi.
Bir diğeri de depremzedelere verilecek yeni konutların ücretsiz teslim edilmesi.
Kimileri, bu vaatleri nedeniyle Kılıçdaroğlu’nu popülist olmakla suçluyor.
Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu sözleri hedef alarak, “Devlet bütçesinden maaş alan hiç kimse bir sonraki ay hesabına o paranın yatıp yatmayacağını bilemeyecektir” dedi.
Peki bütçenin şu anki durumu nasıl? Bütçe, seçilmesi durumunda Millet İttifakı’nın vaatlerini kaldırabilecek güçte mi?
Uzmanlara göre bütçenin şu anki durumunda henüz tehlike arz eden bir durum yok.
Ancak gün geçtikçe bütçenin üzerindeki yük ve bütçe açığı artıyor.
Ekonomi gazetecisi Hakan Güldağ’a göre bunun en büyük nedeni, bütçe oluşturulurken hesaba katılmayan çok fazla gelişmenin yaşanması.
Asgari ücretteki artış, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) konusundaki düzenleme, Kahramanmaraş merkezli depremler…
Emekli ikramiyelerine ve emekli maaşına yapılan zamlara da dikkat çeken Güldağ, “Bunlar halledilmeyecek şeyler değil ancak sonuç olarak bütçenin üzerinde bir baskı yaratıyor” diyor.
Bütçe gelirlerindeki düşüş
İktisatçı Arda Tunca, ekonominin son dönemde aldığı hasara rağmen bütçenin şimdiye kadar iyi bir performans sergilediğini aktarıyor.
Ancak bütçe için artık tehlike çanlarının çalmaya başladığını söyleyen Tunca’ya göre bunun sebebi, verilecek desteklerden ziyade bütçe gelirlerinin düşmesi.
Türkiye’nin potansiyel büyümesinin yara aldığını vurgulayan Tunca, belirsizlik yüzünden hanehalklarının da şirketlerin de ekonomik aktivitesinin zayıfladığını anlatıyor:
“Büyümede potansiyelin düşmesinin sebebi, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerin bozulması… Bu bozulmadan kaynaklı olarak üretim, tüketim ve tasarruf gibi kararların kısa vadeli verilmesi, bir plan yapma ihtimalinin kalmamış olması…”
Bütçenin en büyük gelir kalemi vergiler.
Ekonomist Tunca, geleceğe yönelik karar alamama ve plan yapamama durumu yüzünden üretimin de tüketimin de azaldığını, bunun da vergilerin toplanmasına yansıdığını aktarıyor.
Tunca, iktidara hangi ittifak gelirse gelsin depremin yaralarını sarmak için harcamaların kaçınılmaz olduğunun altını çizerek, “Harcama tarafında fazla hareket alanınız yoksa gelir tarafını hareketlendirmek gerekir; ancak makro taraf o konuda hiçbir umut vermiyor” yorumunda bulunuyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre Şubat ayında genel bütçe gelirleri yüzde 21,3 azaldı.
Şimdiden öngörülen bütçe açığının üçte biri gerçekleşti
Bir ülkenin bütçe açığının sağlıklı olup olmadığı, gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranlanarak ölçülüyor.
Avrupa Birliği’nin, üye olmak için ülkelere şart koştuğu Maastricht Kriterleri’ne göre bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 3’ü geçmemeli.
Türkiye şimdiye kadar genel olarak kamu maliyesi tarafında güçlü bir tablo ortaya koyuyordu.
Örnek vermek gerekirse bütçe açığının GSYH’ye oranı 2022 yılında yüzde 1 olarak gerçekleşti.
Ancak Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı olan Hakan Güldağ, bu oranın 2023 sonunda yüzde 6’ya kadar çıkabileceğini öngörüyor.
Hükümetin bu yıl için tahmin ettiği bütçe açığı 660 milyar TL idi.
Ancak daha Ocak ve Şubat aylarından toplam bütçe açığı 202,8 milyar TL’yi buldu.
Bu da bu yıl için öngörülen bütçe açığının üçte birinin daha şimdiden gerçekleşmesi anlamına geliyor.
‘Deprem bölgesi için toplanan yardımlar neden bütçe dışında?’
Güldağ, “Bütçe devlet yönetiminde çok önemli bir şeydir. Her şey ona bağlıdır. Bütçe açığınız arttıkça borçlanmanız da artar” diyor.
Bu yüzden Güldağ’a göre tasarruf tedbirleri, kemer sıkma politikaları ve vergi reformuyla bütçe görünümünü düzeltilmeli.
Aynı zamanda vergilerin ve bütçenin yönetilmesinde şeffaflığın da mühim olduğunu vurgulayan Güldağ, “Gizlenen konular da oluyor, deprem bölgesi için toplanan yardımlar bütçe dışına çıkarıldı, neden öyle? Bütçenin kaydının tutulması, neyin, nereye harcandığının bilinmesi gerek” diyor.
Yapılan araştırmalar ise bütçe açığının uzun vadede enflasyon görünümünde de bozulmaya yol açtığını gösteriyor.
Millet İttifakı, israfla mücadeleyi vurguluyor
Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmalarda, Millet İttifakı’nın vaatlerini gerçekleştirmek için kamu harcamaları tarafında sıkı bir tasarrufa gideceklerini vurguluyor.
Millet İttifakı’nın açıkladığı Ortak Politikalar Milli Mutabakat Metni’nde de israfla mücadele ve mali disipline geniş bir yer verildiğini görmek mümkün.
Ekonomist Tunca’ya göre vaatler açıklanırken gözetilmesi gereken denge, bu politikaların sosyal ve ekonomik adalet için gerçekleştirileceğinin vurgulanmasında, oy almak için yapılmadığının anlatılmasında yatıyor.
‘İktidar yeni bir ekonomi modeli sunma hakkını kaybetti’
Tunca, iki büyük ittifakın söylemlerini kıyasladığında iktidarın yeni bir ekonomik program sunma hakkını 2021’in sonunda kullandığını düşünüyor:
“Yeni bir ekonomi modeli dedi ve bunun ağır sonuçlarını yaşıyor bugün Türkiye.”
Erdoğan’ın 2021’in sonunda tanıttığı Yeni Ekonomi Modeli, dövizin yükselmesi sonucu TL’nin ucuzlaşarak ihracatın artmasını, böylece cari işlemler fazlasının oluşmasını; düşük faizlerle üretim, yatırım ve istihdamın ivmelenmesini öngörüyordu.
Bunun sonucunda da enflasyonun düşmesi hedefleniyordu.
Ancak 2021 sonunda yüzde 36 olan enflasyon, 2022 sonunda yüzde 64’e çıktı.
“Elle tutulur bir ekonomik program hangi tarafta var diye baktığımda Millet İttifakı’nda görebiliyorum” diyen Tunca’ya göre buna rağmen muhalefetin de popülist söylemlerden kaçınması şart:
“Kılıçdaroğlu’nun vaatleri gerçekleşebilir mi, gerçekleşebilir; hayal mi, hayır değil… Hangi yerden tasarruf yapılacak, makroekonomik denge nerede sağlanacak, bunu vurgulayarak konuşmasını tercih ederim. Yoksa ‘Bayramda para dağıtacağız’ gibi laflar popülizme giriyor.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – ÖZGE ÖZDEMİR