Özellikle son dönemde kendi işinizin patronu olmak özendirici görünüyor olabilir. Ancak yola çıkan herkes bu karardan memnun değil.
Kendi işinin patronu olmak için işi bırakanların oranı belki hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Örneğin 2022’de ABD’de yeni işletme başvuruları 2004’ten bu yana en yüksek seviyelerine ulaştı ve 5 milyondan fazla yeni şirket kuruldu.
Ancak Mart ayında Silicon Valley Bank’in çöküşü birçok küçük firmanın hesaplarına erişimini engelledi. Bu olay iş kurmanın büyük riskler ve sorumluluklar getirdiğini bir kez daha gösteriyor. Öyle ki bazıları işlerini bırakıp girişimci oldukları için pişmanlık bile duyuyor.
Boston’da 20 yıldır girişimci olan Sam Schreim, “Bir kristal kürem olsaydı, o sıçramayı asla yapmazdım” diyor ve ekliyor:
“Sürekli pişmanlık duyuyorum. Geriye dönüp baktığımda büyük firmalarla çalışmaya devam etmiş olsaydım, bir yönetim danışmanı olarak bugün yedi haneli maaş alıyor olurdum.
“Her girişimci risk alır; bu kolay bir yaşam tarzı değil.”
Schreim bunu 2008’deki küresel finansal kriz patlak verdiğinde, zor yoldan öğrendi. Cebinden 15 kişilik bir ekibe maaş ödemek zorunda kaldı.
Uykusuz geceler geçirdi ve büyük miktarlarda borçlandı. Daha sonra kurduğu girişimlerin hepsi nihayetinde başarısız oldu. Şu anda bile danışmanlık hizmetiyle yazarlık ve bilgiye dayalı ürünler geliştirmeyi birleştiren bir girişimci olarak sık sık pişmanlık duyuyor. Beyrut’ta büyük bir şirketteki yönetim danışmanlığı işinde kalması gerektiğini söylüyor.
“Arkadaşlarım beni kıskanıyor. Ama ne yaşadığımı bilmiyorlar” diyor.
İngiltere’de çalışmalarını sürdüren kariyer koçu Ayesha Murray, kendi işini yönetmekle ilgili beklentilerin gerçeklerle çatışmasının alışılmadık bir durum olmadığını söylüyor:
“Girişimciler olarak başarılı olmak istiyoruz, ancak satış rakamları, gelirler veya iş ve özel yaşam arasındaki sınır konusunda genellikle en başından gerçekçi olmayan beklentilerimiz oluyor.
“Daha önce başarılı bir kariyeriniz olduysa, kendi işinizi kurduktan sonra da ne denerseniz deneyin işe yarayacağına dair bir varsayımda bulunuyor olabilirsiniz.”
İngiltere’nin Oxford kentinde kendi halkla ilişkiler şirketini 2006’da kuran Catherine Warrilow, girişiminde başarılı olduğunu ancak “sürekli bunalmış ve endişeli” hissettiğini söylüyor.
Bu stres onu ekibiyle ilgili her detayı yöneten “tam bir kontrol manyağı”na dönüştürdü. Bugün 43 yaşında olan Warrilow, “En büyük yanılgım, kendi işimin patronu olmanın özgürlük anlamına geldiğini; istediğim gibi gelip gidebileceğim ve kendi saatlerimi belirleyebileceğimi düşünmemdi” diyor.
Ancak müşterileri onun sürekli müsait olmasını bekliyordu ve özel hayatını işine uydurmak zorundaydı.
2 çocuk annesi olan Warrilow, bu nedenle 2015 yılında şirketini kapatıp bir müşterisinin tam zamanlı iş teklifini kabul etti.
Schreim ise bir süre daha kendi işinin patronu olmayı sürdürecek. 2017’de büyük bir firmada tam zamanlı çalışmayı denedi ancak geçiş denemesi başarılı değildi:
“Kendimi bir patrona hesap vermekten ve yönetici görevleriyle uğraşmaktan bıkmış halde buldum.”
Yine de, ilk etapta kendi ‘işinin patronu olmasaydı, bu durumun onu rahatsız etmeyebileceğini söylüyor.
Elbette pek çok başarılı girişimci öyküsü de var. Kendi tabelalarını asan birçok insan geriye dönüp bir kez bile bakmıyor.
Yine de Schreim, başkalarını bu yola çıkmaya özendirme konusunda temkinli: “Girişimciliğe soyunmak isteyen herkesin iniş ve çıkışların farkında olması gerekiyor.”


















