Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki Umut Kitabevi’ne 9 Kasım 2005 tarihinde el bombasıyla yapılan saldırının ardından açılan dava, Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
Türkiye gündemine oturan bombalı saldırıda, Ali Yılmaz ve Mehmet Zahir Korkmaz yaşamını yitirmişti. Astsubay başçavuş Ali Kaya, Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş, saldırı sonrası bombayı atan kişinin bindiği arabanın halk tarafından durdurulması sonucu yakalanmıştı. Faillere ait araçta, Demokratik Toplum Partisi’nin 18 delegesinin fotoğraflarının bulunduğu belgeler, bomba malzemeleri, silahlar ile kroki ve haritalar bulunmuştu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, failler için “Tanırım, iyi çocuklardır” demişti.
Yerel mahkeme, Haziran 2006’da sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş’e “insan öldürmek”, “çete kurmak” ve “insan öldürmeye teşebbüs” suçlarından 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararı usul ve görev yönünden bozması üzerine dava, Haziran 2007’de yeniden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Mahkeme heyeti, Eylül 2007’de görevsizlik kararı vererek dosyayı Van Askeri Mahkemesi’ne gönderdi. Askeri mahkeme ilk duruşmada sanıkların tahliye edilmesine karar verdi ve Ocak 2010’da dosyayı Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderme kararı aldı.
İddianameyi hazırlayan savcı ihraç edildi
Avukatların itirazı üzerine dosya, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildi. Uyuşmazlık Mahkemesi, Mayıs 2011’de dosyayı yeniden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 2012 yılında tutuklu sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında, “devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” suçundan beraat kararı verirken, sanıkların her birine, “örgüt kurmak”, “insan öldürmek” ve “insan öldürmeye teşebbüs” suçlarından ise 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezası verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıkların “insan öldürme” suçundan verilen hapis cezalarını onadı ancak “suç işlemek için örgüt kurma” suçundan verilen cezaları bozdu.
Şemdinli iddianamesini hazırlayan Ferhat Sarıkaya, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından 2006 yılında meslekten ihraç edilmiş ancak 2011’de mesleğe yeniden kabul edilmişti. Savcı Sarıkaya, “Gülen Cemaati” soruşturması kapsamında 1 Kasım 2018’de bir kez daha meslekten ihraç edildi ve “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan 10 yıl hapse mahkûm oldu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sanık avukatları, dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Sarıkaya’nın Şemdinli iddianamesine Yaşar Büyükanıt’ın isminin Gülen cemaatine mensup hakim ve polislerin yardımıyla eklendiğini itiraf etmesi üzerine yeniden yargılama için Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Ekim 2017’de yeniden yargılama talebi kabul edildi ve sanıklar tahliye edildi. Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen davada, üç sanık beraat etti. Beraat kararı geçtiğimiz günlerde Yargıtay tarafından onandı.
“Kamuya karşı işlenen suçlar cezasız bırakıldı”
Avukatlar Hamza Çiftçi, Mahmut Kaçan ve Zülküf Uçar dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. AYM başvurusunda, “Ulusal mahkemelerin bir olayda devlet görevlilerinin bireyi kasten öldürdüklerini, yaraladıklarını veya bu eylemlere teşebbüs edildiğini tespit ettikten sonra bu suçu yaptırımsız ve cezasız bırakmaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa bakımından kabul edilemez” denildi.
Başvuruda, “Sanıkların mahkûm olduğu suçlara ilişkin kesin ve inandırıcı kanıtlarla mahkûm edildikleri halde yeniden yapılan yargılama safahatinde söz konusu açık ve tartışmasız bu deliller yokmuş gibi sanıklar beraat ettirilerek esasında kamuya karşı işlenen suçlar cezasız bırakılmıştır” ifadeleri yer aldı. Dosyadaki rapor, tanık ve katılan beyanlarının görmezden gelindiği belirtilerek, “Somut kanıtlara neden itibar edilmediğine ilişkin somut hiçbir gerekçe yazılmamıştır” denildi.
“Onama kararı hukuki değil, siyasi”
AYM başvurusunda, yeniden yargılamanın sonucunda verilen beraat kararlarının kamu görevlileri hakkında tespit edilen eylemlerin niteliği ve yargılama dosyasındaki somut kanıtlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmediği ve cezasızlık sonucunun doğduğu vurgulandı. “Başvurucuların yaşam hakkı ağır suretle maddi ve usul boyutuyla ihlal edilmiştir” tespiti yer aldı.
Avukatlar kararı “yargı tarihinde kara bir leke” olarak tanımlıyor. DW Türkçe’ye konuşan avukat Mahmut Kaçan, suçüstü yapılan sanıklar aleyhindeki onlarca delile ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hukuka uygun bozma tebliğnamesine rağmen “sanıkların husumeti olmadığı” ve “terörle mücadelede görev yapan kişilerin beyanlarına itibar edilmesi” gerekçeleri ile cezasızlık politikasının hâkim kılındığını söyledi. “Somut delillere rağmen soyut gerekçelerle hukuktan ve adaletten yoksun, usule ve esasa açıkça aykırı onama kararı hukuki değil, siyasi bir karardı. Cezasızlık politikası ile mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – BURCU KARAKAŞ